Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Ninova eyaletine saldırmasının ardından dört çocuklarıyla İstanbul’a kaçan Iraklı ailenin sınırdışı tehdidine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yaptığı başvuru sonuçlandı.
AİHM, ailenin, Irak'ta karşı karşıya kalacakları riskler konusunda yargı makamlarınca bir değerlendirme yapılmaksızın geri gönderilmelerine dair kararlarıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkı ve işkence yasağını düzenleyen 2. ve 3. maddelerinin usul açısından ihlal edildiğine hükmetti.
“Yerel mahkeme, kötü muamele riskini değerlendirmedi”
AİHM, ilk kararı veren İstanbul İdare Mahkemesi’nin incelemesinin, Irak’ta gerçek bir kötü muamele riskinin varlığına ilişkin herhangi bir değerlendirmeyi içermediğini, mahkemenin incelemesinin, yalnızca sınırdışı belgesinin verilmesine ilişkin yasal koşulların olup olmadığı konusuna odaklandığını kaydetti:
“Bu karara itiraz eden ailenin başvurduğu Anayasa Mahkemesi de benzer şekilde, başvuranların Irak’a sınırdışı edilmeleri halinde zulüm görme korkusunu gerektirecek esaslı gerekçelerin mevcut olduğu yönündeki iddiaları yeterince dikkate almadı.
Aksine mahkemeler, Irak’a sınır dışı edilmeleri halinde gerçek bir zulüm riskinin varlığına ilişkin tartışılabilir bir iddia sunma konusunda başarısız olduklarına hükmederken, Irak’taki, özellikle de bölgedeki durumu dikkate almadı.
Oysa ailenin pasaportlarının kopyaları yerel mahkemelere tercüme ettirildi ve pasaportta ailenin yerleşim yeri olarak Ninova eyaletinin gösterildiği açıkça belirtiliyordu.”
Avrupa Süryaniler Birliği’nin (ESU) açıklamasına göre, 6 Ağustos 2014'te IŞİD, Süryani (Asuri-Arami-Keldani) halkının anavatanı olan Ninova Ovası’nın kasaba ve köylerine saldırarak bölge sakinlerini toplu göçe zorladı. Kiliseleri, manastırları, köyleri ve evleri yıkıp yaktı. Yüzlerce Süryani soykırımda katledilirken, kadınlar ve çocuklar esir alınıp satıldı, 85 kilise yağmalanarak bombalandı, üç mezarlık kundaklandı ve 200 binden fazla Süryani çıplak ayakla zorunlu göçe maruz bırakıldı.
Ne olmuştu?
Dört çocuk ve iki ebeveynleri, 2014 yılına kadar Irak’taki Ninova eyaletinde yaşıyordu. Eyalete 2014 yılında Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) saldırdı.
Aile, evlerinin IŞİD tarafından bombalanmasının ardından Irak'tan ayrılarak Türkiye'ye geldi. 2 Mart 2014’te geçerli turist vizesi ile İstanbul Atatürk Havalimanı üzerinden İstanbul’a gelerek 27 Mart 2014’te oturma izni başvurusun yaptılar.
7 Temmuz 2014’te oturma izni randevusu almak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gittikleri sırada, “hakkında adli işlem yapılan yabancı kişiler” ve “genel güvenliğe tehdit oluşturduğu düşünülen kişiler” maddeleri uyarınca gözaltına alındılar.
“Delil yokluğu” gerekçesiyle serbest bırakıldılar
Aynı gün İstanbul Valiliği, giriş yasaklarına rağmen Türkiye'ye giriş yapan Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun (6458 Sayılı Kanun) 54(1)(ı) maddesi uyarınca ailenin sınır dışı edilmesine karar verdi. Ayrıca sınır dışı edilmeden önce idari gözaltı kararı verildi.
Aile, 16 Temmuz 2014’te İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi'ne başvurarak idari gözetim altına alınmaları kararına itiraz etti ve serbest bırakılmayı talep ettiler. İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesi 25 Temmuz 2014 tarihli kararıyla talebi reddetti. 7 Ağustos 2014 tarihinde serbest kalmak için ikinci bir talepte bulundular. Aynı gün İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, idari tutukluluk kararının, “delil yokluğu” gerekçesiyle hukuka uygun olmadığına karar verdi.
