Acaba Adalet Bakanlığı izin alınmadığından dolayı "durma" kararı verilen davaların devam etmesine "izin" verecek mi? Yoksa, izin vermeyerek sanıkları yargılanmaktan kurtaracak mı? İzin verip vermemek yargıya "müdahale" etmek midir?
Yargıtay kararı ne diyor? Karar, Türkiye Cumhuriyeti'ni alenen tahkir ve tezyif etmek suçundan dolayı C.G hakkındaki yargılamada Akhisar Asliye Ceza Mahkemesi davanın durmasına karar vermesiyle ilgili. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddesine göre soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, "durma" kararı verilebilir.
Akhisar Asliye Ceza Mahkemesi'nin 10.06.2005 günlü ve 2005/653-310 sayılı "durma" kararının gerekçesi çok açık. Eski TCK'nin 160/2 inci maddesine göre, sanık hakkında yargılamaya devam edebilmek için Adalet Bakanlığının izni gereklidir. İzin yoksa, soruşturma açılamaz ve/veya davaya devam edilemez. Gerçekten kovuşturulması izne bağlı olan TCK'nin 159 uncu maddesindeki suç için takibat yapılması Adalet Bakanlığının iznine bağlıdır. Dolayısıyla Mahkeme; Adalet Bakanlığının izni bulunmadığından, yani dava şartı gerçekleşmediğinden yargılama şartı gerçekleşene kadar "davanın durmasına" karar vermiştir.
Adalet Bakanlığı, 25.11.2005 tarihinde bu mahkeme kararının "kanun yararına" bozulmasını istemiştir. Bakanlığının görüşü özetle şöyledir: Yeni TCK yürürlüğe girdiğinden "izin şartı" kalkmıştır. Eski 765 sayılı TCK'nin 159/1. maddesinde yer alan Cumhuriyeti alenen tahkir ve tezyif suçundan takibat yapılması Adalet Bakanlığının iznine tabi ise de, Akhisar Asliye Ceza Mahkemesinde yargılama sürerken 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni 5237 sayılı TCK'nin 301/1. maddesinde sayılan ve eski 159 uncu madde yerine konan Cumhuriyeti alenen aşağılamak suçu için soruşturma ve dava açılması artık izne tabi değildir.
Eski 160/2.maddesinin bu suç yönünden yürürlükten kalktığı dikkate alınmalıdır. Artık yeni TCK yürürlüğe girdiği için Adalet Bakanlığının yargılamaya devam edilmesi için izin vermesine gerek yoktur. Mahkeme, yargılamayı sürdürmelidir. Akhisar Asliye Ceza Mahkemesinin "durma" kararı kaldırılmalıdır.
Yargıtay 9 Ceza Dairesi Bakanlığın "kanun yararına bozma" talebini geri çevirdi. Dairenin 2005/7865-9899 sayılı ve 26.12.2005 tarihli kararının gerekçesi şöyle:
"Suç ve cezalara ilişkin yasaların zaman bakımından uygulanma ilkeleri Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesinin 15, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 7, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38, 765 sayılı TCK'nin 2 ve 5237 sayılı TCK'nin 7.maddelerinde düzenlenerek, lehe yasanın uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. Her ne kadar 765 sayılı TCK'nin 160/2. maddesinde düzenlenen izin müessesesi şeklen bir usul kuralı olarak görünmekte ise de; tıpkı şikayet, şikayetten vazgeçme, zaman aşımı, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı gibi dava şartına ilişkin müesseselerde olduğu üzere, maddi ceza hukuku içinde düzenlenmiş bir müessese olup, maddi ceza hukuku ile sıkı sıkıya bağlı, cezayı doğrudan etkileyici bir nitelik taşımaktadır. Bu bakımdan dava şartı olan izin müessesesinin 765 sayılı TCK'nin 2, 5237 sayılı TCK'nin 7.maddesinin öngördüğü lehe yasa uygulaması kapsamına dahil olduğu kuşkusuzdur. Sanık lehine bir teminat olarak getirilmiş bulunan 765 sayılı TCK'nin 160/2.maddesindeki izin şartının 5237 sayılı TCK. ile kaldırılmış olması, sanık lehine olan bu kuralın uygulanmasına engel teşkil etmeyecektir. Gerek Dairemiz, gerekse Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik ve istikrarlı uygulamaları da bu yöndedir. Bu nedenlerle, kanun yararına bozma istemine dayanılarak, düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği yerinde görülmediğinden REDDİNE..."
Kısacası, eski ve yeni Türk Ceza Kanunu'na, Anayasa'ya, uluslararası sözleşmelere göre, suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz edilir. Adalet Bakanlığı'nın "izin" vermesi veya vermemesi sanık lehinedir. Dava açılması için "ön şarttır". İzin yoksa, soruşturma açılamaz ve davaya devam edilemez.
Adalet Bakanlığındaki adalete bakan adamların sıkıştığı nokta da budur. Çünkü benzer davalarda, suçun işlendiği tarih bakımından davaya devam edip etmemek Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Mahkemeler "durma" kararı verebilir. Verilmiştir de...Adalet Bakanlığından yargılamaya devam edip etmemek konusunda "izin" alınmadan davaya devam edilemez. Bakanlık davaların devamına "izin" verse bir türlü, vermese bir başka türlü. Zor bir durum.
Adalet Bakanlığı "emsal" Yargıtay kararındaki gerekçeye göre kendisinden izin bekleyen benzeri davalarda yargılamaların devamına "izin" verecek veya vermeyecek... Büyük bir olasılıkla davaların devamına "izin" verecekler. Bağımsız yargıya güvendiklerini açıklayacaklar. "Siyaseten" söylevlerini sürdürecekler. Adalet Bakanlığı olarak yargıya müdahale edemeyeceklerinin altını çizecekler. Bu yüzden "izin" verdiklerini söyleyecekler. Zaten eski 159 maddedeki suç için aranan izin şartının, onun yerine getirilen yeni TCK'nin 301'inci maddedeki suç için bu nedenlerle kaldırıldığını üstüne basa basa anlatacaklar.
AB ilkelerine göre yargıya yürütmenin karışamayacağını tekrarlayacaklar. Ancak yargılamaya devama ait "izin" yazılarında; ifade özgürlüğüne ya da bazı takipsizlik kararlarına atıflar yapacaklar. Basın Yasasındaki usul hükümlerine değinecekler. Mahkemelere "yol gösteren" görüşlerini de bildirmekten de geri durmayacaklar...Yargının yargılarına karşılık, adalete bakan adamların görüşlerini göreceğiz. Yoksa, davaların devamına "izin" vermeyecekler mi? O zaman "yargı" ile "yürütme" arasındaki ilişkileri nasıl açıklayacaklar acaba? (Fİ/EÖ)