Geçtiğimiz yıl kasım ayında Paris'te gerçekleşen İkinci ASF'nin hemen arkasından başlayan forum sürecinin örgütlenmesinde, Avrupa'nın hemen her ülkesinden binden fazla toplumsal hareket yer aldı. Bu yıl ASF'ye 50.000 kişiden fazla katılım bekleniyor. Londra Büyükşehir Belediyesi, sendikalar ve katılımcı örgütler tarafından finanse edilen forumun toplam bütçesi 1.2 milyon İngiliz sterlini olacak. Bunun 475 bin sterlini Londra Büyükşehir Belediyesi, 200 bin sterlini sendikalar ve 525 bin sterlini ise katılımcılar tarafından karşılanacak.
ASF'de bu yıl 150 seminer, 300 kadar atölye ve 30 kadar da büyük forum düzenlenecek. ASF süreci içinde yer alan tüm örgütlerin mutabakatıyla örgütlenen forumlar 2 bin-4 bin kişilik geniş katılımlı toplantılar olarak gerçekleşiyor. Forumlar altı ana başlık altında 30 temel temayı işleyecek: "Savaş ve barış", "Demokrasi ve temel yurttaşlık hakları", "Şirketlerin küreselleşmesi ve küresel adalet", "Sosyal adalet ve dayanışma", "Çevre krizleri ve sürdürülebilir toplumlar", "Irkçılık, faşizm ve aşırı sağa karşı: eşitlik ve çeşitlilik için".
Forum konuşmacıları arasında Türkiye'den de isimler var. Türkiye'deki toplumsal hareketleri temsilen önerilen ve kabul edilen konuşmacılar şunlar: Sami Evren, KESK Genel Başkanı; İrfan Dündar, Asrın Hukuk Bürosu; Mehmet Soğancı, TMMOB Genel Başkanı; Nuray Mert, gazeteci. Bu konuşmacılar, İstanbul Sosyal Forumu (İSF) ve Türkiye'deki sosyal forum süreçleri içinde yer alan sivil toplum kuruluşlarının ortak kararıyla önerildi.
Londra'da bu yıl tartışma konularının yanı sıra 150'den fazla kültürel etkinlik planlandı. Bu etkinlikler arasında Rüstem Batum'un "Hangi Kıbrıs" adlı belgeseli de yer alıyor. Rüstem Batum, filmin Londra'da gösterimi sırasında etkinliğe katılarak, bir söyleşi yapacak. Kültürel etkinlikler arasında şiir okuma, müzik, fotoğraf sergileri, sokak gösterileri ve film gösterimi var. Ken Loach, "Bread and Roses" (Ekmek ve Güller)filminin gösterimine katılırken, Ahmed bin Bella, Cezayir'in Kurtuluş Savaşı'nı konu alan "Battle of Algiers" (Cezayirlilerin Savaşı) filminin gösterimine katılarak, bir söyleşi yapacak.
ASF bu yıl, düzenlenen forumlar içinde en demokratik ve katılımlı süreçlerden geçti denilebilir. İngiltere Örgütlenme Komitesi içinde bir çok önemli sendikanın yanı sıra, Oxfam, Friends of the Earth, Jubilee Debt Campaign, Savaşı Durdurun Koalisyonu (Stop the War Coalition - StWC), Nükleer Silahsızlanma Kampanyası (Campaign for Nuclear Disarmament - CND), İngiltere Müslümanlar Derneği (MAB), New Left Review dergisi, Red Paper dergisi, Direnişi Küreselleştir (Globalise Ressistance), Greenpeace, Babels network'ü, Küba Dayanışma Kampanyası (Cuba Solidarity Campaign) ve Britanya Müslüman Derneği (Muslim Association of Britain) gibi sivil toplum kuruluşları ve kampanyalar var. Komite'de ayrıca Londra'da yerleşik Türk ve Kürt göçmen örgütleri de yer aldı.
