GAYRİ RESMİ TERCÜME
Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi
01.04.2005
Türkiye'de kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal etkinliklerdeki rolü 2004/2215(INI))üzerine
TASLAK RAPOR
Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi
Raportör: Emine Bozkurt
İÇİNDEKİLER
AVRUPA PARLAMENTOSU KARARI GEREKÇESİ
AÇIKLAMA
Türkiye'de kadınların toplumsal, ekonomik ve siyasal etkinliklerdeki rolü (2004/2215(INI))üzerine
AVRUPA PARLAMENTOSU KARARI GEREKÇESİ
Avrupa Parlamentosu,
- 2004 yılı ilerleme raporu ve Türkiye'nin katılımına ilişkin Avrupa Komisyonu'nun 6 Ekim 2004 tarihli tavsiyesi (COM(2004)0656 - C6- ve bu rapora ilişkin 15 Aralık 2004 tarihli kararı ışığında,
- Aynı konuya ilişkin olarak 18 Haziran 1987 ve 15 Aralık 2004 tarihleri arasında alınan önceki kararları gözeterek,
- Avrupa Konseyi'nin Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine yönelik müzakerelerin başlatılmasına ilişkin 17 Aralık 2004 tarihli kararını dikkate alarak,
- Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki Topluluk müktesebatını hatırlatarak,
Usule İlişkin Kurallardan 45.si çerçevesinde şu hususları saptamıştır:
A.Türkiye ile Avrupa Birliği arasında üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılması kararlaştırılmıştır,
B. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) uluslararası hukukun bir parçası haline gelmiştir ve TC Anayasası'nın 90. Maddesi gereğince bu Sözleşme Türkiye'nin kendi ulusal yasalarına öncelik taşımaktadır,
C. Topluluk müktesebatının benimsenmesi, AB'ye katılmak isteyen ülkeler için bir zorunluluktur,
D. Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği de Topluluk müktesebatının bir parçasını oluşturmaktadır,
E. Türkiye'de kadın hakları alanında gerçekleştirilen son reformlar Topluluk müktesebatının yaşama geçirilmesi bakımından önemli bir mesafe kaydedilmesi anlamına gelmektedir,
F. Kağıt üzerinde sağlanan bu ilerlemenin bundan böyle pratiğe yansıtılması gerekmektedir,
G. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'nin üyelik yolunda ilerlemesiyle ilgili düzenli raporu (İlerleme Raporu ç.n.), kadınların durumuna ilişkin olarak, aşağıda belirtilen endişeleri ortaya koymaktadır: kadınlar arası okumaz-yazmazlık oranının yüksekliği; kadınların parlamentoda ve yerel ölçeklerdeki temsili kurumlarda çok sınırlı temsili, kadınların işgücüne katılımının az oluşu ve işgücü piyasasındaki mevcut ayrımcılık, ve kadınlara yönelik şiddet.
H. Bu arada ülkenin Doğu, Güneydoğu, İç Anadolu ve Karadeniz bölgeleri ile genel olarak kırsal alanlarındaki ekonomik ve sosyal azgelişmişlik, göç ve göçün neden olduğu yoksulluk, şehir içi uyumsuzluklar, kadın sorununu daha da ağırlaştırmaktadır,
I. Türkiye'de kadınların siyasal katılımı orantısız biçimde düşüktür; halihazırdaki meclisin yüzde 4.4'ünü kadınlar oluştururken, yerel meclislerdeki kadın üye oranı yüzde 1 civarındadır,
J. Kadınlara yönelik negatif ayrımcılık taşıyan mevcut durumun kimi durumlarda en iyi telafi yolu geçici nitelikteki pozitif ayrımcılık önlemlerine başvurulmasıdır,
