HDP Adalar Belediye Başkan Adayı Kayuş Çalıkman Gavrilof ile buluşup, Adalar’ın sorunlarını ve belediyeye aday 12 kadından oluşan ekibini konuştuk.
Gavrilof, “Neler yapacağız’dan ziyade neleri yaptırmayacağımızı söyleyeyim” diye başladı söze, “Katılımcı belediye derken boşa söylemiyoruz. Projelerimiz var ama Adalar halkıyla oturup konuşmadan, sorunları her beraber ortaya döküp, taleplerini belirlemeden o projeleri yapıp yapmayacağımıza karar veremeyiz”.
Gavrilof seramik öğretmenliği yapıyor. Bir taraftan da 1980 öncesinde yarım bıraktığı öğrenciliğe devam ediyor. Tabii okulu bıraktığında ismi Kütüphanecilik olan bölüm şimdi Bilgi Belge Yönetimi olmuş.
Aynı zamanda çevirmen. “Son yıllarda Ermeniler popüler bir araştırma konusu olunca, hayatımı çevirmenlik yaparak kazanmaya başladım” diyor.
Hedefi ise Adalar kültürünü yeniden canlandırmak. Eski günlerdeki gibi çocuklar denize girsin, akşamları sokaklarda hep beraber yemek yensin istiyor…
"Dikkati kadının yönetimde yerinin sorgulanmasına çektik"
HDP’nin 12 kadından oluşan Adalar listesi nasıl oluştu? Tanışıyor muydunuz, birlikte çalışmış mıydınız daha önce?
Bir araya gelmemiz tesadüf değil, farklı platformlarda adaları insanlar ve hayvanlar için yaşanabilir kılmaya yönelik çalışan kadınlardık.
Hepimiz Adalıyız. Belediyeye yönelik niyetimiz oluşmadan da bazılarımız hayvan hakları, bazılarımız ekoloji konusunda, yapılaşma konusunda çalışıyorduk Bazılarımız kadın örgütlenmesinden,68 kuşağından gelmekle birlikte çoğumuz ilk kez örgütlü siyasete katılıyoruz. Ben aktif siyasete birkaç sene önce EDP’de başladım, parti HDK’ya katılınca ben de bu oluşumun üyesi oldum, şimdi de doğal olarak HDP’deyim.
Tamamen kadınlardan oluşan bir belediyenin nasıl bir farkı olacak sizce? Şimdiye kadar böyle bir şey görmedik.
Nedense tamamen erkeklerden oluşan bir listeyi kimse yadırgamaz da bizim bu liste oluşunca müthiş bir ilgi uyandırdı. Bu aslında sembolik bir başkaldırı veya dikkatleri kadının yönetimde yerinin sorgulanmasına çeken bir hareket olsa da siyaseten çok doğru bir hareket olduğu yadsınamaz.
Yönetimde kadının varlığı, sosyal yaşamda kadınların baş etmesi gereken ve farkına bile varılmamış birçok sorunu da görünür kılıyor.
Örneğin Adalar’da, çalışan kadınların başta ulaşım olmak üzere pek çok sorundan etkilendiği malum. Ama bir de bunun dışında evde oturmaya mahkum kadınlar var. Özellikle göçle gelenler… Biz onları yaşamın içine çekebilmek için kreşler ve hasta-yaşlı bakımevleri açmak, bu kadınları evden çıkarmak istiyoruz. Hastasını, çocuğunu bu merkezlere bıraksın, çalışmak istiyorsa çalışabilsin, istiyorsa siyaset yapsın, hatta gezsin, eğlensin… Aile kadının ayağını bağlasın istemiyoruz. Ayrıca kadınların danteldi çiçekti vs değil de gerçek meslekler öğrenebileceği merkezler açılması lazım.
Ben böyle “belediyeye kadın eli değsin” gibi lafları hiç sevmiyorum. Bu kadar basit değil.
Çokkültürlü, çokkimlikli Adalar
Ne zamandır Adalar’da yaşıyorsunuz?