Avrupa çapında sürece katılanlar arasında ise kıtadaki toplumsal hareketlerin önde gelen hemen tüm sivil toplum kurumları yer alıyor. Bunlar arasında milyonları sokağa döken StWC, ATTAC gibi uluslararası network'ler, İtalyan Sosyal Forumu gibi binlerce örgütü içinde barındıran geniş platformlar, Arci gibi bir milyondan fazla üyesi olan sivil toplum kuruluşları, sendikal hareket, çevre hareketi, kadın hareketi, anti-faşist platformlar, göçmen örgütleri gibi sayısız yeni liberalizm, ırkçılık, ayrımcılık ve savaş karşıtı örgüt var.
Bu yılki ASF'ye küresel hareketin çok sayıda ünlü ismi de katılıyor. Bunlar arasında Znet editörü Michael Albert, Anti-Kapitalist Manifesto (Literatür) kitabının yazarı Alex Callinicos, gazeteci yazar John Pilger, Amerikan Savaşı Vietnam (Metis) kitabının yazarı Jonathan Neale Fransız McDonalds karşıtı aktivist çiftçi José Bové, aktivist yazar George Monbiot, Mısırlı radikal iktisatçı Samir Amin, Focus on the Global South başkanı Walden Bello, Shell'e karşı mücadele eden Nijeryalı gruplar adına Oronto Douglas, ATTAC'ın önemli isimlerinden ve Transnational Institute Başkanı Susan George, Che'nin kızı Dr. Aleida Guevara, radikal tutumuyla tanınan İslam kuramcısı Tarık Ramadan gibi isimler var.
ASF 14 Ekim, perşembe günü, ünlü yönetmen Ken Loach'ın "Bread and Roses" (Ekmek ve Güller) filminin gösterimiyle resmen açılacak. Film ABD'de düşük ücretle çalıştırılan temizlik işçilerinin yaşamı ve adalet için mücadelelerini ele alıyor. Filmin galasına, Londra Canary Wharf işyeri kompleksinde çalışan ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için mücadele eden işçiler de katılacak.
Forum, cuma günü sabahı, savaş, demokrasi, özelleştirme, ırkçılık, çevre sorunları gibi konuları kapsayan onlarca seminer ve forumla start alacak. Aynı gün saat 16.00'da Canary Wharf işçileri, çalışma koşullarını protesto eylemi düzenleyecek. Akşam, rap, ırkçılık ve direniş konusunda Asher D ve diğerlerinin de katılacağı, oldukça katılımlı ve coşkulu geçmesi beklenen bir etkinlik gerçekleşecek.
Geçtiğimiz yıl Paris'te ASF'nin açılışı Kadın Forumu ile yapılmış ve buluşmaya 3.500 kişi katılmıştı. Bu yıl da Kadın Forumu'na geniş bir katılım bekleniyor. Forum, ayrıca savaş karşıtları buluşmasına da sahne olacak. 17-19 Eylül'de Beyrut'ta, dünyanın belli başlı tüm savaş karşıtı hareketlerini temsilen 250 kişinin katılımıyla gerçekleşen Uluslararası Savaş Karşıtları Buluşması'nda, hareketin bir çok sorunu ele alınmış, perspektifler tartışılmıştı. Londra'daki Avrupa Savaş Karşıtları Buluşması da muhtemelen bu kararlar doğrultusunda hareket edecek.
16 Ekim, cumartesi günü, küresel direniş hareketi içinde yeni liberalizme karşı mücadele eden üç yeni sol parti, Respect (İngiltere), P-Sol (Brezilya) ve Rifondazione Cumunista (İtalya), ASF etkinlikleri çerçevesinde ortak bir miting düzenliyor. Aynı gün, akşam Londra'nın merkezinde "Love Music, Hate Racism and Ethical Threads" girişimi tarafından anti-faşist bir konser düzenlenecek. Etkinliği düzenleyenler ve katılacaklar arasında Billy Bragg, Lady Sovereign, Skitz & Rodney P gibi grupların yanı sıra, Clash'in eski gitaristi Mick Jones'un yeni grubu Carbon/Silicon da var.
17 Ekim, pazar günü sabahı Avrupa Toplumsal Hareketler Buluşması gerçekleşecek. Tüm Avrupa'dan hareketlerin katılacağı bu buluşma, önümüzdeki dönemde küresel mücadelenin takvimini ele alarak, uluslararası ortak seferberlikleri tartışacak. Gelecek yıl planlanan uluslararası seferberliklerden şu anda belirlenen, İskoçya'da gerçekleşecek olan G8 Zirvesi ve Fransa'da, Nice'de düzenlenecek olan Nato Zirvesi var. Daha geniş bir mücadele takvimi ve perspektifler Londra'da açıklanacak.
