TÜİK'in hafta başında açıkladığı ve düşüş eğiliminin sürdüğü ikinci çeyrek büyüme rakamlarının ardından dün de Merkez Bankası faiz kararını açıkladı.
TIKLAYIN – 2018 İkinci Çeyrek Büyüme Rakamı Yüzde 5,2
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu dün aldığı kararla politika faizini 6.25 puan artırarak yüzde 17.75 seviyesinden yüzde 24'e yükseltti. Merkez Bankası'nın bu kararı Türkiye'yi en çok faiz uygulayan ülkeler liginde Arjantin ve Surinam'ın ardından yedincilikten üçüncülüğe taşıdı.
TIKLAYIN – Merkez Bankası Faizi 6,25 Puan Artırdı
TIKLAYIN – En Çok Faiz Veren Üçüncü Ülke Türkiye
Merkez Bankası'nın yükselen döviz karşısındaki bu hamlesi gün boyu tartışılırken, en büyük beklenti şüphesiz, özel sektörün dış borç ödemesi yaklaşırken kararın döviz kurlarını rahatlatmasıydı.
Merkez Bankası dün açıkladığı bu kararının ardından da bugün sabah saatlerinde Temmuz 2018 dönemine ilişkin cari işlemler dengesi verilerini açıklandı. Açıklanan verilerde cari açığın gün geçtikçe arttığı gözlemlenebiliyor.
TIKLAYIN – Cari Açık 1,75 Milyar Dolar
Tüm bu olaylar hafta boyunca yoğun bir şekilde tartışılırken, biz de Merkez Bankası'nın bu kararını ve Türkiye'nin ekonomik durumunu Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu'nda ders veren Doç. Dr. Ümit Akçay'a sorduk.
Akçay: Yavaşlama var
Akçay'a göre yeni büyüme rakamlarının açıklanmasıyla birlikte, önce ekonomik durgunluğu sonra da krizi göreceğiz.
Hafta başında büyüme rakamları açıklandı ve Türkiye ekonomisi 5,2 büyüdü. 2017'de ve 2018'in ilk çeyreğinde de 7,4 büyüyen bir Türkiye ekonomisi var. Bu büyüme rakamlarıyla kriz mümkün mü?
Açıklanan rakamları, bu yılın ikinci çeyreğine, yani Nisan-Haziran arasına ait. Önceki çeyreğe göre yavaşlama var. Üçüncü ve dördüncü çeyrek rakamları açıklandığında, önce ekonomik durgunluğu sonra da krizi göreceğiz.
Merkez Bankası'nın faiz artırma kararı kötü giden ekonomiyi düzeltebilir mi?
Merkez Bankası'nın faiz artırmakta geç kaldığı, bu nedenle de kararın etkisiz olabileceği gibi bir görüş var. Buna katılmıyorum. Ekonominin kötü gidişini, sermaye birikim modelindeki kriz olarak tanımlıyorum. Şu anda krize giren, 2002-2013 arasında, hem TL'nin değerli tutulabildiği, hem de faizlerin düşürebildiği bir modeldi. Dolayısıyla faiz artışının bu tip bir birikim modeli krizine çözüm olması söz konusu değil.
"IMF'siz IMF programı"
Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönem durgunluğa gireceği hatta girdiği söyleniyor. Öncelikle durgunluktan ve daha sonra krizden çıkabilmek için ne gibi adımların atılması gerekiyor?
Atılması gereken adımlardan ziyade atılabilecek adımlara bakmanın daha açıklayıcı olabileceğini düşünüyorum. Böyle baktığımızda, muhtemelen 20 Eylül'de açıklanacak Orta Vadeli Plan'da ayrıntılarını göreceğimiz bir 'IMF'siz IMF programı' uygulanacak. Şimdiye kadar gördüğümüz, şok faiz artışı, büyük kamu projelerinin iptali, kamu harcamalarının daraltılması gibi önlemler, bu programın parçaları olarak görülebilir. Ancak bu önlemlerin hepsi işe yarasa dahi, dönülecek yer, birikim modeli krizinin başlangıcı olacaktır.
Döviz kurlarının yükselmesi cari açığın artmasına mı neden oldu?
Hayır. Kur artınca ithalat zorlaşacağından, cari açık azalıyor.
Yaklaşan bir özel sektör borç ödemesi var ve ödemeler Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
Şok faiz artışı, özel sektörün dış borç ödemelerinde elini rahatlatan bir işlev gördü. Ancak bu kısa vadeli etki ortadan kalktığında firmaların borç ödeme sorunlarının süreceğini düşünebiliriz. Bunun en temel etkisi, firmaların karlılıklarının düşmesi, düşen karlılık sonucunda harcamalarını ve yeni yatırımlarını kısmaları, hatta işçi çıkarmaları olabilir. Bu durumda ekonomik daralma ve işsizliğin artmasını bekleyebiliriz. (HA)