Ankara’da 31 Mayıs günü insanlar internet üzerinden örgütlenerek Kuğulu Park’ta toplandı. Vakit akşam üzeriydi. Hava karardıkça gelenlerin sayısı da artıyordu. Öğrenciler, kadınlar, yaşlılar, LGBT bireyler, ekolojistler, Ankaragücü taraftarları, Çarşı grubu ve daha birçok kesim Gezi Parkı’nın yıkılmak istenmesine ve genel olarak hükümete tepkiliydi.
Saat 22.00’ye geldiğinde Akün Sahnesi civarında bulunan eylemcilere polisin müdahale ettiği haberi geldi. O tarafa doğru gittiğimde yoğun bir gaz kokusu kaplamıştı her yeri. İnsanlar polisin müdahalesine tepki olarak yolu trafiğe kapatıyordu. Sürücülerin bir çoğu korna çalarak destek veriyordu eyleme. Korna çalanlar, destek verenler için yol daha kolay açılıyordu.
Polis biber gazlı müdahalesine ara verdiğinde bir gazeteci arkadaşımla Kızılay’a doğru yürüyorduk. Meşrutiyet Caddesine geldiğimizde orada bulunan göstericiler yollarda ateşten barikatlar kurmuşlardı.
Kuğulu Park’ta ki kalabalık da Kızılay’a yürümeye karar vermişti. O gece polisin müdahalesi sertti ve bu iki gün boyunca artarak devam edecekti.
Kızılay Meydanı’nda şenlik vardı
1 Haziran günü saat 16.00’da Güvenpark’ta toplanma çağrısı yapıldı. Fakat saat 12.30 civarında CHP, İşçi Parti’si ve Türkiye Gençlik Birliği üyeleri YKM önünde toplanmıştı. Oldukça kalabalıktılar ve hep bir ağızdan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırıyorlardı. Polis bir saat sonra “Mustafa Kemal’in askerlerine” biber gazıyla müdahale etmeye başladı. Bir grup GMK Bulvarı tarafında doğru koşarken bir grupta Ziya Gökalp tarafına doğru koşuyordu. Polis eylemcilerin gittiği her yöne müdahale ediyordu.
Kızılay’dan geçenler, çocuklar, yaşlılar, eylemciler gazdan yoğun etkileniyordu fakat trafik de akmaya devam ediyordu.
Yaklaşık iki saat sonra Kolej tarafından Ziya Gökalp’e doğru binlerce insan geliyordu. Ve asıl direniş bundan sonra başladı.
Ziya Gökalp Caddesi’nde eylemcilerle polisler arasındaki çatışma saatlerce sürdü. Polisin sert müdahalesine karşı çatışan gruplar dağılmıyordu. Bu sırada insanlar “Hükümet istifa” diye bağırıyordu. Eylemciler geri adım atmayınca bu sefer Akrep ve Toma’yla polis müdahale etmeye başladı. Hatta Akrep’in içindeki bir polis bir ara kafasını çıkarıp biber gazını eline alarak göstericilerin olduğu yöne fırlattı. Fakat eylemciler yılmıyordu ve sonunda polisler tüm araçlarıyla çekilmek zorunda kaldılar. Ziya Gökalp Caddesi ve Kızılay Meydan’ında şenlik vardı.
Diğer sokakları merak ediyordum. Karanfil Sokak’la Yüksel Caddesi’nin kesiştiği yerde eylemciler barikat kurmuştu. Gönüllü Tıp Fakültesi öğrencileri sokakları dolaşarak yaralananlara müdahale ediyordu.
Kızılay Alışveriş Merkezi'nde Burger King'in balkonuna çıktmıştım. Yukardan foto çekmek için. Epey insan vardı balkonda. Bir genç "Hükümet istifa etti" diye bağırınca herkes alkışlıyordu. İnan da vardı yani. Ama başka bir genç şöyle dedi: Hükümet düşseydi, twittera da düşerdi.
“Az mı bekledim seni Etlik!”
Meşrutiyet Caddesi’nde de barikat kurulmuştu. Halk otobüsleri çalışmaz hale getirilmişti. Bir gençse durak tabelasını tekmeliyor “Az mı bekledim seni Etlik” diye bağırıyordu.
Akay Kavşağı civarında da yüzlerce insan vardı. Polis meclis tarafında ve bakanlıkların önünde barikat kurmuş bekliyordu. YKM tarafında ise polis tamamen çekilmişti.
Kızılay Meydan’ı tamamen direnişçilerin elindeydi. İnsanlar sürekli direklere vurarak ses çıkarıyor, slogan atıyordu. Kızılay’da ki yer tabelalarının üzerine ise Taksim yazılıyordu.
Gece 12.00’ye doğru polis biber gazlarıyla müdahale etmeye başlayınca insanlar ara sokaklara ve GMK Bulvarı yönüne doğru koşmaya başladı.