K. Kadınlara yönelik şiddet tüm dünyada önemli bir sosyal sorundur.
L. Nüfusu 70 milyon olan Türkiye'de şiddete maruz kalan kadınlar için yalnızca 14 sığınma evi vardır; Türkiye'deki yasal düzenlemeler ise nüfusu 50 binin üzerinde olan 250 yerleşimin hepsinde sığınma evleri açılmasını mümkün kılmaktadır,
M. TC Hükümeti, kadınlara yönelik şiddete karşı mücadeleyi öngören Daphne II programına katılımla ilgili olarak Avrupa Komisyonu ile sürdürülen görüşmelerini henüz tamamlamamıştır,
N. UNICEF tarafından yapılan tahminlere göre, her yıl 600 bin ile 800 bin arasında kız çocuğu zorunlu eğitim yaşına gelmelerine karşı okula gitmemektedir,
O. Türkiye'de, başta kadını hedef alan şiddetle ilgili olanlar olmak üzere tüm alanlarda kadınların durumuna ilişkin sağlıklı veri sıkıntısı bulunmaktadır,
P. Özellikle kentli ve eğitimli genç kadınların Türkiye'deki işgücü piyasasına katılımları sürekli ve ısrarlı bir düşüş içindedir,
Q. Kadınların ekonomik bağımsızlıkları ve kadının yetkilerinin arttırılması, haklarını ısrarla savunup uygulayabilmeleri açısından zorunludur,
R. 6 Mart 2005 tarihinde Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İstanbul'da yapılan bir toplantıyı güvenlik güçleri şiddet kullanarak dağıtmıştır.
S. TC Hükümeti'nin, politik sorumluluğunu bilerek anne, eş gibi geleneksel rolleri her ne olursa olsun kadınların birey olarak insan haklarına saygı duyan ve tanıyan uygun ve sistematik devlet politikası geliştirmesi ve izlemesinin önemini belirtir.
Avrupa Parlamentosu bu saptama ve değerlendirmelerden hareketle,
1. Kadın hakları dahil olmak üzere insan haklarına saygının Avrupa Birliği'ne üyeliğin olmazsa olmaz koşulu olduğunu vurgular ve Avrupa Komisyonu'na Türkiye ile yapılacak görüşmelerin gündeminde kadın hakları konusuna ön planda yer vermesi çağrısında bulunur;
2. TC Hükümeti'ni ve meclisi, kadınların durumuyla ilgili son yasal reformlar konusunda övgüye değer bulur ve hükümeti geriye kalan ayrımcı yasaları da kaldırmaya davet eder;
3. Yeni yasal düzenlemelerin yaşama geçirilmesinin önemini vurgular ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'ne yeterli fon ve personel sağlanmasına verdiği büyük önemi dile getirir;
4. Hükümetin, kadın sivil toplum kuruluşları işbirliği ve Genel Müdürlüğün de yardımlarıyla, kadın haklarını güvence altına almak için bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde bir toplumsal ve yerel düzeylerde cinsiyet bütçesi hazırlamasının ve kadın haklarını süreklilik temelinde ele alacak projeler başlatıp geliştirmesinin önemini vurgular;
5. Yasalardaki son reformların gerçekleşmesinde sivil toplumun oynadığı olumlu rolü taktirle karşılar;
6. Avrupa Komisyonu'na ve TC Hükümeti'ne kadın hakları alanında faaliyet gösteren örgütlerin hükümetin ortağı olarak rollerini tanıma, bu örgütleri destekleme ve fon sağlama çağrısında bulunur;
7. TC Hükümeti'ne, sivil toplumla, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği üzerine çalışan sivil toplum örgütleri ile anlamlı bir diyalog içinde yer alması, mümkün olan durumlarda sivil toplum örgütleri ile işbirliğine gitmesi ve bu işbirliğini resmi ve kalıcı kurumsallaşmalarla pekiştirmesi ve bu sivil toplum örgütlerini Avrupa Birliği müzakere sürecine dahil etmeleri çağrısında bulunur;
8. Türkiye'deki HDK'larla Avrupa'daki HDK'ların, örneğin iki kuruluşun "eşleştirilmesi" gibi yollardan daha yapısal bir işbirliği ortamına kavuşmalarının önemini vurgular;
9. Avrupa Demokrasi ve İnsan Hakları Girişimi çerçevesinde Türkiye'deki HDK'lara yeterli fonlar sağlanması konusunun AB'nin 2007-2014 dönemi Finanssal Perspektifleri içinde düşünülmesi gerektiğini beyan eder;
10. Giriş stratejisinin üçüncü temel ayağı ışında Avrupa Komisyonu'na Türkiye toplumunda kadın haklarıyla ilgili bir tartışmaya destek olması ve bu bağlamda tartışmaların kırsal kesimde de örgütlenmesine özel önem verilmesi çağrısında bulunur;
