Buluşma mekanına ilk girişte, ilk tanışılan kadınla sohbet hemen başlar. Aynı mahalleden, aynı şehirden, aynı ülkeden olmak ya da önceden tanışmak gerekmiyor. Hatta ortak bir dil olmasa bile kadınlar birbirini anlamanın yolunu buluyor.
Kadınlar dünyanın her yerinde ve Türkiye'de bir araya geliyorlar, ağlar oluşturuyorlar, birbirlerini anlamak için konuşuyorlar, dinliyorlar. Sonra da, "birlikte ne yapabiliriz, ne yapmalıyız" diye tartışıyorlar. Konuştuklarını, tartıştıklarını hayata geçirmeye çalışıyor, geçiriyorlar.
Ben, her katıldığım kadın toplantısından, genelde toplantılardan hiç hoşlanmayan biri olarak müthiş bir enerjiyle ayrılıyorum. Öyle bir enerji ki, bir süre bu enerjiyle nasıl başa çıkacağım diye adeta kaygılanıyorum. Enerji, zamanla makul bir düzeye geliyor elbette... İstisna: Uluslar arası Kadının Sesi Festivali
24-31 Mart 2002 günlerinde tam bir hafta Brüksel'de, neredeyse 24 saat hep birlikteydik. Öyle bir hafta ki, gündüzleri çok ağlayarak, akşamları çok dans ederek geçti.
Kadınlar çok güzel ağlıyorlar; bu ne vazgeçmek, ne teslim olmak anlamına geliyor. O bir an, öfkeni, sevincini, daha daha didinmek, didişmek, mücadele etmek gerektiğini hissettiğin an.
Khadija, Faslı, daha on yaşındayken sendikacı ağabeyi gözaltında kaybedildi. Wadad, Lübnanlı, 1983'den beri eşi kayıp. Nasera, Cezayirli, 1997'de oğlu kaçırıldı, Khadija Cezayirli, oğlu kayıp.
Jamileh Filistinli, oğlu öldürüldü. Sahar, avukat, insan hakları savunucusu, Filistinli. Dusica Yugoslavyalı, eşi ve erkek kardeşini hala arıyor. Lourdes Meksikalı, 1970'li yıllarda direnişçi olarak cezaevinde kaldı.
Lola Arjantinli, kızı 1976'da kaçırıldı, hala kayıp. Mayıs Alanı annelerinden. Arjantinli Marianna 15 aylıkken annesi ve babası kaçırılarak öldürüldü, annesi o sırada bebek bekliyordu. Marianna küçük oğlan kardeşini geçen yıl buldu.
Carmen Şilili, kocası gözaltında kayboldu, Silvia'nın da oğlu. Yolande, 1994 Ruanda katliamında eşi, kardeşi ve üç çocuğunu kaybetti. Immaculess Ruandalı gazeteci, uluslar arası Ceza Mahkemesi'nde tecavüzün işkence kapsamına alınması için mücadele etti. Madjiguene, Fransa'da uzun yıllar kağıtsız, yasak yaşayanlar için verilen mücadelenin sözcülerinden, şimdi Senegal'de kadınlarla çalışıyor. Seynabou Senegalli, "Casamans'da Barış için Kadın Dayanışma" komitesinde çalışıyor.
Farsiba İranlı, yazar, Fransa'da sürgünde. İran'da gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı. Mohtarem da İranlı, altı oğlu Humeyni rejiminde kaçırıldı, oğulları halkın mücahitleri örgütü üyesiydi, ölümle tehdit edilince İran'ı terk etmek zorunda kaldı, sürgünde altı çocuğunun ölüm haberini aldı. Carinna Belçikalı, altı yaşındaki kızı Melissa kaçırıldı, hala haber yok.
Soha, Güney Lübnanlı, 10 yıl cezaevinde kaldı, 1998'de serbest bırakıldı. Leila Çeçen kayıp yakını. Rojin Türkiye'den bir Kürt kadını, oğlu dağda ölmüş, kızı cezaevinde.
Bu kadınlar, 6. Uluslar arası Kadının Sesi Festivali'nin "Gözaltında kayıplar, insan hakları ve özgürlük mücadelesi" grubundan. Festival'in ilk dördü "direnen kültürler" başlığıyla müzik ve tiyatro gösterileriyle yapılıyordu. Şimdi, ikisi birlikte. İnsan hakları savunucularıyla direnen kültürlerin sesleri gün boyu mücadelelerini anlattılar. Gözyaşları bundan.
İki satırla özetlenen hayatların berisinde yaşanabilecekleri hayal etmek bile kolay değil. Acı, keder ve durmaksızın mücadele.
Bu kadınların bir araya gelmesinde en büyük pay iki kadının: Laurance ve Brigitte. Belçikalı bu iki muhteşem kadın iki yıl boyunca gece gündüz çalıştılar. Teşekkürler.
Akşamları konserlerde hep beraber şarkılar söyledik, dans ettik. Acıyı ve kederi paylaşmak, inadı birlikte sürdürmek!
Enerjinin makul seviyeye inmemesi bundan. Son iki yılda haberleşmenin, birlikte hareket etmenin ve sahiden ses olmanın gereğini, ne yazık ki ülkelerinde yaşadıkları nedeniyle de durmaksızın yüreklerinde hissettiler.
Kadın ağı bu yüzden oluştu. Ağın hakiki bir ses olması her kadının ülkesindeki kadınlara bağlı elbette.