Ankara polisine Çankaya, Yenimahalle, Mamak, Keçiören, Pursaklar ve Altındağ ilçelerinde 15 gün süreyle mahkeme kararı olmaksızın kişilerin üstlerini, eşyalarını, araçlarını ve özel kağıtlarını arama yetkisi verilmesini Ankara Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak’la konuştuk.
Polisin arama işlemini anayasaya ve uluslararası sözleşmelere uygun yapması gerektiğini ve arama yapılabilmesi için mutlaka somut bir veri olması gerektiğini ifade eden Altıparmak Anayasa’nın 20. maddesini hatırlatıyor:
“Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı 24 saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur.”
Altıparmak bunun Anayasa’nın 13. maddesiyle de uyumlu olması gerektiğini ifade ediyor:
“Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
“Ölçülülük ilkesiyle bağdaşmıyor”
Bir şehirde 15 gün boyunca polisin istediğinin üstünü arayabilme yetkisine sahip olmasının her şeyden önce “ölçülülük” ilkesiyle bağdaşmadığını vurgulayan Altıparmak, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Ölçülülük unsurlarından biri orantılılıktır. Bir amaca ulaşmak istiyorsun, o amaca ulaşmak için kullanacağın aracın onunla orantılı olması lazım. Ayrıca kullanacağın aracın kullanmak istediğin sonuca elverişli bir araç olması lazım. Üçüncüsü, bunu kullanmak zorunda olman lazım. Bunların hepsi ölçülülüğün unsurlarıdır.
“Burada birincisi ulaşılmak istenen amacın ne olduğunu anlayamıyoruz. ‘Kamu güvenliği’ deniyor ama bunun somut olması lazım. Hangi suçun ne şekilde engellenebilmesi için bunu çıkarıyorsun?
“Mesela maça girenler önleyici aramaya tabi tutuluyor. Ama o gün şehirde maç var diye kimsenin kentin tamamında arama yapma yetkisi olamaz.
“Zorunlu durum yok”
“Burada amaç nedir? Ne demek kamu düzenini korumak? ‘Ben ortada huzursuzluk seziyorum’ diye bir şey olmaz. Olsa da ona ilişkin önlem neyse onu alman lazım.
“Burada zorunlu bir durumun söz konusu olduğunu gösteren hiçbir veri yok. Kullanılan araç elverişli değil, çünkü bütün şehri dilediğince keyfi olarak aradığın zaman bir sonuca ulaşamazsın. Ve varsa bir risk, sineği öldürmek için balyoz kullanamazsın.
“Neden beni ararken onu aramıyorsun?”
“Bu karara göre seni durdurup aramak isteyen polise ‘Neden beni arıyorsun, onu aramıyorsun’ diyemeyeceksin. Çünkü ‘karar var’ diyecek. Ama onu durdurmuyor, seni durduruyor; bu tamamen keyfi.
“Ya da mesela senim kim olduğunu öğrendiği zaman sen bunun hesabını soramayacaksın. ‘Sen beni özellikle durdurdun ve aradın’ diyemeyeceksin. Yine ‘Karar var, herkesi arayabilirim’ diyecek.
“Bu kararın hukuki olarak kabulü mümkün değil. Temel haklar ve özgürlükler bu tür kararlarla sınırlandırılamaz.
“Tutanak tutturun”
“Polisin bu karara dayanarak ‘Üstünü arayacağım’ demesi durumunda kişiler polise aramaya ilişkin tutanak tutturarak o tutanağı alabilirler.
“Ardından hukuksal yollara başvurulabilir. Yapılan aramanın keyfiliği, hukuka aykırılığından yola çıkarak yargıya başvurulabilir.
“Veya hakimin aldığı karara karşı itiraz yoluna başvurulabilir. Aslında Ankara'da yaşayan herkes bu karardan etkilendiği için ceza hakiminin verdiği karara itiraz edebilir. İnsanlar aranmadan bile bu karara itiraz edebilir ve bu kararın kaldırılmasını talep edebilir.
“Belli dönem yasayı askıya almaktır”
“Yasa koyucu polisin hakim kararı olmadığı durumlarda ne yapacağını Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun (PVSK) 4/A maddesinde göstermiş.
“Hakimin aldığı bu karar aslında bir anlamda fonksiyon gaspıdır. Yani kuvvetler ayrılığına aykırı. Çünkü yasa koyucunun yerine kendini koyarak polise yasaların vermediği bir yetkiyi veriyor.
“Normalde önleme aramasının yapılabilmesi için ya doğrudan hakim kararı lazım ya da kolluk amirinin yazılı emrinin sonra hakime onaylatılması gerekir.
“Böyle bir kararla bunu aradan çıkarıyorlar. Hakim böyle bir karar alamaz. O karar ancak ve ancak somut tehlike gösterilirse alınabilir.
“Önleme aramasının ayrı bir kavram olması, polisin somut bir tehlike gösterip hakim bunu onaylamadıkça arama yapamayacağını ifade ediyor.
“Burada somut bir tehlike yok ve bu nedenle idarenin var olmayan bir yetkisini yasa koyucu vermezken, -ki yasa koyucu verse de anayasaya aykırı olur- burada mahkeme, yargı kararıyla yasa koymuş oluyor. Belli bir dönem yasayı askıya alıyor. Belli bir süre PVSK değil bu mahkeme kararı uygulanacak demek oluyor. Bu da fonksiyon gaspı demektir.
“Buna ‘Olağanüstü Hal’ (OHAL) demek doğru değil. Bu olağan halin OHAL haline gelmesidir.” (EKN)