11. Güvenlik güçlerinin gösterilerde aşırı güç kullanmasını kınar ve Hükümetin İçişleri Bakanlığı'nın güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımını önleme ve sorumlularını cezalandırma konusuna ilişkin 17 Ağustos 2004 tarihli genelgesini uygulama kararlılığını memnuniyetle karşılar;
12. Başta kadınlara yönelik şiddet olmak üzere kadın haklarının korunmasında halen yetersiz kalındığını saptar ve Hükümete bu konudaki yasal düzenlemelerin yaşama geçirilmesine, özellikle 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasanın etkili bir şekilde uygulanmasına önem vermesi, bu amaçla acilen sığınma evleri açması ve bu sığınma evlerinin hizmetlerinin kalitesini arttırması, kadın sivil toplum örgütlerinden gelen girişimleri desteklemesi ve bu örgütlerle işbirliği içerisinde bulunması, ulusal ve yerel bütçelere hükümet ve sivil toplum kuruluşlarının sığınma evleri için yeterli bütçe ayrılması ve bu konularda kamu yönetimine, yargıda çalışanlara, yasa uygulayıcılara, sağlık ve eğitim personeline zorunlu toplumsal cinsiyet ve şiddete karşı duyarlılık eğitimi verilmesi çağrısında bulunur;
13. TC Hükümeti'ne, 5215 sayılı Belediyeler Yasası'nda gerekli değişiklikleri yaparak, nüfusu 50 bini aşan bütün yerleşimlerde birden fazla sığınma evi bulunmasını zorunlu hale getirmesi, kamu ve özele ait bütün sığınma evlerinin uluslararası standartlara göre inşa edilip bakımının da ona göre yapılmasını sağlaması ve mali, teknik ve kurumsal sürdürülebilirliliğinin temin edilmesi, bu tür sığınma evleri veya benzer tesisler açan hükümet dışı kuruluşların işlerini mali ve teknik açıdan kolaylaştırması ve bunlara destek sağlaması çağrısında bulunur;
14. Hükümetin 2005 yılı sonuna kadar 5 yeni sığınma evi daha açılacağı yönündeki son açıklamasını bir ilk adım olarak memnuniyetle karşılar;
15. TC Hükümeti'nin, kadınlara yönelik şiddete karşı mücadeleyi hedefleyen Daphne II programına katılım konusunda Avrupa Komisyonu ile süren görüşmeleri tamamlaması çağrısında bulunur;
16. Çok eşli evlilik, zorla evlendirme, namus cinayetleri, tecavüz ve bekaret testi gibi uygulamalarla genel olarak işyerinde cinsel taciz de dahil olmak üzere kadınlara yönelik her türlü şiddeti kınar ve TC Hükümeti'nin bütününe ve tek tek bakanlara bu suçları önlemenin yollarını araştırma ve bu konularda kampanyalar organize edip bu kampanyalara katılma çağrısında bulunur;
17. Hükümete, kadınlara yönelik şiddet olaylarının ele alındığı yargı süreçlerinde tanıkların ve şiddet mağdurlarının güvenliğini sağlayacak önlemler alması çağrısında bulunur;
18. Hükümete, şiddet mağduru olmuş veya bu risk altında kadınlara gerekli sağlık bakımının ücretsiz sağlanması, psikolojik destek, yasal yardım ve hukuki hizmetler sağlanması, ayrıca şiddet olaylarını bildirip korunma talep eden kadınlar için acil telefon hatları kurması çağrısında bulunur;
19. TC Hükümeti'ni namus cinayeti işleyenlerin ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilmesini, bu suçu işleyenlere yardım edenlerin de cezalandırılabilmelerini sağlayan son yasal değişiklikler dolayısıyla taktir eder ve AB Üyesi Devletlere bu örneği izlemeleri çağrısında bulunur;
20. Bununla birlikte, TC Hükümeti'ni Türk Ceza Kanunu'nda namus cinayeti (82. Madde) faillerinin cezalandırılmasında verilebilecek tavizlerin olmayacağını temin eden değişiklikleri yapma çağrısında bulunur; 15-18 yaş arası cinsel ilişkiyi hapisle cezalandıran 104.maddenin kaldırılması, TCK'nın 287. maddesinde yer alana genital muayenenin uygulanmasında kadınların rızasının önkoşul olması ve kadının rızası olmaksızın (bu önkoşul varolmaksızın) genital muayeneyi uygulayanlara da ağır cezalar getirilmesi; cinsel yönelimler temelinde ayrımcılığın kaldırılması ve müstehcenlik üzerine olan 236. maddenin yeniden tasarlanması.