ASF, 17 Ekim, pazar saat 13.00'de "George Bush'a, Irak'ta İşgale ve Yeni liberal Özelleştirmelere Hayır" diyen ortak Avrupa mitingiyle doruk noktasına ulaşacak. Mitinge yüz binlerce insanın katılması bekleniyor. Miting sonrası alanda Massive ATTAC'tan Dot Allison, eski Libertines grubunun önemli isimlerinden Pete Doherty ile birlikte sahne alacak. Asian Dub Foundation da, "Battle of Algiers" filmindeki yeni soundtrack'lerini seslendirecek.
Sendikal hareketin katılımı
Uzun bir süre genç aktivist kuşaklardan uzak durmaya özen gösteren, dolayısıyla sosyal forumlara da mesafeli yaklaşan büyük sendikalar, giderek sürece çok daha aktif katılmaya başladı. İngiltere'deki Örgütlenme Komitesi'nde ve süreçlerde İngiltere Sendikalar Konfederasyonu (TUC), Demiryolu İşçileri Sendikası (RMT), Kamu İşçileri Sendikası (Unison) gibi en büyük sendikalar aktif yer alıyor. TUC, sosyal forumun bütçesine de önemli katkıda bulundu.
Kıta çapında da sendikal hareketin giderek daha aktif katılımı söz konusu. Brüksel'de yapılan son hazırlık toplantısı, Avrupa Sendikalar Birliği'nin (ETUC) desteği ve katılımıyla gerçekleşti. Sürece aktif olarak katılanlar arasında Avrupa Sendikalar Birliği (ETUC), İspanya cc.oo, İngiltere Demiryolu İşçileri Sendikası (RMT), İngiltere Öğretmenler Sendikası (NUT), Fransa Genel Emek Konfederasyonu (CGT), İtalya Genel İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CGIL), İtalya Metal İşçileri Sendikası (FIOM), taban örgütlenmesi Cobas, gibi bir çok büyük sendika yer alıyor.
Türkiye'den de sendikaların sürece katılımı giderek artıyor. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Genel Merkez düzeyinde sürecin içinde aktif yer alıyor. KESK Merkez Yönetim Kurulu üyeleri bu yıl sürecin örgütlenmesine önemli destek verdi; Londra, Berlin, İstanbul ve Brüksel'de düzenlenen hazırlık toplantılarına İSF delegasyonuyla birlikte katılarak, Avrupa sürecinin örgütlenmesinde aktif roller üstlendi. KESK bu yıl ASF'de, Avrupa'nın belli başlı diğer konfederasyonlarıyla ortaklaşa iki seminer düzenliyor. KESK, ayrıca İstanbul Sosyal Forumu'nun örgütlenmesi ve çalışmalarına da aktif destek veriyor.
Bu yıl Forumda Eğitim-Sen Genel Merkezi ve DİSK'e bağlı Gıda-İş sendikası, Avrupa'nın diğer önemli sendikalarıyla birlikte birer seminer düzenliyor. Bunun dışında Türkiye'den sürece destek veren sendikalar arasında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Petrol-İş (Türk-İş) gibi sendikalar var.
Demokratik ve katılımcı
Sosyal forum süreçleri, "çeşitlilik içinde birlik" olmanın pratikleri aynı zamanda. Bir yıl boyunca müthiş bir dinamizm içinde yürütülen örgütlenme çalışmalarına binden fazla toplumsal hareket katıldı ve 900'den fazla etkinlik başvurusu yapıldı. TUC ve CGIL konfederasyonları örneğinde olduğu gibi, katılımcıların bir kısmının milyonlarca üyesi var, İngiltere'de StWC gibi bir kısmı milyonları sokağa dökebiliyor, İtalya Rifondazione Comunista gibi bir kısmı seçimlerde milyonlarca seçmenin oyunu alabiliyor. Öte yandan tüm bu dev toplumsal hareketler, kendilerinden kat kat daha küçük kurumlarla birlikte eşit ve demokratik bir şekilde aynı süreci birlikte inşa ediyor.
