Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında “anlaşmazlık” olduğu yönündeki iddialar bir süredir devam etse de, 1 Mayıs’ta Pelikan Dosyası bloğunda yer alan yazıyla gündemin ilk sırasına yerleşti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasındaki kopuşu Erdoğan cephesinden yorumlayan metnin ardından metinde adı geçen iktidara yakın köşe yazarları ile “Erdoğancı olmamakla” nitelendirilen yazarlar da bildiriyi gündemde tuttu.
TIKLAYIN - ERDOĞAN-DAVUTOĞLU ARASINDA NELER OLUYOR?
Hatta bildirinin ilk kurbanı Erdoğan’a yakın olarak bilinen ve eşi de Emine Erdoğan’ın özel kalem müdürü olan “sağlamirade” mahlasıyla bilinen sosyal medya trolü Taha Ün’ün Twitter hesabını kapatması oldu. Bildiride Taha Ün’in “saf değiştirdiği”, Davutoğlu kanadına geçtiği, eşininse Emine Erdoğan ile çalışmasının Erdoğanlar için “rahatsızlık yarattığı” iddia ediliyordu.
Sonuçta 4 Mayıs’taki olağan Erdoğan-Davutoğlu görüşmesi olağanüstü bitti. Davutoğlu ertesi günkü MYK toplantısının ardından açıklama yaptı.
Davutoğlu, uzun uzun özgeçmişini sıraladıktan sonra 22 Mayıs’ta AKP’nin olağanüstü kongreye gideceğini, AKP Genel Başkanlığını –dolayısıyla Başbakanlığa- aday olmayacağını ve bunun “kendi tercihi olmadığını” öğrendik.
TIKLAYIN - "ERDOĞAN, DAVUTOĞLU'NA BİLE DARBE YAPTI, YA BİR DE BAŞKAN OLURSA..."
Açıklamanın ardından “Ahmet Hoca’ya” teşekkür edenlerden, “geç kalmış karar” yorumu yapanlara, Erdoğan’ın darbe yaptığını dillendirenlere kadar pek çok tartışma yazıldı, çizildi. En çok tartışılan ise kulislerde “düşük profilli” olarak nitelendirilen bir başbakan seçileceği iddialarıydı, en çok da Berat Albayrak’ın ismi telaffuz edildi.
Tüm bu gelişmelerden akılda en çok Erdoğan-Davutoğlu gerilimi kaldı. Peki bu gerilim neden kaynaklanıyordu? Türkiye siyasi tarihinde daha önce de Cumhurbaşkanı-Başbakan gerilimlerine şahit olmuştuk, bunu farkı neden kaynaklanıyordu? Peki aynı sorun yeni başbakanla yaşanmayacağını garantisini kim verebilirdi?
Kriz nasıl ortaya çıktı?
Bu soruların cevabını Tarhan Erdem’e sorduk.
* Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 22 Mayıs'taki kongrede aday olmayacağını açıkladığı konuşmayla sonuçlanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu krizi nasıl ortaya çıktı?
Benzer krizler, ihtilaflar, bir olaya bağlansa da, taraflardan biri, ilişki süresince yaşanan sorunların saklayamayacak ölçüye vardığı duygusuna kapılmasıyla açıklanır. Bugün karşılaşılan, ilişkiye dahil kişilerin tahammüllerinin bittiği yerdeki kopukluktur.
* Siyasi partilerden çıkan cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasında da (Süleyman Demirel - Tansu Çiller, Celal Bayar - Adnan Menderes gibi) siyasi kriz olmuştu. Bu krizle aralarında bir benzerlik görüyor musunuz?
Bugünkü krizin esas nedeni Anayasa dışı düşünce ve eylemler. 1950’li ve 1990’lı yıllarda hiçbir aktör “Anayasa benim” anlayışında olmamış, ancak Anayasa’yı zorlama hareketleri görülmüştür.
Cumhurbaşkanının yetkileri
* Kriz yapısal bir sorundan mı kaynaklanıyor yoksa kişisel mi?
10 Ağustos 2014 tarihinde gerçekleşen Cumhurbaşkanı Seçimleri’nden beri, açıkça siyasal rejimi değiştirme girişimiyle karşı karşıyayız; bu girişim başarıyla sona ermek üzere!
* Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduğundan beri yetkilerini aşmakla eleştiriliyor. Kendisiyse yetkilerini aşmadığını kullandığını ifade ediyor. Türkiye siyaset sisteminde Cumhurbaşkanı - Başbakan dengesinde Cumhurbaşkanının yetkileri ne anlam ifade ediyor?
Bu soru tamamen gerçek dışıdır: 10 Ağustos 2014’ten bu yana yaşanan siyasal olayların ve Cumhurbaşkanı’nın davranışlarının, Anayasa ve birçok kanunla ilgisi, uyumu yok.
* Yeni başbakan ile aynı krizin olmamasının garantisi var mı?
Bugünkü rejim bir karmaşadır. Bu karmaşanın içinde nelerle karşılaşacağımızı saymak gereksiz.
"Düşük profilli Başbakan"
* Kulislerde yeni başbakan için "düşük profilli" ifadesi kullanılıyor. Başbakanın "düşük profillisi" nasıl olur?
“Düşük profilli başbakan” deyimi; “gücünü seçmenden alan ve seçmene hesap veren başbakan” yerine, “Anayasa’da yazılan kuralların tümünün dışına çıkmış bir kişiye bağlı” anlamına kullanıldığını sanıyorum.
* Başkanlık tartışması bu tartışmaların neresinde yer alıyor? Krizi öne sürüp halk başkanlığa ikna mı ediliyor?
Bundan sonra yapılan halkoyu ve seçimlerin özü ve biçiminin, demokratik ilkelere uygunluğu sağlanamaz. Bazı kurallara uyuluyormuş izlenimi verilerek tamamen keyfi idareye geçiliyor.
Tarhan Erdem
KONDA Araştırma ve Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı. 1977 yılında CHP’den İstanbul Milletvekili seçildi, 1977 Haziranında güvenoyu almayan Ecevit Hükümeti'nde Sanayi ve Teknoloji Bakanıydı.
Öğrenci dernekleri ve meslek odalarında yönetim kurulu üyeliği ve Türk Devrim Ocakları genel başkanlığı yaptı.
Radikal gazetesinde köşe yazıları yazdı.
Çözüm sürecinde, Akil İnsanlar arasında yer aldı. Halkevleri, Nisbi Temsil Nedir?, 80'leri Karşılarken, Anayasa ve Seçim Kanunları, İstanbul 1969 İl Kongresi Tutanağı, Üye Kayıtlarının Birleştirilmesi, Tıkanan Siyaset adlı kitapların yazarı. (EA)