21. Avrupa Komisyonu'ndan, özellikle kadınlar arası okumaz-yazmazlık ve kadınlara yönelik şiddet ve kadının işgücü piyasasına katılımındaki problemler gibi konuların yaygınlığı ile ilgili bağımsız ve kapsamlı araştırmalar gerçekleştirmesini, ve bu tür araştırmaları desteklemesini talep eder;
22. Türkiye'ye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığın önlenmesi ile ilgili 12 sayılı Ek Protokolünü onaylaması çağrısında bulunur;
23. Kısa dönemde Türkiye'de kadınların siyasete katılmalarını sağlayabilecek mümkün en iyi yol olarak listelere yerleştirilecek "fermuar" sistemiyle birlikte zorunlu kota sistemi uygulanmasını tavsiye eder ve ilgili yasal düzenlemelerin, bunun yanı sıra Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'nın, Avrupa Komisyonu Bakanlar Konseyi (2003)3 kararını göz önüne alarak, bu doğrultuda değiştirilmesini önerir;
24. Türkiye'deki siyasal partilere, parti hiyerarşisinde kadınların rolünü Kadın Kolları ötesinde artırmaları, partinin örgütsel yapısında pozitif ayrımcılık önlemleri alarak kadınlara öncü roller tanımaları ve kadın adayları siyasal işlevler konusunda özel olarak eğitmeleri ve desteklemeleri çağrısında bulunur;
25. Mecliste daimi bir komisyon olarak Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu kurulması önerisini memnuniyetle karşılar, bu yöndeki yasal düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmesi çağrısında bulunur ve oluşturulacak bu Komisyon Avrupa Parlamentosu Kadın Hatları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi ile düzenli irtibat kurmaya davet eder;
26. TC Hükümeti'nin, bütün plan, program ve politikalara toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısının kazandırması ve uygulamayı kolaylaştırmak için merkezi ve yerel hükümet düzeylerinde Amsterdam Anlaşması'nın 3. maddesine göre toplumsal cinsiyet eşitliği birimleri kurması çağrısında bulunur.
27. Eğitime serbest erişimleri birçok nedenle engellenen kadınların ve kız çocukların eğitim haklarını tam olarak kullanabilmelerini sağlayacak çabaların hızlandırılması ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı içeren değerlerin ve yaklaşımların eğitim ve öğretim ile değiştirilmesi için Türkiye'deki resmi yetkililere yapılan çağrıyı bir kez daha teyit eder;
28. Örneğin CEDAW'ın 5. Maddesi doğrultusunda eğitim materyallerinin toplumsal cinsiyet ayrımcılığı içeren öğelerinin kaldırılması gibi yollarla eğitimi toplumsal cinsiyete daha duyarlı hale getirme sürecini teşvik eder, Hükümete kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuların hem erkek hem de kız öğrencilere öğretilmesini sağlama çağrısında bulunur;
29. Çalışma yaşamında eşit muamele ve eşit ücretle ilgili Topluluk Müktesebatına Türkiye'nin tam olarak uyması ve kadınların işgücü piyasasına erişimlerini iyileştirme gerekliliğinin altını çizer;
30. Avrupa Komisyonu'na istihdam ve kadın emeği ile ilgili projeler geliştirmesi ve hükümet dışı kuruluşlar tarafından geliştirilenler dahil bu alanda geliştirilen projeleri desteklemesi ve tüm istihdam projelerinde toplumsal cinsiyet eşitliği bakışının dahil edilmesi çağrısında bulunur;
31. Türkiye'deki ve AB'deki sendikalara Türkiye'de kadınların işgücüne daha fazla katılmalarını sağlamak için işbirliğine yönelme çağrısında bulunur;