"Hareketlerin hareketi" olarak ifade edilen sosyal forum süreçlerinin içinde, toplumsal muhalefetin her kanadını temsil eden görüş ve gelenek yer alıyor. Otonomlardan, sosyalistlere, kadın hareketinden, sendikal harekete, çevre hareketinden gençlik hareketine kadar bir birinden son derece farklı görüşler bir arada aynı süreci inşa ediyor. Sosyal forumlara zenginlik veren de bu özelliği. Küresel kapitalizme karşı verilen mücadelenin tüm faillerinin ortak bir süreç içinde demokratik bir şekilde bir araya gelmesi, bu büyük toplumsal muhalif cepheyi son derece güçlü ve anlamlı kılıyor. Forum süreçlerinde yer almanın anlamı zaten tam da burada yatıyor.
Demokrasi konusundaki kaygılar sürecin işleyişine de yansıyor. Forumun örgütlenmesi, herkesin herhangi bir aşamada eşit bir şekilde katılabileceği açık bir süreç. Kararlar mutabakat yoluyla, oylanmadan alınıyor. Böylece azınlığın, çoğunluğun kararlarına tabii bırakılması gibi yöntemler yerine, bir anlaşmazlık ortaya çıktığında, ikilemin dışında, bir başka uzlaşı noktasının bulunması için çaba harcanıyor. Bu, sürecin birlikte işletilmesi, farklı görüşler arasındaki hassaslıkların dikkate alınması için oldukça elverişli bir yöntem.
Farklıyız ama birlikteyiz
Sosyal forumlar sadece bir arada durmanın ve demokrasinin işleyişinin güzel örnekleri olmakla sınırlı değil. ASF, yılda bir kez düzenlenen bir etkinlik olmanın ötesinde, Avrupa'nın her bir köşesindeki sayısız toplumsal hareketlerin katıldığı, yıl boyunca süren, çok sayıda yerel ve ulusal dinamiğin şekillendirdiği politik bir süreç. Bu süreç, küresel kapitalizmin önümüze dayadığı tüm sorunları gündemine alan ve küresel kapitalizmi aşmayı hedefleyenleri, başka bir dünyanın kurulması için mücadele edenleri bir araya getiriyor.
Sosyal forumlar, bir yandan ortak duruşların sergilendiği, öte yandan, farklı görüşlerin kendilerini ifade edebilecekleri olanakların yaratıldığı zeminler. Örneğin Londra sürecinde, altı ana başlık etrafında, 30 büyük forum, tüm katılımcıların siyasi hassaslıkları göz önünde bulundurularak kararlaştırıldı. Bunların temalarının seçiminden, konuşmacılarına ve kolaylaştırıcıların kimler olacağına kadar, her bir ayrıntıda, tüm kıtadaki hareketlerin hassaslıkları ve dengeleri gözetildi.
Öte yandan bazı siyasi hassaslıklarda yan yana durulurken, tümüyle ortaklaşmak gerekmiyor. Örneğin, Avrupa anayasası, süreç içindeki bir çevre tarafından son derece önemli bulunuyor ve "demokratik bir anayasa" için mücadele öne çıkarılıyor. Bu çevre, Forum içinde kendisini ifade edebileceği, kendileri gibi düşünenlerle bir araya gelebilecekleri bir zemin oluşturuyor. Aynı şekilde savaş karşıtları, kadınlar, STK'ler, yerel forumlar, çevre hareketi, göçmen örgütleri, sendikal hareket, sosyalistler ve diğerleri de benzeri zeminler oluşturarak, siyasi görüşleri doğrultusunda deneyimlerini paylaşıyor, stratejileri tartışıyor ve mücadele takvimleri üzerinde anlaşmaya çalışıyor.
Bu farklı siyasi zeminler, nihayetinde Avrupa Sosyal Hareketler Buluşması zemininde bir araya gelerek, farklı duruşlarını kıta çapında ortaklaştırıyor. Artık gelenek haline gelen, Forumun bitmesinin hemen arkasından gerçekleşen yürüyüş de, bir bakıma bu farklılıkların kristalize olduğu ortak bir eylem. Bu nedenle, eylemin ana sloganı, farklı siyasi vurguları dikkate alıyor.