12 yıldır Adalar’da yaşıyorum aslında ama son bir yıldır yaz-kış oraya taşınma eğilimindeyim.
Önce Büyükada’ya gidip geliyorduk ama şu anda Ermenilerin yoğunlukta olduğu Kınalıada’dayım. Ermenilerin yoğunlukta olmasının bir sebebi var tabii: Kınalı’ya ilk yerleşen Ermeniler olmuş. Orada okulumuz varmış, şimdi kilisemiz ve bir mezarlığımız var.
Adalar’da kimler yaşıyor? Nasıl bir demografik yapısı var?
Kınalıada’da Ermeniler ve Suryaniler ağırlıklı. Onun dışında Türkler ve göçle gelen Kürtler. Kürtler arasında Malatya Pütürgeliler ve Bingöllüler ağırlıkta. Az sayıda da Laz var. Pütürgeliler nakliye ve hamaliyeyle ilgileniyor. Bingöllüler ise genellikle inşaat işçileri. Ermeniler arasında da yaz-kış oturanlar olmakla birlikte, Ermeniler, Süryaniler ve Rumlar genellikle yazlıkçılardan oluşuyor.
Burgazada Rum ağırlıklı, ama gelir düzeyi yüksek Museviler ve orta sınıf Ermeniler burada yaşıyor. Yaz-kış oturanlar ise genellikle daha sonra buraya gelen entelektüel Türk kesimidir, profesörler, sanatçılar... Bunun dışında bu adada yaşayan Türkler ise Alevi ağırlıklı.
Heybeliada ise Türk adası olarak bilinir. Ama Heybeli’de de Rumlar ve çok az sayıda Ermeni var.
Büyükada, Adalar ilçesinin merkezi. Türklerden bir memur sınıfı var. Onun dışında eski yerleşik ve daha üst düzey Türkler yaşıyor. Yine de Büyükada bir Musevi adasıdır. Bunun dışında özellikle zorunlu göçle gelen çoğunlukla Van Ercişli olmak üzere Kürtler var.
Zorunlu göçle gelenler dediniz, daha önce bir konuşmamızda zorunlu göçle Adalar’dan gidenlerden de bahsetmiştiniz.
Evet. 1960’lı yıllarda Rum ahalinin buradan toptan göç ettirilmesi gibi tarihi bir olgu var. İnsanlar anayurtlarından kopartılıp, hiçbir bağları olmayan bir memlekete “siz oralısınız” denilerek sürgün edildiler.
Şimdi geri gelmeye başladılar turist olarak geliyorlar ama ya kendi evlerine kiracı oluyorlar ya da öyle uzaktan bakıyorlar. 23 Nisan ve 24 Eylül onların bayramları ve toplu kiliseye giderler. Bunun için Yunanistan’dan Büyükada’ya geliyorlar. Ama maalesef bu ibadeti bile rahat rahat yapmalarına izin vermiyoruz; bu tarihlerde Rumlardan önce bir ahali oraya gider ve çaputları, selpakları, naylonları ağaçlara bağlar… “Etten önce tencereye düşmek” buna derler işte.
Ermenilerin de sonu böyle olacak. Bir yere devlet tarafından göz dikilmesin… Gedikpaşa, Balat, Tarlabaşı örneklerini biliyoruz. Şimdi gözler Kınalı’ya dikildi.
"Neler yapacağız'dan ziyade, yaptırmayacağımız şeyler var"
Hazır siz konuyu açmışken sorayım, Adalar’da yapılaşmanın önünün açılmasıyla ilgili ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Adalar’ın çarpık yapılaşmasına karşı, rant peşinde siyaset gütmekten ziyade katılımcı bir yönetim istiyoruz. “Neler yapacağız”dan ziyade, yaptırmayacağımız şeyler var.
Örneğin marina yaptırmayacağız. Zaten limanlar var, bunların iyileştirilmesini, kullanılmasını savunuyoruz. Ama marina farklı bir şey.
1/1000 imar planlarını kesinlikle bu haliyle ve halkın sorulmadan onaylanmasına izin vermeyeceğiz.