32. Medeni Yasanın, evlilik sürecinde edinilmiş malların eşit olarak bölünmesine ilişkin maddesinin Medeni Yasanın yürürlük tarihi olan 2002'den önceki evlilikleri de kapsayacak biçimde genişletilmesi,
33. Türkiye'de kadınların durumunu yakından izleme, Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi aracılığıyla bu konuda yıllık raporlar hazırlama niyetini bir kez daha vurgular ve Avrupa Komisyonu'na da aynı doğrultuda talimat verir;
34. Başkanına, bu kararı Konseye ve Komisyona, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine ve TC Hükümeti ile TBMM'ye iletme görevini verir;
AÇIKLAMA
Raportör, halihazırdaki raporunu hazırlarken, gerek Türkiye'de gerekse Avrupa Birliği'nde kamusal ve özel kesimden ilgili geniş kesimlerle düzenli temaslar yürütmüş ve derinlemesine görüşmeler yapmıştır. Çalışma kapsamında aşağıda belirtilen taraflarla gerçekleştirilen temaslar da yer almaktadır:
Türkiye'nin Avrupa Birliği daimi temsilcisi Büyükelçi Sn. Demiralp ve Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komitesi üyeleri ile 25 Kasım 2004 tarihinde yapılan görüşmeler
Kadın Hakları Komitesi üyeleri ile birlikte BOZAR'daki "Türkiye'de Kadınlar-Anneler, Sultanlar ve Tanrıçalar" sergisine 6 Ocak 2005 tarihinde yapılan ziyaret,
Avrupa Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili genişleme ekibiyle 27 Ocak 2005 tarihinde yapılan görüş alışverişi,
Kadın Hakları Komitesi'ne mensup bir delegasyonun Türkiye'ye yaptığı ziyaret, bu ziyaret çerçevesinde TBMM'de yapılan görüşmelerin yanı sıra, Başbakan, Kadın Sorunlarıyla ilgili Devlet Bakanı, Adalet Bakanı, sendika temsilcileriyle yapılan görüşmeler; Üniversitelere ve yerel projelere yapılan ziyaretler; kadın hakları alanında faaliyet gösteren çeşitli kuruluşlarla görüş alışverişi. Söz konusu ziyaret ve görüşmeler 31 Ocak 2005 ile 2 Şubat 2005 tarihleri arasında gerçekleşmiştir
Avrupa Parlamentosu'nda Türkiye'de kadın hakları konusunda 16 Mart 2005 tarihinde gerçekleştirilen dışa açık oturum,
Türkiye'de kadınlarla ilgili meselelerden sorumlu Bakan Sn. Güldal Akşit ile Avrupa İstihdam ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komiseri Vladimir Spidla arasında
16 Mart 2005 tarihinde gerçekleşen görüş alışverişi.
Raportör, Avrupa Parlamentosu kurallarının, delegasyonun kırsal alanları da ziyaret etmesine olanak tanımamasından üzüntülüdür. Ancak gene de, bu alanlardan gelen temsilcilerle yapılan görüşmelerin Türkiye'nin bütünündeki durumu yansıtacak bilgiler sağlamış olduğunu ummaktadır. Raportör, daha sonra gerçekleştirilecek başka bir ziyarette resmen imkan tanınan üç günü aşan çalışmalar için özel izin tanınması tavsiyesini iletmektedir.
Sivil toplum
STK'larla TC Hükümeti arasındaki ilişkiler her zaman sorunsuz olmamıştır. Rapor bu nedenle sivil toplum ile Hükümet arasındaki işbirliğine açık bir tutumun önemine işaret etmektedir.
Bunun kapsamına, STK'ların ve diğerlerinin gösteri yapma hakkı da girmektedir. 6 Mart 2005 günü İstanbul'da yapılan bir gösteride polisin aşırı güç kullanımına karşı ciddi bir kamuoyu tepkisi oluştuğundan, raportör bu açıklama vesilesiyle, söz konusu olayla ilgili kısa bir değerlendirme yapmak istemektedir.
Bu değerlendirme, Türkiye'deki Avrupa Komisyonu delegasyonunun ön bulgularına dayanmaktadır. Rapor, bu bulgulara dayanak, aşırı güç kullanımını kınamakta, ancak Hükümetin failleri cezalandırma ve bu tür olayların bir daha tekrarlanmasına meydan vermeme sözünü memnuniyetle karşılamaktadır.
