Alataş, "Bütün olarak değerlendirdiğimizde mahkemenin gerçeği araştırma gibi bir yaklaşım içinde olmadığını, davaya sadece ve sadece bu insanları nasıl mahkum edebilirim diye baktığına bir kez daha tanık olduk," dedi.
İkinci kez yargılama sonucunda verilen kararın adil ve tarafsız olmadığını vurgulayan Av. Alataş, kararda değerlendirilecek çok sayıda nokta olduğunu belirterek ilk bakışta dikkat çeken noktaları şöyle sıraladı:
"Savunma yanıltıldı"
* Karar, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'na aykırı yazılmış. Gerekçeli kararın iddialar bölümünde, kararın yeniden yargılama sonucunda verildiği belirtildiği halde, 1994'teki davadaki suçlamalar aynen tekrarlanmış ve TCK'nin 125. maddesi, suçlamalara esas alınmış.
* Halbuki davanın yeniden görülmesiyle birlikte müvekkillerim TCK 168'e göre, yani yasadışı silahlı örgüte üye olmak ve yardım etmek iddiasıyla yargılandı ve mahkeme kararını TCK 168'e göre verdi. Burada kamuoyu ve Yargıtay'ı yanıltmak amacıyla bir kasıt olduğunu düşünüyorum.
* Daha önemlisi sanıkların savunmaları gerekçeli kararda var, ama bu savunmalar da yine 2003-2004'de TCK 125'e göre yapılan savunmalar. Davanın ikinci kez yargılanması sırasındaki savunmalar alınmamış.
* Ayrıca mahkeme kararında avukat savunmasına hiç değinilmemiş. Yalnız benim savunmam 100 sayfaydı, kararda yalnızca 5 satır olarak geçiyor.Buna karşın Savcının iddiası 12 sayfa olarak ama yine 1994'deki iddia alınarak yazılmış.
* Karara baktığımızda savunmanın yanıltıldığını anlıyoruz. Şöyle ki; 12 Mart 2004 günü yapılan duruşmada savunma dava dosyasında bulunan ses ve görüntü kasetlerinin deşifre edilmesini ve bilirkişi tarafından incelenerek sanıklara ait olup olmadığının kesin tespitini istedik. "Kasetler montaj mı, gerçek mi; sanıklara ait mi değil mi" gibi sorulara yanıt alabilmek için.
* Savcı bunların yapılmasına gerek olmadığını, çünkü Yargıtay'ın 1995'teki davada "Bunlar yasaya aykırı delillerdir ve delil olarak kullanılamaz" dediğini belirtti. Mahkeme de savcının talebiyle bunların delil olarak kullanılmasını reddetti. Biz de savunmamızda kasetlere değinmedik. Ama kararın deliller bölümünde 2, 3, ve 4 no.lu delillerin tamamı ses ve görüntü kasetleriyle ilgili. O zaman ben savunma olarak yanıltılmış oldum.
* Abdullah Öcalan'la yapılan telefon görüşmeleri de delil olarak gösterilmiş; bunlar 1994 yargılamasında delil olarak kullanıldı ve Yargıtay "Bu telefon konuşmaları yasaya uygun şekilde toplanmadığı için delil olarak kabul edilemez" dedi. Ama ikinci yargılamada mahkeme Yargıtay kararı ile kendini bağlı saymadı. Delil bölümünün 1. maddesine telefon görüşmelerini delil olarak konmuş ve kararın içeriğinde de açıklama yapılmış.
Av. Yusuf Alataş, kararın incelendiğinde suçlanma malzemesi olarak kullanılamayacak bölümlerin normal puntolarla, ama sanıkların aleyhine olduğu düşünülebilen hükümlerin siyah puntolarla yazıldığını belirterek, "Yargıtay'ı ve kamuoyunu olumsuz olarak etkilemek ve mesaj göndermek için bu tip şekli manipülasyonlar bile yapılmış," diyor. (YS/BB)