İÜde yaşanan akademisyen istifaları kendisine yönelik tepki itirazları olarak yorumlamayan Alemdaroğlu, rektörlerin yetkisinin daha da genişletilmesini istedi.
"Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve üniversiteler birbiriyle kaynaşmıştır" sözlerinin arkasında durduğunu belirten Alemdaroğlu, Özgür Radyoda yayımlanan Özgünce programına katılarak YÖK tartışmasına ilişkin soruları yanıtladı.
Kurulduğundan bu yana, YÖK'ten çok geniş bir kesim şikayetçi. Sizin bir akademisyen olarak YÖK'e eleştiriniz var mı? YÖKün demokratik bir kurum ve demokratik bir işleyişi olduğuna inanıyor musunuz?
YÖK, 6 Kasım 1981'de kuruldu. Kurulduğu gün, üniversiteler üzerlerinde YÖK diye bir üst kurulun varlığına itiraz ettiler. Ben de o zaman üç yıllık profesördüm, biz de itiraz ettik.
Kurumun maddelerini okuduğumuzda "profesörlüğe yükseltilmek" YÖK tarafından yapılacak. Bu, bir başka türde eleştiri konusu oldu. Çünkü idari özerklik tamamen YÖK'e geçti. Bir üniversitenin kendi mensubunu ister akademik, ister akademik olmayan mensubunu tayin edemiyorsa bu üniversitenin idari özerkliğinden bahsedilemez. Yıllarca, 1988e kadar YÖK, profesörlüğe yükseltilmeleri yaptı. O nedenle büyük çapta YÖK'e karşı bir savaş başladı üniversitelerde.
İkinci önemli konu, rotasyon yapıldı. Yani, birisi doçent olmak için bir başka üniversitede -Anadolu Üniversitesinde- en az bir yıl kalacak denildi. Ve kişiler, araştırma görevlisi, doktor, doçent olabilmek için Anadolu Üniversitesine gitmek zorunda kaldı. Bu ve benzeri uygulamalar çok büyük tepki gördü.
Üç; öğretim üyesi ihtiyacı olan bazı anadolu üniversitelerine kurayla öğretim üyesi gönderiliyordu. Profesör, doçent hiç fark etmez gönderilebiliyordu. Bu da çok büyük tepki aldı.
Dört; rektörleri üniversite öğretim üyeleri seçemez oldu. Ve rektörler YÖKün belirlediği üç isimden birisinin cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla belirlendi.
Bunun dışındakiler; disiplin cezalarını YÖKün düzenlemesi, YÖKün çifte standart içeren uygulamaları gibi, ikinci dereceden önemli konulardı.
Ancak tepkiler üzerine hem YÖK hem siyasi iktidarlar düzeltmeler yaptılar. 21 yılda YÖKün 36 maddesi değişti.
1992de seçim maddesi çıktı; rektör seçimleri öğretim üyelerine bırakıldı, en fazla oy alan altı kişinin YÖKe bildirilmesi kuralı getirildi. Sayı daha sonra üçe indirildi. Böylece giderek daha demokratik bir üniversite modeli oluştu.
Anlaşıldığı kadarıyla siz de bir dönem YÖK'ten şikayetçi olmuşsunuz.
Kuruluş yıllarında herkes şikayetçiydi.
Bir dönem, YÖK'te değişikliğe gidilmesi için bir yasa taslağı çalışmanız da olmuş. Peki şu anki yapısına dair bir şikayetiniz var mı?
Hayır. Şu anda YÖK'ten hiç kimsenin şikayeti yok. Ülkede 53 devlet, 24 vakıf üniversitesi var. 80'li yıllarda vakıf üniversitesi yoktu.
Şimdi çok farklı yapıda üniversiteler var. Dolayısıyla bir üst kurulun eş güdümü sağlaması gerekiyor. Bu nedenle şu anda biz de böyle üst kurulun varlığının yararlı olacağına inanmaktayız.
Demin de belirttiğim gibi, YÖK'ün merkeziyetçi bütün yetkileri kaldırıldı. Sadece kürsü kurmak, kürsü açmak veya kapatmak gibi konularda YÖK yetkili ki onlarda da yavaş yavaş üniversitelerin ihtiyaçlarını gözetir oldu.
Merkeziyetçi yetkiler kaldırıldı diyorsunuz ancak bu yetkilerin rektörlüklere devredildiği yönünde de fakültelerin eleştirileri var...
Hayır, bu yetkiler rektörlüklere devredilmedi. Rektörlükler var olan yetkilere zaten sahipti.