6 Mart Pazar günü Türk polisi, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla İstanbul'da düzenlenen bir gösteriyi şiddet kullanarak dağıtmıştır. Aynı gün Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla başka gösteriler de gerçekleştirilmiştir. Zor kullanılarak dağıtılan gösterinin yapıldığı yerin gösteri amaçlı kullanımı yasaktır ve bu gösteriye yalnızca kadınlar değil onlarla birlikte erkekler de katılmıştır.
Diğer bütün gösteriler olaysız geçmiştir. İçişleri Bakanı daha 2004 yılında polisin orantısız güç kullanımının kesinlikle yasak olduğunu ve bu tür olayların faillerinin cezalandırılacağını açıkça belirtmiştir. Olaylarla birlikte Avrupa kamuoyunun ve Avrupa kurumlarının tepkisi üzerine Türkiye'deki resmi yetkililer olayla ilgili soruşturma başlatmışlar ve araştırma sonuçlanıncaya kadar 6 polis memurunu açığa almışlardır.
Kadınlara yönelik şiddet
Türkiye'de kadınlara yönelik şiddetle ilgili çok az güvenilir, doğru ve bağımsız veri olmasına rağmen, raportör, mevcut bir araştırmadan çıkan aşağıdaki sonuçları sizlerle paylaşmak istemektedir. Araştırma, mevcut durumun tam ve eksiksiz bir görünümünü verme iddiası taşımasa bile sorunun boyutlarını ortaya koymaktadır.
Sözü edilen veri eksikliği nedeniyle bu rapor Avrupa Komisyonu'ndan bu konuya ilişkin bağımsız araştırma gerçekleştirmesini ve bu tür araştırmaları desteklemesini talep etmektedir.
Mevcut araştırma şu bulgulara işaret etmektedir:
1990 ile 1996 yılları arasında görüşülen 1259 kadından % 88.2'si şiddetin belirlediği bir ortamda yaşadığını belirtmiş, % 68'i de kendisine karşı şiddet kullanıldığını iletmiştir.
Erkeklere göre, evli kadınların % 34'ü eşleri tarafından şiddete maruz bırakılmıştır (1995 yılı için).
1995 yılında Ankara'nın gecekondu mahallelerinde yaşayan kadınların hemen hemen hepsi aile içi şiddete tanık olmuştur.
Doğu ve güneydoğu Anadolu'da yaşayan kadınların % 58'i 1998 yılında fiziksel saldırıya maruz kaldığını belirtmiştir.
1998 yılında eşleri tarafından saldırıya maruz kalan veya dövülen orta ve üst gelir düzeyinden kadınların oranı % 23'tür.
Aile içi şiddet olaylarının mağduru durumundaki kişilerin % 86.1'i kadınlardır.
Kadınların % 39.2'si eşinin kendisini dövmekte haklı olduğunu düşünmektedir. 15-19 yaşlarındaki genç kadınların % 63'ü dayağın haklı görülebileceği kanısındadır.
Kadınların siyasal katılımı
Türkiye'de kadınların siyasal katılımı kaygı verici ölçüde düşüktür. Gerek hükümet dışı kuruluşlar gerekse kadın siyasetçiler bu sorun karşısında kota sistemi getirilmesi çağrısında bulunmaktadır.
TC Anayasası'nın değişen 10. maddesinde Hükümete kadınlara ve erkeklere eşit davranılmasını sağlama yükümlülüğü getiren hükmün pozitif ayrımcılık olarak tanımlanan uygulamalara cevaz verip vermediği konusunda hukuksal tartışmalar sürmektedir.
Raportör, bu Maddenin örneğin seçimlerde kota uygulanması gibi mevcut eşitsizliği tersine çevirecek uygulamalara cevaz verdiği biçiminde yorumlanması veya Maddenin bu uygulamalara açıkça cevaz verecek biçimde değiştirilmesi gerektiği kanısındadır.
Bu yollardan hangisi tercih edilirse edilsin, Türkiye'de kadınların siyasete katılımlarıyla ilgili son derece düşük rakamlar söz konusu önlem ve uygulamaları haklı göstermektedir.