Baz istasyonları oradan kalkacak! Sekiz taneydi, karşı çıkılınca hepsini üç kulede topladılar. Görüntüsü dışında hiçbir fark olmadı. Bir sürü yerleşim olmayan ada var ama baz istasyonları Kınalıada’da duruyor.
Plajlar da çoğunlukla ücretli değil mi?
Plaja değil, şezlonga ücret alıyorlar. Peki şezlonglardan geriye kullanılabilecek bir yer kalıyor mu? Hayır. CHP’li belediye bile buna göz yumdu. Kınalı’da ruhsatsız bir plaj var. Belediye yıkım kararı aldı ama kararın uygulanması için yaz sezonunun sona ermesi beklendi. Her yaz bu böyle oluyor.
Bir de büyük bir hastane sorunu var sanırım Adalar’da.
Evet, Büyükada’da bir devlet hastanesi var, korkunç bir durumda. Haftada iki gün uzman hekim geliyor. En kötü durumda olan Kınalıada, normal çalışan bir sağlık ocağı dahi yok.
Sanatoryum çalıştırılmıyor, boş duruyor. Otele çevirmeyi düşünüyorlar. Yaptırmayacağımız şeylerden biri de bu! Oranın muhakkak hastane, hatta ihtisas hastanesi olarak açılması lazım.
Adalar’ın en büyük sorunlarından biridir sağlık konusu. Her adaya nüfuslarına bakılmaksızın birinci basamak hizmetlerinin aksamayacağı şekilde sağlık personeli sağlanmalı, yoğun bakım kara ve deniz ambulansları bulunmalı. Özellikle kadınlara yönelik sağlık eksiklerinden biri doğum hizmetleri. Doğum yapacak kadınlar adalardan taşınmak zorunda kalıyor.
Bir de yazın, özellikle hafta sonları, ziyaretçilerle birlikte 150-200 binlik bir Adalar nüfusundan bahsediyoruz. Bisiklet, fayton veya deniz kazaları, olmayan sağlık hizmetlerine artı bir yük daha getiriyor.
Adalar’ın sorunu bitmiyor, ulaşım da bir sorun değil mi?
Ada ulaşımının üç ayağı var:
İlki ada içi ulaşım. Yürüyerek, bisikletle, akülü araçlarla ya da Kınalı dışında faytonla ulaşım sağlanıyor. Ada halkı bisiklet kullanmayı bilir ama ada yokuşlu, özellikle ziyaretçiler geldiğinde çok fazla kaza oluyor. Diğer taraftan kamu araçları motorlu. Hem kirlilik oluyor, hem de trafik olmasına alışık olmayan ada halkı için hoş değil. Mesela bizim belediyemizin araçları akülü olacak kesinlikle.
Adalar arası ulaşım ayrı bir sorun. Saatler çok elverişsiz. Mesela Kınalı’da yaşayan biri, fatura ödemek için Büyükada’ya giderken bir o kadar para da ulaşıma harcıyor. Gidip dönmek yarım gün alıyor.
Bir de ana karaya ulaşım sorunu var. Vapurların sayısını azaltıp motorlara, yani özele devrettiler. Sağlıktan ulaşıma her şey rant!
Faytonlar konusunda yaklaşımınız nedir?
Aslında at güçlü bir hayvan. Bakımları düzgün yapılırsa, belli aralıklarla dinlendirilirse, beslenmeleri düzgün yapılırsa sorun yok. Ama faytonlar yine yönetim yüzünden bir sorun haline getirilmiş.
Faytonların denetimi Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı UKOME’ye (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) verilmiş. At ahırlarının denetimi ise İspark’ta. Tabii denetim falan yapılmıyor. Ahırlar yetersiz, hastalıklı bakımsız atlar faytona koşuluyor. Aşılar yapılmıyor… Ölen atlar ceza yememek için denize atılıyor… Faytoncular atların pisliklerini topladıkları bezleri caddenin ortasına boşaltabiliyor. Denetim olmayınca böyle oluyor. Esnaf da zor durumda kalıyor, sinirleniyor. Kokudan geçilmiyor. (ÇT)