O günde polisin sert müdahalesi sabahın erken saatlerine kadar sürdü.
Polisin müdahalesi daha da sertleşiyor
2 Haziran günü saat 14.00’te yine Güvenpark’ta toplanma çağrısı yapılmıştı. Metro’ya binip Kızılay istasyonunda indiğimde saat 14.00’e geliyordu. İstasyon biber gazı kokuyordu. İnsanlar hızlıca çıkıyordu istasyondan.
Yine binlerce insan toplanmıştı. Hep bir ağızdan slogan atıyordu. Başbakan’ın açıklamalarına öfkelenip gelenler de vardı. Kızılay Meydan’ı trafiğe kapatılmıştı.
Saat 16.00’ya gelindiğinde Güvenpark’ta polislerin olduğu yerdeydim. Polislerin karşısında binlerce insan Onuncu Yıl Marşı’nı okuyordu. Fakat Atatürk Bulvarı yönünde çatışmalar başlamıştı. Polisler çantalarına biber gazı dolduruyordu. Ve yoğun olarak gaz atıyordu.
Atatürk Bulvarı üzerindeki köprünün merdivenlerine çıkıp biber gazı atanlar da vardı. Bir eylemci gaz dumanlarının arasından polise taş atıyordu. Çoğu eylemci de polisin attığı gazı polise iade ediyordu. Bu sırada bir grupta Meşrutiyet Caddesi yönünde toplanmış, slogan atıyordu. Kimileri ise “Taş atmayalım sözümüzle protesto edelim” diyordu. Ama polis biber gazı atmaya devam ediyordu.
Düne göre polisin müdahalesi çok daha sertti. Hem ses bombası atıyor hem de çatıların üzerinden gaz bombası fırlatıyordu. Atılan bazı gazlar insanları daha fazla etkiliyordu. Ama insanlar hemen birbirine yardım ediyor, limon ya da hazırladıkları karışımları birbirlerinin gözlerine sıkıyorlardı.
Siyah araba göstericilerin arasına dalıyor
Saatler geçiyor Atatürk Bulvarı’nda süren çatışma, Yüksel Caddesi’nde de devam ediyordu. Saat 20.30 civarı Sıhhiye yönünden gelen siyah bir araba eylemcilerin arasına girdi ve hızlıca kaçtı. Yaralananlar oldu. İnsanların öfkesi artık had safhaya ulaşmıştı. Herkes bağırıp çağırıyordu. Sanırım üç gün boyunca hiç bu kadar öfkeli görmemiştim o insanları.
Saat 21.00’e doğru polis yeniden ama daha kapsamlı müdahale etmeye başladı. Her tarafa biber gazı atıyorlardı. İnsanlar ara sokaklara kaçışıyordu. Ben de İnkılap Sokağa girdim ve koşuyordum ki bir kadın bir apartmanın balkonundan bağırarak bizi ofisine çağırdı. Onlarca insan ofise sığındık.
“Çay içmeye de bekleriz”
Işıkları söndürüp bekledik. Sesli konuşunca bile insanlar tedirgin oluyordu, polisler duyar da ofise müdahale eder diye. Ara ara balkona çıkıyordum. Konur’dan sesler geliyordu. İnkılap Sokağa da gaz bombası attılar. Sonra ofisteki sayımız artmaya başladı. Bir saat geçti. Yavaş yavaş çıkmaya karar verdik. Ofisin sahibi olduğunu öğrendiğimiz kişi “Bir gün çay içmeye de bekleriz. Böyle olmadı” diyordu.
Dışarı çıktığımda yanımda iki genç ve bir kadın vardı. Gençlerden biri kadının adını ve ne iş yaptığını soruyordu. Polis sorarsa “Biz aileyiz Kızılay’dan geçiyorduk, olayların arasında kaldık” diyecekmiş. Onlar Sıhhiye tarafına gidiyordu ben de Dikimevi yönüne, eve gidiyordum. Koleje doğru geldiğimde onlarca polis ellerinde kalkan, arkalarında TOMA Kızılay’a yürüyordu.
Kolej Kavşağı’nda göstericiler yeniden toplanmış barikat kuruyordu. Cebeci sakinleri de o tarafa yürüyordu. Dikimevi Kavşağına geldiğimde ise yüzlerce insan Abidinpaşa tarafından Kolej’e ilerliyordu. O gece de polisin müdahalesi oldukça sertti.
Üç gün süren eylemler boyunca insanları sokağa döken şey Başbakan’ın tavrıydı. Eylemler boyunca yaptığı açıklamalar kalabalığın sayısını ve öfkesini daha da arttırıyordu. O insanlar bir partinin çağrısıyla değil, tepkileriyle alandaydılar. (SK/HK)