Eğitim
Türkiye'de 8 yıllık temel eğitim zorunlu olmasına karşın her yıl yarım milyonu aşkın koz çocuk okul dışı kalmaktadır. Bu durumun ardında çeşitli nedenler vardır. Bir kere aileler kız çocukların eğitimini önemsememektedir.
Özellikle ülkenin Güneydoğu bölgesinde okula gitmeyen kız çocuk sayısı orantısız biçimde fazladır. Bölgedeki huzursuzluk, toplumu istikrarsızlaştırmıştır. Birçok aile, okula ulaşım sırasındaki güvensizlikler dolayısıyla çocuklarını okula göndermemektedir.
Hükümet, UNICEF ile birlikte hazırladığı bir program çerçevesinde çocuklara güvenli okul ulaşımı sağlamaktadır. Yapılan tahminlere göre yaklaşık 700 bin çocuk okula bu yoldan taşınacaktır.
Bu girişim, 2010 yılına kadar çocukların % 100'ünü okullu yapma planının bir parçasıdır. Bunun yanı sıra, çok yoksul ailelere, çocuklarını okula göndermeleri durumunda maddi yardım yapılması da öngörülmektedir.
Okula gönderilen kız çocuk için yapılacak maddi yardım, erkek çocuğa göre daha fazladır. Eğitim, Türkiye'deki okumaz-yazmaz oranını (halen kadınlar arasında % 25) aşağı çekmek açısından yaşamsal önemdedir. Kadınların eğitilmesi ise, işgücü piyasasına ve siyasete katılım açısından mutlak bir gerekliliktir.
Kadınların işgücü piyasasında hazırlanmaları
Avrupa Yaşam ve Çalışma Koşullarının İyileştirilmesi Vakfı tarafından yapılan araştırmalara göre halen Türkiye'de kadınların yalnızca % 27'si işgücü piyasasına katılmaktadır. Oysa 1998 yılında bu oran % 35 idi.
İlgili yasal düzenlemelerde ve çocuk bakım imkanlarında iyileşmeler sağlanmıştır ve Avrupa Komisyonu örneğin mesleki eğitim programları ve kadın girişimciliği destekleme programları gibi kazanç sağlayan işlerde çalışan kadın sayısını artırmaya yönelik çeşitli projeler geliştirmiştir.
Dolayısıyla, işgücüne katılan kadın sayısının düşmesi endişe verici ve şaşırtıcıdır; çünkü kadınların belirli alanlardaki performansı hayli iyidir. Örneğin, hukukçuların, doktorların ve akademisyenlerin % 30'u kadındır. Sonuçta, ortadaki durum, kısmen de olsa, kırsal kesimden kentlere göçle ve kadınların enformel sektörde görece daha fazla çalışıyor olmalarıyla açıklanabilir.
Bununla birlikte raportör, çalışan kadına ilişkin olumsuz yargıların da bu durumda payı olduğu kanısındadır. Sendikalar, halihazırda işgücü içinde yer alan kadınlarla iş arayan kadınların örgütlenmesinde önemli bir rol oynayabilirler. Böylece işgücü piyasasına giriş kadınlar için daha kolay hale gelebilir.
Rapor, bu görüşler ışığında, Avrupa Birliği'ndeki sendikalarla Türkiye'deki sendikaların bu doğrultuda işbirliği yapmaları çağrısında da bulunmaktadır.
TC Hükümeti'nin kararlılığı
TC Hükümeti belirli bir soruna ilişkin bir şeyler yapılması gerektiğini kabul ettiğinde işler hızla değişmektedir.
Bu rapor, Türkiye'de kadınların gündelik yaşamlarında, ailede, toplumda, işgücünde ve siyasal alanda ciddi sorunlarla karşı karşıya olduklarını tanıması için Hükümete yönelik bir başvuru olarak değerlendirilmelidir.
Kağıt üzerinde gerçekten çok şey yapılmıştır ve şimdi bunları fiiliyata aktarmak gerekmektedir. Mevcut yasaların uygulanması, kadın haklarının resmi yetkililer tarafından etkili biçimde korunması ve STK'lara saygı gösterilip bu kuruluşların desteklenmesi, Türkiye'nin AB üyeliği açısından gereklidir.
Top şimdi Hükümettedir ve bundan sonrası eski bir futbolcu olan Başbakan Sn. Erdoğan'a düşmektedir. (AD)