Politik bir süreç
Bir birinden son derece farklı siyasi görüşlerin bir arada durması ve aynı süreci birlikte inşa etmesi, elbette tartışmasız olmuyor. Bu kadar farklı örgütü demokratik bir şekilde bir arada tutan süreç, aynı zamanda bir çok ideolojik görüşün de çatışma alanı. Nitekim ASF süreçleri örgütlenirken, aynı zamanda bir çok siyasi tartışma bu sürece şekil veriyor. Bu bir anlamda Avrupa solunun yeniden şekillenişi diyebiliriz. İşte bu nedenle, kıta çapında küresel kapitalizme karşı verilen mücadele içinde bir direniş hareketi şekillenirken, hangi nedenle olursa olsun sürecin dışında durmak, politik olarak önemli bir zaafa işaret ediyor. Bu siyasi süreç içinde taraf olmak, sürecin genişlemesi ve gelişmesi için verilen mücadeleye katılmak ve bu şekillenişte - kendi adıma - radikal toplumsal bir altüst oluşu savunan tutuma güç katmak son derece önemli.
ASF süreçlerinde bu yıl iki farklı siyasi tutum tutumlarını daha netleştirdi. Bu kanatlar, sürece dair irili ufaklı bir çok tartışmada siyasi görüşleri doğrultusunda farklı tutumlar aldı. Siyasi tutumların özellikle keskinleştiği iki önemli tartışma, forumun geleceği üzerine ve 17 Ekim günü Londra'da yapılacak olan büyük yürüyüşün öne çıkaracağı vurgu oldu.
Özellikle ATTAC ve Fransa'dan çeşitli çevreler, sosyal forum süreçlerinin her yıl yapılmasına bir süredir karşı çıkıyor. 2002 yılının sonunda Paris'te gerçekleşen değerlendirme toplantısına, bu görüşleri içeren bir Fransız örgütlenme modeli sunulmuş ve Avrupa sürecinin katılımcılarının büyük çoğunluğu tarafından reddedilmişti. Bu öneri ASF'yi, sokaktaki mücadeleyle ilişkisini kopararak, eylemlilikten bağımsız bir dinamik üzerinden entelektüel bir tartışma zeminine çevirmeyi; aynı zamanda, sürecin örgütlenmesinde merkezi bir kurumsallaşmayı hedefliyordu.
Buna karşı eylemliliği öne çıkaran diğer yapılar, ASF sürecinin sokaktaki hareketin dinamizmine tabii olmasını ve bugünkü haliyle demokratik ve açık bir süreç olarak kalmasını savunuyor. Tartışma şu anda buz dolabına kaldırılmış gibi görünse de, hemen her atılan adımda, tartışmada taraf olan anlayışlar kendilerini bir şekilde ifade ediyor. Muhtemelen Londra'da Forum sonuçlandıktan sonra düzenlenecek olan toplantıda tartışma masaya yeninden yatırılacak.
Yine ATTAC ve çevresi, savaş karşıtı tutumların güçlü bir şekilde öne çıkarılmasından rahatsız ve bunu her fırsatta ifade ediyor. Bu çevreler, sosyal mücadeleler adı altında yeni liberal saldırılara karşı tutum almayı ve daha demokratik bir Avrupa anayasası için mücadeleyi, savaş karşıtı mücadeleyi önemseyenlerin karşısına çıkarıyor. Sorun, bu çevrelerin siyasi mücadeleyle sosyal haklar için verilen mücadeleyi bir birinin karşısına koymalarında yatıyor.
Savaşlar, "yeni liberalizmin askeri yüzü", siyasi ve ekonomik mücadeleler bir bütünün parçaları. Bush'un hegemonya savaşlarına karşı mücadele ile Blair'in yeni liberal saldırılarına karşı mücadele arasında doğrudan bir ilişki var. Bush'un hegemonya savaşları durdurulamazsa, başka bir dünyayı kurmak bir hayal. Ancak bütün bunlar, bugün yeni liberal saldırılara karşı mücadele edilmeyecek anlamına gelmiyor. Tam tersine, bir yandan savaş karşıtı mücadele ve Irak'ta işgale karşı direniş sürerken, öte yandan sosyal kesintilere ve işçi haklarına saldırıya karşı mücadele de yürütülmeli. Bu iki mücadele bir biriyle eklemlendiği oranda başarı kazanma şansı olacaktır. Bu nedenle ATTAC'ın liderliğinin ekonomist indirgemeci anlayışlarını geriletmek son derece önemli.
