Şeyhmus Diken'den bir kitap daha. Durmuyor; onca iş, yazı, toplantı, seyahat ve koşuşturmacada hangi ara bu kitaplar yazılıyor, sahiden kıskandırıcı.
Amidalılar'da sürgündeki Diyarbakırlılarla -ki kendileri Diyarbekir demekten yana- Türkiye'nin neredeyse son yüzyıllık tarihi üzerinden Avrupa'nın ve Ortadoğu'nun şehirlerinde dolaşıyor, şaşırıyor, heyecanlanıyor, öğreniyor, anlıyor, sorguluyor ve çok çok da düşünüyorsunuz.
Ben neredeyse kitabın sonundan, adı Stockholm'de kurduğu Kürt Kütüphanesi'yle özdeşleşen Nedim Dağdeviren'den başlamak istiyorum. Çünkü bu kitapla birlikte onun 2 Mart'ta daha 53'nde göçtüğünü öğrendim. Kürt Kütüphanesinde dünyanın her bir yerinde yayımlanan Kürtçe kitaplar, dergiler, CD'ler, plaklar toplandı. Dağdeviren, Kürt Dijital Kütüphanesini açma heyecanını da anlatıyor kitapta.
Hep dönmeyi düşlüyorsun!
Evet bu soruya, Amidalılar'ın temel sorularından birine Dağdeviren'in yanıtı tüm sürgünlerin sesi gibi.
"Zülfü Livaneli'nin Bertolt Brecht'ten çevirip uyarladığı bir şarkısı vardı. 'Bir çivi çakma duvara' diye geçer. Brecht sürgünde yaşadığı günlerde yazmış bu şiiri. Yani duvara bir çivi bile çakamıyorsun. Çünkü ne zaman döneceğini bilmiyorsun ve hep dönmeyi düşlüyorsun."
Diken'in sürgünlerinin "çivi çakamama hali" en az 25 yıl sürmüş, sonrasını tam da Brecht'in dediği gibi "bilmiyorsun".
Amidalılar'daki yaşları artı eksi 50'lerde seyreden 21 hayat, ille de Diyarbakır doğumlu değil; şehre bir şekilde değenler de zaten kendilerini Diyarbekirli saydıklarından Diken'e daha çok politik, daha az kişisel anlamda içlerini açıyor, bize de tabii.
Çünkü Diyarbakır her biri için adeta tılsımlı bir sözcük, onun üzerine dünyanın şehirleri gelmişse de bu değişmiyor besbelli.
İnsan sayfaları çevire çevire bize bugün yaşananları daha iyi anlamanın da yolunu açan Türkiye İşçi Partisi (TİP), Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO), Devrimci Doğu Kültür Derneği (DDKD), Yol-İş Sendikası, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi gibi örgütlenmelerin de son 50 yıldaki izini sürmüş oluyor.
Uzun ve Ekinci'den sürgünler
Kitaba yazdığı önsözde Mehmet Uzun "ağır bir felaketin kör kuyusuna düşmüş durumdayım ve gözlerim tam tepemdeki ışık huzmesinde, oradan, karanlıktan kurtulmaya çalışıyorum" diye anlatıyor kendini ve yıllardır İsveç'te yaşamış bir politik sürgün olarak okurun "sürgün"ü hissetmesine yardımcı oluyor.
"Sürgün köklerden koparılmaktır; zorla, baskıyla ya da mecburen. Sürgün gidip dönememektir."
Diken ise en başta "sürgün her yerde yalnızdır" diyor. Amidalılar'ın bir başka önemi de Tarık Ziya Ekinci'nin yazdığı sunuşta.
Bu 18 sayfalık metin dünyada yaşanan önemli sürgün olaylarıyla başlıyor, Osmanlı dönemindeki Jöntürk, İttihat ve Terakki, Malta sürgünleriyle sürüyor, Cumhuriyet döneminde Yüzellilikler, Kürt Teali Cemiyeti üyelerinin sürgünleri Şeyh Sait ayaklanması sonrası ülke içi ve ülke dışı sürgünlerine uğruyor ve nihayetinde 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbe sürgünleriyle bitiyor.
