"Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM), kadınlar için politika oluştururken aslında Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunacak. Bu nedenle, asla bir siyasi kadrolaşma kurumu olarak görülmemeli. Genel Müdürlüğe alınacak elemanların kadın hareketinin içinden gelmesine dikkat etmek gerekli."
"Kadınların mücadelesi gözardı edilmemeli"
KSGM Teşkilat Yasası'nın talepleri doğrultusunda çıkartılması için kadınların büyük mücadele verdiğini hatırlatan Acuner, Tasarı'nın Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti döneminde yasalaşmasını ise, "tek parti iktidarı" ve Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) uyum süreci ile açıklıyor.
Tasarının yasalaşması sürecinde, hükümetin, bazı kadın kuruluşlarının görüşlerine başvurduğunu belirten Acuner, ancak görüşlerinin dikkate alınmadığını da söylüyor:
"KSGM'de iki genel müdür yardımcılığı bulunmasını öneriyorduk. KSGM gibi sorumluluk alanı çok geniş bir genel müdürlükte, Anayasa'nın 10. maddesi ile ilgili 'fiili eşitlik' talebi çerçevesinde, iki kişilik kadro açılabilirdi."
KSGM'nin kuruluş amaçlarını "kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak; kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek; hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak" olarak sıralayan Acuner'in bianet'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
KSGM'nin Teşkilat Yasası ile yasal statüye kavuşturulması aslında, yaklaşık 15 yıllık bir sürecin sonucu. Bu süreç nasıl başladı, kadın hareketinin sürece katkısı ne yöndeydi?
Türkiye'de kadın erkek eşitliğine ilişkin ulusal mekanizma, 1990'lı yılların başlarında oluşmaya başladı. Şimdiki adıyla KSGM; 1990'da, 422 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile "Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı" adıyla kuruldu. Başbakanlığa bağlıydı. Aynı yıl "Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü" (KSSGM) adını aldı.
Ancak, Türkiye'de kadın erkek eşitliğinin devlet içinde kurumsallaşması süreci, daha önce başladı. 1980'lerde kadın hareketinin bu konuya ilişkin talepleri vardı. 1985 Nairobi Kadın Konferansı'ndan sonra, Birleşmiş Milletler (BM) Nairobi İleriye Yönelik Stratejiler çerçevesinde konu gündeme gelmeye başlamıştı.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, 6. Beş Yıllık Kalkınma Planı ve Nairobi İleriye Yönelik Stratejileri, kadınla ilgili koordinatör veya icracı bir birim kurulmasını gerekli kılmıştı. Yani, kurumsallaşma süreci, aslında tabandan gelen taleplerle başladı.
Çeşitli yasal değişikliklerin ardından, KSSGM Teşkilat Yasası, ilk kez 1999'da Başbakanlık tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına gönderildi.
O dönemde hazırlanan yasa tasarısında, "koruma", "izleme", "yönlendirme" gibi kavramlar vardı ve bu kavramlar kadın kuruluşlarının tepkisini çekti. Gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra tasarı yeniden Meclis Başkanlığı'na gönderildi.
1993'te, KSSGM'yi daha güçlü bir teşkilat yapısına kavuşturmak için "Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı" kurulması çalışmaları sürüyordu. Ancak o tarihlerde, müsteşarlık kurmak için KHK gerekiyordu.
1993 ve 1994 yıllarında iki KHK çıkarıldı; ikisini de Anayasa Mahkemesi iptal etti. Böylece, 3670 sayılı kanun ile teşkilatlanan KSSGM de yasal boşlukta çalışmaya başladı.
1999'da, Başbakanlık, KSGM Teşkilat Yasası'nı TBMM Başkanlığına gönderdi. Yasa, o tarihten beri TBMM komisyonları ile Genel Kurula arasında gidip geldiği halde, ancak 27 Ekim 2004'te yasalaştı.
KSGM yaklaşık 10 yıldır yasal boşlukta çalışıyor. Süreç neden bu kadar uzadı?
Koalisyon hükümetleri, tasarı üzerinde hemfikir olamadılar. Siyasi irade sahiplenmeyince, yasa bir türlü çıkmadı. KSSGM'nin içinde bulunduğu güç koşullara rağmen, dört-beş teknik insanın çabalarıyla son derece iyi işler de yapıldı.
Tasarının AKP hükümeti döneminde yasalaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye'nin AB'ye üyelik talebi süreci etkiledi mi?
