Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Bakanlığı'nın 2011 insan hakları raporunun 44 sayfalık Türkiye bölümünde, öne çıkan en önemli üç sorun şu başlıklar altında sıralandı:
"Adalete etkin erişimde eksiklikler", "İfade ve basın özgürlüğüne Hükümet müdahalesi" ve "Kadın, çocuk ve LGBT bireylere yeteri kadar koruma sağlanmaması."
"2011 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporları"nda, Türkiye'deki diğer insan hakları ihlalleri de şöyle sıralandı:
"Güvenlik güçleri kanunsuz cinayetler işledi. Kürt illerindeki gösteriler ve öğrencilerin Yükseköğretim Kurulu (YÖK) protestoları şiddetle bastırıldı, orantısız güç kullanıldı. Hapishaneler çok kalabalık, tutukluların avukatla görüşmesi her zaman sağlanamıyor."
Raporda, "Sivil yetkililerin genel anlamda güvenlik güçleri üzerindeki etkin kontrolünü sürdürdüğü" tespiti yer alıyor.
"Gizlilik kararı adalete erişimi sınırlandırıyor"
"Adalete etkin erişimdeki eksiklikler" başlığı altında şu sorunlar sıralandı:
* Devlete karşı işlenen suçlarda yasaların kapsamı çok geniş. Siyasi baskılar ve yargı sistemindeki yetersizlikler kadar, duruşma öncesi tutuklu kalma süresinin uzunluğu ve soruşturmalardaki gizlilik kararları adalete erişimi sınırlandırıyor.
* Tutuklama ile iddianamelerin sunulması arasında geçen uzun zaman ve savunma makamının savcılık tarafından ortaya konulan delillere erişiminin sınırlı olması, sanık ve şüpheli haklarıyla ilgili kaygıları artırdı. Delil ya da açıklamaların sızdırılması da endişe verici.
"Otosansür giderek artıyor"
Basın ve ifade özgürlüğündeki ihlaller bölümünde de şu konulara dikkat çekildi:
* Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK), basın özgürlüğü ile siyasi ve kültürel açıdan hassas konularda kamuoyunun ifade özgürlüğünü sınırlayan birden çok maddeye sahip.
* Gazetecilerin, yazarların, Kürt aydınların ve siyasilerin tutuklanmasının ve açılan davaların yanı sıra siyasi liderlerin suçlayıcı açıklamaları da ifade özgürlüğü açısından ürpertici etki yarattı.
* Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dahil olmak üzere birçok politikacı, kendilerini eleştirenlere hakaret davaları açtı. Yılın sonunda 100'den fazla gazeteci hapiste ve bu gazetecilerin çoğu, yasadışı örgütlerle bağlantılı olmakla suçlanıyor.
* Medya, hükümet liderlerini ve politikalarını eleştirmeyi ve birçok durumda muhalif bir rol benimsemeyi sürdürse de entelektüeller, yazarlar, gazeteciler ve medya kuruluşları, giderek artan biçimde, adli takibattan kaçınmak için oto sansür uygulandığını söylüyor.
Üçüncü başlık altında da "Hükümetin, kadınlar, çocuklar ve LGBT bireyleri, kötü muamele, ayrımcılık ve şiddetten etkin biçimde koruyamadığı" ifade edildi.
"Namus adı altında işlenen cinayetler ve tecavüz başta olmak üzere kadına karşı şiddet, önemli bir sorun oluşturmaya devam ediyor. Çocuk yaştaki evlilikler de engellenemiyor."
"Suç işleyen polise ceza yok"
Ayrıca, güvenlik güçleri ve diğer devlet yetkililerinin kötü muamelelerine ilişkin dosyalar incelendiğinde, tutuklamaların ve adli takibat sayısının düşük kaldığının görüldüğü açıklandı. Bu gibi durumlarda nadiren mahkumiyet kararı verildiği vurgulandı.
Resmi rakamlara bakıldığında, sivil ölümlerin ve yaralanmaların 2010'dan bu yana artış gösterdiği, güvenlik güçlerindeki ölümlerin de iki kattan fazla arttığı ifade edildi.
"Rutin sansür devam ediyor"
Ergenekon ve Balyoz davalarıyla ilgili şu ifadelere yer verildi: "Bazı muhalif politikacılar, basın mensupları ve hükümeti eleştiren çevreler, iddianamelerin çoğunun siyasi güdümlü olduğunu öne sürüyor."
"Yargının zaman zaman dış etkilere maruz kaldığının" da ifade edildiği raporda, "Kürt illerinde yayınlanan ya da sol içeriğe sahip medyaya yönelik rutin sansür devam ediyor" denildi.
Güneydoğu'da, Kürt yanlısı ya da sol içerikli medyaya yönelik rutin bazda sansür uygulamalarına yer verdiği'' öne sürüldü.
"Gazete büroları basılıyor, gazeteler geçici olarak kapatılıyor, para cezaları uygulanıyor. İnternet erişimindeki aşırı kısıtlamalar da sürüyor. Bazı siyasi partilerin ve liderlerin faaliyetleri kısıtlanıyor."
Suriye'ye dikkat çekildi
Raporda, Afganistan, Pakistan ve Suriye'deki hak ihlallerine özellikle dikkat çekiliyor. 200 ülkedeki gelişmelerin irdelendiği raporda, Suriye'de Devlet Başkanı Beşar Esad'a karşı başlatılan harekete yönelik olarak yönetimin, "menfur ve yaygın insan hakları ihlallerinin" devam ettiğine vurgu yapıldı.
Myanmar'dan ise "daha çok özgürlük yönünde hareket eden ülke" olarak söz edildi. ABD Dışişleri Bakanlığı, geçen yıl Ortadoğu'daki halk hareketinin tüm dünyayı daha çok hak talebi için motive ettiğini, bu sürecin İran, Kuzey Kore, Özbekistan, Eritre ve Sudan gibi kapalı toplumlarda da aynı seslerin yükselmesini sağlayabileceğini ifade etti. (AS)