Türkiye ve sosyal forum
Bu yıl Türkiye'den toplumsal hareketlerin sürece katılımı çok daha geniş ve güçlü oldu. İSF, 2003 yılının aralık ayında başlayan Londra sürecine başından itibaren dahil oldu, tüm hazırlık toplantılarına katılarak, sürecin örgütlenmesinin içinde aktif olarak yer aldı. Aynı zamanda yerel bir sosyal forum olarak kurulmasına karşın, Türkiye koordinasyonu görevini de üstlendi.
1 Mart 2003'te Ankara mitingiyle teskerenin durdurulması, uluslararası küresel direniş hareketinin içinde oldukça ses getirmiş ve aşağıdan küreselleşme hareketinin dikkatini Türkiye'deki toplumsal direnişe çevirmesine yol açmıştı. Bu, içinde bulunduğumuz coğrafyadaki toplumsal hareketlere büyük prestij sağlayan başarı, ASF süreçleri içinde yer alan Türkiyeli sosyal forum aktivistlerine yönelik oldukça olumlu bir havanın oluşmasına yol açtı.
Nitekim bu elverişli koşullarla birlikte, nisan ayı içinde ASF Üçüncü Hazırlık Toplantısı'nın İstanbul'da yapılması önerimiz kabul edildi. Bu toplantı, gerek İSF'nin meşruluğu, gerekse Türkiye'den toplumsal hareketlerle, Avrupa toplumsal hareketlerinin buluşması ve ilişkilerini geliştirmeleri açısından büyük bir olanak oldu.
Nisan toplantısına Türkiye dışından yaklaşık 130 katılımcı olmak üzere toplam 350 kişi katıldı. Katılanlar, Türkiye dahil 18 ülkeden geliyordu. Türkiye'den katılan kurum sayısı ise 60'ı geçti. Organizasyonda 35 gönüllü çalıştı. Toplantılar boyunca beş dilde yapılan simultane çeviriler için 14 tercüman görev aldı. Toplantının örgütlenme sürecine İSF dışında toplam 22 kurum ve çok sayıda bağımsız kişi katıldı.
Bu yıl ASF'nin örgütlenmesi süreçlerindeki rolümüzün artmasına paralel olarak, Türkiye'deki sosyal forum süreçleri de oldukça önemli yol aldı. İlk yıl Floransa'da düzenlenen ASF'ye İSF organizasyonuyla 30 kişi katılmıştı. Geçtiğimiz yıl, Paris'e 140 kişi başvurmuş, ancak vize engeli nedeniyle ancak 80 kişi gidebilmişti. Bu yıl İngiltere'ye vize almak olağanüstü zor olmasına (daha önce Schengen ülkelerini ziyaret etmemiş olanlar başvuru dahi yapamıyor) ve ulaşımın çok pahalı olmasına rağmen, 100'den fazla kişi başvurdu. Ayrıca, sürece ilgi arttı. Ege, Diyarbakır ve İstanbul'da sosyal forum süreçlerine ilgi gösteren ve katılan sivil toplum kuruluşlarının sayısı giderek artıyor. Bunlar arasında KESK, TMMOB, DİSK, Petrol-İş, Tükoder, SODEV, Barış Anneleri, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu gibi sivil toplum kuruluşları ve çeşitli siyasi partiler var.
Londra'dan döndükten hemen sonra Türkiye'deki sosyal forum süreçlerinin genişlemesi ve daha fazla sayıda toplumsal hareketin katılımı için çalışmaları başlatacağız. Bu amaçla, 2005 yılı içinde tüm toplumsal hareketlerin, çevrelerin ve sivil toplum kuruluşlarının yer alacağı Türkiye Sosyal Forumu (TSF) öncelikli hedeflerimiz arasında. (LS/ÖG)