12 Mart ve 12 Eylül sürgünleri
Ekinci de yazısında "sonuç itibarıyla sürgünlük her koşulda pişmanlık" tespiti yapıyor. O da sürgünlüğü yaşamış biri ve Diken'in söyleşileri de Ekinci'yle başlıyor, devamla da hayatlar birbirini izliyor, tamamlıyor adeta.
Diken soruyor, Fevzi Karadeniz, Azizi Alış, J. İhsan Espar, Mehdi Zana, Mahmut Önder, Zemik Vakıfahmetoğlu, Mahmisanij, Gani Cansever (Heval), Keya İzol, Yaşar karadoğan, Amed Tigris (A. Meki Dalaba), Abid Dündar, Goran Candan, Haydar Diljen, Bayram Ayaz, Nedim Dağdeviren, Zekariya Çelik, Kutbettin Alış, Sait Güvem, Vildan Saim Tanrıkulu yanıtlıyor.
Kadınlar vardı
Dikkat ettiniz mi? Diyarbekir sürgünleri arasında kadın yok. Dahası, Duygu Asena'ya selam olsun, mesela Haydar Diljen 12 Eylül darbesinde Diyarbakır Bağlar Atatürk Ortaokulunda Türkçe öğretmeni ve müdür yardımcısı. Eşi de Ziya Gökalp Lisesinde Fizik Kimya Biyoloji öğretmeni.
Eşi Devrimci Demokrat Kadınlar Birliği (DDKB) kurucularından ve darbeden önce sekiz yıl ceza almış, dava henüz o sıra Yargıtay'da. Her ikisi de Türkiye Öğretmenler Birlik ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi.
Darbeden bir hafta sonra Haydar Diljen gözaltına alınıyor, 16 günü ağır işkencelerle geçen bir aylık gözaltı sırasında ona sürekli DDKB'nin arkasındaki partiyi ve yöneticileri soruyorlar. Serbest kalınca örgüt kararıyla Suriye Kamışlı'ya geçiriliyor. Eşi ve çocukları da bir ay sonra onu izliyor. Aileye asıl sürgün ülkesi de İsveç oluyor.
Bu anlatıda gördüğümüz bir türlü adıyla anılmayan kadının durumu daha ağır olduğu halde erkeğin önce yurt dışına çıkarılması kararı tekil bir örnek değil, o dönemleri yaşamayanları şaşırtmasın, bu böyleydi ne yazık ki. Şimdi? Bilemiyorum hala.
"Sürgünler"in çoğu eşlerinden söz ederken -söz ederlerse tabii- isim vermiyor, Diken'in de aklına ne isim ne de eşleri sormak geliyor.
Strobl hala haklı
1992'de Belge Yayınları'ndan çıkan Silahlı Direniş'teki Kadınlar kitabı sık sık aklıma düşüyor. Kitabın yazarı gazeteci Ingrid Strobl İkinci Dünya Savaşı üzerine çalışma yapanlara değinirken -ki onlar erkekler- hiçbirinin aklına erkeklerle savaşı ve direnişi konuşurken kendilerine çay getiren kadınlara "peki siz o sıralarda ne yapıyorsunuz" sorusunu sormanın gelmediğini yazıyor.
Diken'in 448 sayfalık hemen okunacaklar listesine alınması gereken bu önemli kitabının eksiği işte bu. Şimdiden söyleyelim, "Diyarbekirli tanıdığım sürgün kadın yoktu" yanıtı kabul edilmeyecektir. Kitabı okuyan herkes en azından birini tanıyor: Haydar Diljen'in eşi.
Buradan sorumluluğu paylaştıralım, yarısını da kitabın editörü Tanıl Bora'ya verelim.. (NM/EÜ)
* Amidalılar/Sürgündeki Diyarbekirliler, Şeyhmuz Diken, İletişim Yayınları, 2007, İstanbul.
** Şeyhmus Diken 1954 Diyarbakır doğumlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler fakültesi mezunu. Halen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nde başkan danışmanı olarak çalışıyor, çok sayıda sivil toplum kuruluşunun kurucuları, yöneticileri, aktif üyeleri arasında yer alıyor; bianet cumartesi BiaMag, Birgün Pazar, Esmer Dergisi, diyarbekir.net'te sürekli yazıyor. Yayımlanmış yedi kitabı, araştırmaları, denemeleri ve yüzlerce makalesi vardır.