Mahkeme bu kararında, ailenin, yaşları dört ile dokuz arasında değişen dört çocuğu olduğu gerçeğini de dikkate aldığını belirtti. Ayrıca, bu işlemler yapıldığında, sığınma taleplerinin beklemede olduğunu da ifade etti.
Aile üyeleri, on beş gün içinde Türkiye'yi terk etme kararı alınarak serbest bırakıldılar. (Şu an halen İstanbul’da yaşıyorlar.)
Ölüm veya kötü muamele riski
Ailenin avukatı, 19 Ağustos 2014’te, sınırdışı etme kararının iptali için İstanbul İdare Mahkemesi'nde dava açtı.
Başvurusunda, Irak'a sınır dışı edilme tehdidinin, süregelen iç çatışma, Ninova bölgesinde IŞİD'in oluşturduğu spesifik tehdit ile dini ve siyasi görüşlere karşı muhalefetleri göz önüne alındığında, aile üyelerini gerçek bir ölüm veya kötü muamele riskine maruz bırakacağını ileri sürdü.
İddialarını desteklemek için, ailenin Irak'ta IŞİD tarafından bombalanan evinin fotoğrafları ve Yabancılar Dairesi Muhaceret Dairesi'ne (Yabancılar Şube Müdürlüğü İltica Büro Amirliği) yaptıkları sığınma başvurularının kopyaları da dahil olmak üzere çok sayıda belge sundu.
Ayrıca, 6458 sayılı Kanun uyarınca, “geri gönderilmeleri halinde ölüm cezasına, işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz kalma riskiyle karşı karşıya kalacaklarına dair ciddi belirtiler nedeniyle haklarında sınırdışı kararı verilemeyen kişiler arasında olduklarını” belirtti.
Başvuruları, MİT bilgileriyle reddedildi
İstanbul İdare Mahkemesi 21 Ocak 2015’te, bu taleplerini, yalnızca Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan (MİT) elde edilen bilgilere dayanarak reddetti. Belgelerde aile üyeleri, “potansiyel olarak çatışmaya girebilecek kişiler” olarak değerlendiriliyordu.
İstanbul İdare Mahkemesi, bu bilgilere dayanarak, başvuranların Türkiye'den sınırdışı edilmesine ilişkin idari kararın hukuka uygun olduğu sonucuna vardı.
AİHM kararına göre mahkeme, ailenin nihai olarak Irak'a gönderilmeleri durumunda gerçek bir kötü muamele veya ölüm riskine maruz kalacaklarına ilişkin iddialarını değerlendirmediğini belirtti.
Evleri, Irak'ta IŞİD kontrolündeki bölgedeydi
Aile avukatları aracılığıyla, 4 Mart 2015’te Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundu, Irak'a gönderildikleri takdirde ölüm veya kötü muameleye maruz kalacaklarını belirttiler.
Irak'ta IŞİD kontrolündeki bölgede yaşayan bir aile olarak, devam eden silahlı çatışma ve IŞİD'in mevcut tehdidi nedeniyle zulüm görme riski nedeniyle hayatlarından korktuklarını ve kaçmak zorunda kaldıklarını vurguladılar. Hem IŞİD hem de Irak hükümetiyle aralarındaki anlaşmazlıklardan da bahsettiler.
Geçici tedbir kararı yoluyla sınırdışı edilmelerinin ertelenmesini talep ettiler.
Anayasa Mahkemesi, 1 Mart 2017 tarihli genel kurul kararında, başvurucuların Anayasa'nın 17. maddesi kapsamındaki haklarının (işkence, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele yasağı) sınırdışı etme kararı nedeniyle ihlal edilmediğine esastan karar verdi.
Anayasa Mahkemesi, ailenin Irak'a sınırdışı edilmesi durumunda insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleye maruz kalacakları korkusunun haklı olduğu kanaatine rağmen “yeterli delil veya bilgi sunmadıkları” gerekçesiyle bu kararı verdi.
Aile bunun üzerine AİHM’e başvurdu.
AİHM, Anayasa Mahkemesinin de bu kararı verirken, ailenin Irak'a gönderilmesi halinde gerçek bir kötü muamele riskiyle karşı karşıya kalacakları yönündeki iddialarına ilişkin bir değerlendirme yapmadığına hükmetti.
(AS)