TÜSİAD'ın hazırladığı bir raporu okursanız, bir üniversitede rektörün yetkisi olmasa o üniversitesi nasıl temsil eder diyor ve rektörün yetkilerinin daha da artırılmasını öneriyor.
Burada bir yanlış tartışma ortamına girmenin gereği yok. Yetkiler kurumlarda olduğu sürece, hiçbir kurumu hiç kimse yönetemez. O zaman, ne gerek var herhangi bir kişiye? Sizin temsil yetkiniz var, sorumluluğunuz var, ama kararları biz vereceğiz!... O zaman üniversitelere rektör değil, bir yürütücü memur tayin ederler, kimin kimi tayin ettiğinin de önemi kalmaz.
Tartışılmakta olan YÖK yasa tasarısına ilişkin itirazlarınız neler?
Tartışılan bir konu yok. Şu anda üniversitelerde 80 bin öğretim elemanı, tümü fikirlerini bildiriyor Üniversitelerarası Kurul'a. Orada inceleniyor, ileride bunlar değerlendirilecek.
Üniversitenize dair çok sayıda eleştiri var. Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinde çok sayıda istifa yaşandı.
Ne yaşandı, kim istifa etmiş?
98'de, 99'da bu istifalar yaşandı. Mesela Ülkü Azrak istifa edenler arasındaydı.
Ülkü Azrak 67 yaş emeklilik yaşını doldurdu ayrıldı. Aysel Çelikel emeklilik yaşının dolmasına bir ay kala Maltepe Üniversitesi'ne gitmek için ayrıldı. Ağustosta vakıf üniversitelerine gitmek zorundalar.
Birileri kendine bir takım şeyler çıkarmak için bu eleştirileri yapıyorsa bunun suçlusu ben miyim? Siz basın mensubu olarak doğru haberi almak zorundasınız.
Biz de zaten bu eleştirileri size soruyoruz...
Efendim, gelin üniversiteye açalım size belgeleri görün. Ona göre konuşun. Aysel Çelikel, ayrı düşüncelere sahip olduğu için 99'un Temmuzunda dekanlık görevinden ayrıldı. 2000in Ağustos ayında 67 yaşını doldurmasına bir ay kala emekli oldu. 13 ay sonra ayrılması bana tepki midir?
Bazı kişilerin, üniversitenin izninin olmadığı yerlerde çalıştıkları tespit edilip işlem yapılırken istifa etmeleri, bana tepki midir? Ekonomik nedenlerle vakıf üniversitelerine giden insanların gidişi bana tepki midir?
Bana tepki dediğinizde, seçimde aldığım oya bakmanız lazım. 2001de ben seçime girdim, seçime katılan 2 bin 250 kişinin yüzde 61'inin oyunu aldım ben. Ona bakınız.
Rektörlerle hükümet arasında YÖK yasa taslağı konusunda tartışmalar yaşanırken, siz de TSK ve üniversiteler birbiriyle kaynaşmıştır" dediniz. Üniversitelerin siyasetin etkisine girmemesi yönünde açıklamalar yaparken bu sözü de kullanıyorsunuz...
Silahlı Kuvvetler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusudur. Bugün TSK'nın başında Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'e Cumhuriyetin 80. yılında saygılarımızı sunduk. Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik-laik-sosyal hukuk devleti anlayışından, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılığından asla sonsuza dek ayrılmayacağı konusunda ant içtik.
Bu anlayışta bir kişi tabii ki TSK ile milleti ve ülkesiyle bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşları arasında böyle bir ayrım yapamaz.
Üniversitelerin mali özerkliği nasıl sağlanabilir?
Üniversitelerin mali özerkliğinin sağlanmasını yanlış değerlendirmemek lazım. Mali özerklik denetimsizlik değil; devletin ödediği parayı denetlemesi kadar doğal bir şey olamaz.
Devlet, üniversitelere parayı verecek, denetimini de Maliyesiyle, Sayıştay'ıyla, Kamu ihale kurumlarıyla yapacak. Ancak biz, Devlet üniversitelere ödenek verirken mali mevzuatın bürokratik sorunlarını aşsın diyoruz.
Bir blok meblağ göstersin, yatırıma ayıracağınız rakam diyelim 10 trilyon. Siz bunu yıl içinde duruma göre değerlendirip gerekli gördüğünüz yatırımlar için harcayın. Çünkü bir yıl öncesi yapılan fasıllarla bölümler yapılıyor "500 milyar şuraya, 300 şuraya..." derken yıl içinde değişmeler oluyor. (BB)