Türkiye'de bütün özel sektör toplamında 5 milyona yakın sigortalı, 5 milyondan fazla kayıt dışı çalışan olmasına rağmen "sendikalı" çalışanların sayısının sadece 200 bin olduğunu belirten Soner, işverenin "sendikaya üye olan işçileri işten çıkaramamaktan" rahatsızlık duyduğunu söyledi.
"Sorun, sendikal örgütlenme hakkı"
Soner, şu noktalara dikkat çekti:
* Tasarının en önemli yönü, işçilerin sendikal örgütlenme hakkını güvence altına alması.
* Tasarıya göre, sendikaya üye olmak, sendikal etkinliklere katılmak, işveren aleyhine yasal haklarını elde etmek için dava açmak işten atma nedeni olamayacak.
* Bir işçinin sendikaya üye olduğu için işten atıldığı saptanırsa, ya işine iade edilecek ya da işveren ciddi bir tazminat ödeyecek. İşverenleri rahatsız eden bu.
* Türkiye'de herhangi bir sendika işyerinde 100 kişiyi örgütleyip yetki için başvurduğunda, işveren hepsini işten çıkarıyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) geçen sene yaptığı bir araştırmaya göre, DİSK'in bir yılda örgütlediği işçilerden 33 bini, sadece "sendikaya üye oldukları için" işten atılmıştı.
Haklı gerekçeyle işten çıkarma
* Diğer maddeler işverene fazla bir yükümlülük getirmiyor.
* Altı aydan daha kıdemli işçiyi atmak için işveren haklı bir gerekçe göstermek zorunda kalacak. Ekonomik kriz yüzünden on ve daha fazla işçiyi çıkarmak isteyen patron, en az otuz gün önce sendikaya ve resmi kurumlara yazılı bildirimde bulunacak ve gerekçesini kanıtlamakla yükümlü olacak. Yani, işveren "şu bölümü kapatıyorum, bu bölümde zarar ettim" demek koşuluyla istediği sayıda işçiyi yine işten çıkarabilecek. Ancak işçi dava ederse, işverenin çıkartma gerekçesinin haklılığını kanıtlaması gerekecek. O kadar...
* İşverenin "yerli ve yabancı sermayenin yurtdışına kaçacağı, toplumsal uzlaşmanın bozulacağı" gibi açıklamaları konuyla ilgisiz. Tasarıda ekonomik nedenlerle, haklı nedenlerle işten çıkarmaya engel oluşturacak hiçbir şey yok. Düzenleme, hukuka uygun çalışan işverene ekonomik yük getirmiyor.
1 milyon 500 bin kriz işsizi
* Bugünkü tablo, kendilerini Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğini gerçekleştirmeye adadıklarını söyleyenlerin seferberliğinin, AB istemlerini içeren paketin kabul edilmesiyle sınırlı olduğunu gösteriyor.
* AB ülkelerinin çok gerisinde bir iş güvencesi yasası çıkarılmaya çalışıldığı için kıyametler koparılıyor. Sermaye örgütleri ve büyük medya, işçileri, işten çıkarma, işyerlerini kapatma ile tehdit ediyor.
* 5 milyonu aşmış işsizi, bir krizde bir milyon üzerinde çalışanı işten atılmış; 5 milyonun üstünde kayıt dışı çalıştırılan, 5 milyonun altında sigortalı, özel sektörünün tümünde 200 bin civarında sendikalı işçisi olan bir ülkeyi AB'ye ortak alırlar mı? Bu tablo ile Türkiye olsa olsa AB'nin arka bahçesinde pazar ülkesi olarak tutulur.
* Türkiye'de krizsiz her yıl ortalama yüz işçiden otuzu, sadece sözleşmelerle kazanılmış hakların aşağı çekilmesi için işten çıkarılır. Krizde kapanan ya da küçülen işyerlerinin ekonomik nedenle çıkarmaları gerekenin 5-10 katı işçi, kriz bahane edilerek, ücretlerin düşürülmesi için işten çıkarıldı. Bugün, kriz işsizlerinin sayısı 1.5 milyon olarak anılıyor.
Partilerin tutumu
* Anavatan Partisi (ANAP) Genel Başkanı Mesut Yılmaz partisinin muhalefetine rağmen daha önce tasarıyı imzalamıştı. Ancak hafta sonu işveren ile yaptığı görüşmelerin ardından, çark etti. İmzasını geri almadı ama, tasarının görüşülüp yasalaşmaması için elinden geleni yapıyor.
* Demokratik Sol Partisi (DSP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bu yasanın çıkmasını savunarak geliyorlar Meclis'e. Bu iki parti görüşmelere tam kadro katılırlarsa, tasarı zaten yasalaşır. Ancak, işveren baskısı karşısında nasıl tavır alacaklarını göreceğiz.
* Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) söylemde işçilerin yanında ama, özellikle büyük medya patronları ile bir gizli anlaşması olduğu söyleniyor. İddiaya göre, medyanın seçim boyunca onları desteklemesi karşılığında, tasarıyı onaylamayacaklar.
* Saadet Partisi (SP) tasarının yasalaşması yönünde oy kullanacağını söylüyor. Yeni Türkiye Partisi (YTP) ise varlığını, oluşumunu işverene bağlı. Bu nedenle tasarıyı onaylayamaz. Zaten YTP lideri İsmail Cem de tasarıyı destekleyeceğini söyleyemedi. O daha çok hem davacıya hem davalıya "haklısın" diyen kadı rolünde. Talihsiz bir durum tabii... (BB/NK)