KSGM Teşkilat Yasası'nın çıkartılması, Türkiye'nin 2004 yılının son çeyreğine kadar yerine getirmesi gereken bir siyasi kriterdi. Türkiye'nin ulusal raporlarında ve AB Komisyonu'nun hazırladığı İlerleme Raporları'nda da Teşkilat Yasası, bir zorunluluk olarak yer aldı. Dolayısıyla, AKP hükümeti KSGM Teşkilat Yasası'nı çıkartmak zorundaydı.
Yasa beklentilerinizi karşıladı mı?
Taleplerimiz büyük ölçüde gerçekleştirildi. Ancak, yasanın bazı "tırpanlamalara" maruz kaldığı da görülüyor.
Yasada, kamu kuruluşlarının "küçültülmesi" çerçevesinde, genel müdür sayısı bire indirilmiş. Biz, iki genel müdür yardımcısının görev yapması gerektiğini savunuyorduk; çünkü KSGM kadınların yönetime gelebildiği ender kurumlardan. Ayrıca KSGM'nin görevleri son derece kapsamlı.
KSGM'nin, devlet politikasına temel teşkil edecek politikaları oluşturma görevi var; kadın-erkek eşitliğinin tüm devlet politikalarına yerleştirilmesinden sorumlu. Bir taraftan altyapı oluştururken, diğer yandan bu altyapının bütün ilgili kurumlara yerleştirilmesi için koordinasyon görevini yerine getirmeli.
Politika oluşturma, uluslar arası ilişkiler kurma, bu ilişkileri yurtiçine taşıma, devlet politikasına temel teşkil edecek politikaları oluşturma gibi görevleri düşününce, KSGM'ye tek genel müdürlük verilmesi, adil gelmiyor.
Kadın kuruluşlarının Anayasa'nın 10. maddesi ile ilgili "fiili eşitlik" talebi çerçevesinde, KSGM'nin özel konumu da gözönüne alınarak, iki kişilik kadro açılabilirdi.
Bir devlet kuruluşu olarak KSGM'nin kadın kuruluşları ile ilişkisi nasıl düzenlenecek? Bahsettiğiniz pek çok sorumluluğu daha önce Türkiye'de kadın hareketi üstlenmişti?
Türkiye'de çok güçlü bir kadın hareketi var, bağımsız çalışıyor, zaman zaman hükümet ve muhalefetle işbirliği kuruyor. Bu kadın hareketi, KSGM'nin temel tabanını oluşturuyor. Dolayısıyla KSGM, merkeziyetçi bir yaklaşımı değil, tabanla işbirliğini önemsemeli.
KSGM'nin, bütün bu faaliyetlerine kadın hareketini de dahil etmesi çok önemli. Kadın örgütleri bugüne kadar, böyle bir mekanizmanın zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan boşlukların hepsini aşağı yukarı doldurdu.
Bunun en son örneği de TCK'daki olağanüstü başarıdır. TCK Kadın Platformu, Kadının İnsan Hakları Projesi'nin girişimiyle, konu üzerinden oluşturulmuş büyük bir birliktelik ve kadın dayanışmasıdır. Böyle bir çalışmayı KSGM de örgütleyebilirdi.
KSGM'yi bekleyecek en önemli tehlike ne olabilir?
KSGM yeniden yapılanma sürecinde, kadrolaşmaya dikkat etmek gerekiyor. Genel Müdürlüğe alınacak elemanların kadın hareketinin içinden gelmesine dikkat etmek lazım.
KSGM Türkiye ve kadınlar için politikalar oluştururken, aslında Türkiye'deki demokratikleşme sürecine de aracılık yapacak; bu nedenle asla bir siyasi kadrolaşma kurumu olarak görülmemeli.
KSGM'nin Türkiye'de kadın politikalarına hizmet edecek bir kurum olmasını istiyoruz ve oradaki kadrolaşmayı yakından izleyeceğiz.
Ayrıca, Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı bünyesinde, KSGM gibi Aile Araştırma Kurumu da faaliyet gösteriyor. Kadına yönelik şiddet, aile içi şiddet ve benzeri konular, zaman zaman Aile Araştırma Kurumu'nun yetkisine kaydırılabiliyor. Kadın konusunun, tamamıyla KSGM'nin yetkisinde tutulması gerekiyor.
Kadını sadece "aile" içinde gören bir politik yaklaşım, yanlış olur. KSGM kadını birey olarak görüp bunun üzerine politika geliştirir.
Bir de, gerçek politikalar oluşturması bekleniyorsa, KSGM'ye ayrılacak bütçe ve kaynaklar da çok önemli. (BB/EÜ)