"Sermaye kesimi tamamen kendilerine tabi olan bir hükümet istiyorlar, geçmiş hükümetlere de böyle davrandılar. Kendi istediklerini bir an önce yapmaması durumunda da her hükümete sert eleştiriler getiriyorlar."
Gazeteci Çakır, AKP hükümetinin politikalarındaki temel etkenleri ve hükümetin icraatlarıyla sermaye kesiminin beklentileri arasındaki farklılıklar hakkında Bianet'in sorularını yanıtladı:
"Beklentiler başından beri yanlıştı"
AKP iktidara ilk geldiğinde sermaye kesimi ile arasının iyi olacağı beklentileri vardı. Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) da büyük desteği vardı. Bu beklentilerin birkaçı gerçekleşmedi gibi. Buna neden olan temel etkenler sizce ne?
Ben bunu daha ilk zamanlarda da söylemiştim, AKP'ye çok büyük destek verildi. Ve bu büyük desteklerini aynı şekilde geri çekeceklerini de söylemiştim. Buradaki sorun AKP'den çok buna çok büyük beklentiler yükleyen kesimlerin esas sorumluluğu var. Yani Türkiye'nin yıllardır birikmiş sorunlarının AKP'nin tek başına iktidara gelmesiyle kolaylıkla çözüleceği yönünde bir beklentiye gittiler ve AKP'ye de böyle bir yük yüklediler.
Bu kadar kısa zamanda bunlar gerçekleşmeyince de şikayet etmeye başladılar. Bu beklenti daha başından beri yanlıştı. Çünkü AKP bunları halledebilecek bir iktidar değildi, olmadığı da anlaşıldı.
Bunlar daha çok AKP'den bağımsız olarak ortaya çıkan gelişmelerdi. Peki partinin içerisinde bu gelişmeleri ortaya çıkaran dinamikler neler?
Ekonomi ile ilgili beklentilerin gerçekleşmemesinde farklı görüşlerden ziyade savaş durumunun getirdiği sorunlar ve Türk ekonomisinin dikiş tutmaması sorunu var. Bir de tabii ki, AKP hükümetinin buna çok da hazırlıklı olmadığı, becerikli kadrolara sahip olmaması meselesi var.
Ekonomide parti içindeki görüş ayrılıkları etkili olmuyor. Mesela vaat edilen özelleştirmelerin bugüne kadar yapılamamasında milli görüşler gibi fikirlerin bir etkisi yok ki. Bu tamamen onların kendi içindeki beceriksizlik.
AKP içindeki bu durum sermaye çevrelerinin kendilerine olan yaklaşımında bir değişmeye yol açacak mı?
Sermaye kesimi tamamen kendilerine tabi olan bir hükümet istiyorlar, geçmiş hükümetlere de böyle davrandılar. Kendi istediklerini bir an önce yapmaması durumunda da her hükümete sert eleştiriler getiriyorlar.
Böyle bir süreç yaşanıyor. TÜSİAD'ın istekleri bitmez. Savaş konusunda da benzer bir durum yaşandı. Sadece AKP değil hiçbir hükümetin yalnızca TÜSİAD'ı dinleyerek hareket etmesi beklenemez. Burada önemli olan şudur; TÜSİAD reel anlamda hükümetin beceriksizliklerini eleştirirse anlamlı bir şey yapmış olur ama TÜSİAD, sırf kendi çıkarlarını yerine getirmiyor diye hükümeti dışarıya şikayet ediyor.
"Partideki ayrılıkları adlandırmak zor"
ABD'nin Irak'a saldırısı konusunda da parti içerisinde ayrışmalar yaşandı. Bunun bariz örnekleri Ertuğrul Yalçınbayır, Bülent Arınç'ın çıkışlarında ortaya çıktı. Sizce bundan sonra AKP'de neler yaşanabilir?
Eğer hava koridoru tezkeresinde ABD, asker konuşlandırmayı talep etmiş olsaydı AKP hükümeti bu tezkereyi tekrar sokacaktı ve AKP zor bir duruma düşebilirdi. AKP'de ciddi kopmalar da söz konusu olabilirdi. Ancak şunu biliyoruz ki, Dış İşleri Bakanı Abdullah Gül'ün en son yaptığı "Biz koalisyonun içindeyiz" açıklaması çok sert tepki doğurdu parti içinde.
Partide ciddi bir şekilde ABD'nin savaşına karşı bir tepki var. Eğer AKP kazara bu savaşla özdeşleşme yaşarsa bunların çok büyük etkileri olacaktır. Savaşa doğru seyretmesi durumunda partide sert sesler gelecektir.
Bundan sonra AKP'nin politikalarını daha iyi değerlendirebilmek açısından AKP içindeki temel belirleyenler neler?
Şu anda birbirinden farklı odaklar, kesimler var. Bunların hepsinin belirli bir ağırlığı var. Ben bunu başından beri Tayyip Erdoğan'ın bir Erbakan ol(a)madığını söyledim. AKP, Erdoğan'dan ibaret bir parti değil.
Dolayısıyla değişik güç odakları var ve bu güç odaklarının farklı konularda görüşleri var. Bunları "İslamcılık, sağcılık" gibi adlandırmak mümkün değil. Duruma göre değişebiliyor. Burada her türlü işbirlikleri, birlikte hareket etmeler veya anlaşmazlıklar çıkabilir. Tüm bunlar konjonktüre göre değişebiliyor.
O halde yaşanan tartışmalarda temel etken kişiler arası çekişmeler, rekabet mi, yoksa daha çok görüş ayrılıkları, hizipleşmeler mi etkili?
Kişilerden, görüşlerden de ibaret değil. Her türlü farklılık var. Hem kişisel, hem görüş, hem geçmişe dair farklılıklar gibi birbirinden farklı etkenler var. Tüm bunlar da yine değişik gelişmelere göre farklılaşabiliyor. Mesela Abdullatif Şener'in parti içinden giderek etkisizleştirmesi gibi bir durum var. Şener'in de buna karşı bir yanıtı olacaktır elbette. Bu bir örnek. Mesela Bülent Arınç bazen CHP ile birlikte tavır takınıyor, bazen cumhurbaşkanı ile tavır takınıyor, bazen orduyla... Bunlar değişebiliyor. Herkes gücü oranında iktidardan pay almak, kendi gücünü artırmaya çalışıyor. (HA/BB)