Tartışmaların sonucunda varılan genel mutabakat bir sonuç bildirisiyle kamuoyuna duyuruluyor.
Medyada Zaman gazetesi ve Samanyolu Televizyonu çevresinin, organizasyonunu etkin olarak desteklediği ve benim ilk kez katıldığım bu toplantıda, bu yıl bir farklılık vardı: Eskiden katılımcılar toplantı başlar başlamaz komisyonlara ayrılıp grup çalışması yaparak sonuç bildirisinin taslaklarını hazırlar, daha sonra da bu taslaklar Genel Kurulda nihai halini alırmış.
Bu yıl, Cuma sabahı başlayan toplantıda Ali Yaşar Sarıbay, Mehmet Altan ve Gündüz Aktan birer tebliğ sunarken, Durmuş Hacıoğlu, Nevval Sevindi, İlber Ortaylı, Mehmet Ali Kılıçbay ve Ali Bulaç tartışmacı olarak tebliğleri yorumladı.
İkinci gün ise, ilk günkü tebliğlerin sentezinden oluşan bir metin üzerinde çalışan katılımcılar, siyaset-ekonomi ile sosyal-kültürel komisyonlarda tartışmaları sürdürdüler. Bu iki komisyonun çalışmaları da Cumartesi ve Pazar günleri Genel Kurulda tartışmaya açılıp Sonuç Bildirisi haline getirildi.
Zengin katılım
Katılım sayıca zengindi. Üniverste ve medyada tanınmış bir çok isim Abantta idi: Tarihçi Kemal Karpat, MÜSİAD Başkanı Ali Bayramoğlu, Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) hukuk profesörü Burhan Kuzu, iktisat profesörü Mithat Melen, Emekli büyükelçi aynı zamanda Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkan yardımcısı Nüzhet Kandemir, tarihçi Mete Tunçay, gazeteci Hüsnü Mahalli, sosyolog Ferhat Kentel, felsefe profesörü Kenen Gürsoy, iletişimci Yusuf Kaplan, sosyolog Ümit Meriç... Açılışı Devlet Bakanı Ali Babacan yaparken, ikinci gün Abant Platformunun kurucularından Devlet Bakanı Mehmet Aydın da bir konuşma yaptı.
Organizasyon, konukların ağırlanması, otel gibi konularda her şey son derece düzgündü.
Farklı siyasal-ideolojik kutuplardan aydınların bir araya gelmesi kuşkusuz olumlu bir gelişme.
Ne var ki, Abantta, Türkiye genelindeki farklılıkların tümünün temsil edildiğini söylemek güç. Sosyal-demokratlar, Kemalizmin 11 rengi, solun bir çok kanadı, Kürtler gibi önemli katmanların sözcülerine rastlanmıyordu. Bu nedenle de mevcut olmayan kesimlerin görüşleri ne tartışmalarda ne de sonuç bildirisinde yer aldı.
Benim konuştuğum ve Abant Platformuna ilk kez katılan bazı aydınlarda kendilerini daha çok misafir olarak hissetme durumu vardı.
Toplantı teknolojisi açısından ise 30-40 kişilik komisyonların savaş ve demokrasi gibi çok boyutlu ve derin bir konuyu bir buçuk günde ayrıntılı ve rahat bir şekilde ele almaları pek mümkün olmazdı, nitekim de olmadı.
Ancak esas mesele, Abant Platformunun amaç olarak bir sonuç bildirisi yayınlama adeti yüzünden, katılımcıları neredeyse mecburen ve biraz da efendilikten, taviz vermeye, bizzat kendi görüşlerini bile yumuşatmaya yöneltmesi. Uzlaşma sağlanacak diye zaten ortaya muğlak, genel, karmaşık, orta yolcu bir bildiri çıktı: Biraz resmi yerleşik söylem, biraz insani olumlu yaklaşım, İslamiyetin önemi, vs....
Bir arada mı yoksa yan yana mı?
Toplantının neredeyse özel olarak neşeli, canlı ve ilginç geçmesi için Başkanlık Divanı ve bazı katılımcılar arasındaki espriler, şakalaşmalar kimi zaman hoştu. Ancak zaten emekli büyükelçiler, bir kaç emekli asker, bürokrat, siyasetçi, akademisyen ve gazetecilerden oluşan katılımcılar, sadece siyasi olarak farklı dünyaları değil, dil, anlayış, kavrayış olarak da farklı mecraları temsil ediyorlardı.
Şahsen ben tartışmalar sırasında gündeme gelen, hatta taslak bildirilere bile geçen, küçük cihad-büyük cihad, Hilafetin yeniden ihyası, Türkiyenin lider ülke olması ve üst düzeyde ulusal çıkarlar kavramlarından pek bir şey anlamadım.
Gerek komisyondaki gerekse genel kuruldaki toplantılar büyük bir redaksiyon kurulu toplantısı gibi idi. Kimi zaman yazıma ilişkin, bazen de siyasi gereksiz ayrıntılar üzerinde duruldu. Bir de hoşgörü, uzlaşı toplantısında, sanki herkes kendi fikrini bildiriye bir şekilde sokmaya çalışıyordu.
AKP iktidarının etkisi?
Oysa ki yeteri kadar tartışılamadı hiçbir konu. Bu dünyayı ve toplantıya katılanların çoğunu tanıyan gazeteci Ruşen Çakır, AKPnin iktidarda olmasının Abant Platformunu bir ölçüde gevşetmiş olabileceğini söyledi.
Gerçekten de savunduğunuz görüşler iktidara geçmiş ise, kendinizi bir sivil toplum örgütü olarak tanıtsanız bile, aydınlar için olmazsa olmaz koşul olan iktidara muhalefet ve kamu çıkarını savunma görevi, böyle bir ortamda pek kolay gerçekleşemiyor.
Üstelik AKP iktidarı Avrupa Birliği (AB) konusunda son derece yoğun bir mesai harcarken, Abant Platformunda ABye pek değinilmemesi hatta AB ile Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) neredeyse aynı sepete konması garip...
Siyaset meydanı İskele Sancak
Sonuç Bildirisinde, Türkiyenin ABD ve AB ile ilişkileri yakın olarak tanımlandıktan sonra, isim belirtilmeden diğer güç merkezleri ile de ilişkilerini güçlendirmesi tavsiye edildi. Utangaç bir Perinçek söylemi...
Abant Platformunun bir başka özelliği de, son 6 yıl içinde katılımcıları arasından çok sayıda milletvekili ve bakan çıkarmış olması. Bu durum, toplantılarda kimi konuşmacıların ısrarla ön plana çıkmasını teşvik etti.
Toplantının formatı zaten giderek Ali Kırcanın Siyaset Meydanı ya da Ahmet Hakanın İskele-Sancakına dönüştüğü için, gerçek bir aydın buluşması niteliğini de kaybediyor.
Gözlemciler arasında katılımcıların eşleri ve Fatih Üniversiteli genç kızlar vardı ama katılımcılar arasındaki kadın sayısı bir elin parmak sayısına ulaşamıyordu bile... İşin siyasi kısmı tabi ki önemli.
Ne var ki, resmi söylemin ne denli güçlü ve yaygın olduğunu, bir sivil platformda görmek, duymak en önemli olumsuzluk. Sonuç bildirisinde yer yer Dışişleri Bakanlığının açıklamalarını andıran cümleler bulunması, tartışmalarda insanın kendisini bazen camide bazen Türk Ocakları Genel Kurulunda hissetmesi, ABD yönetimine yönelik sıfatların pek titizce seçilmiş olması ve daha bir çok garip bulduğum yaklaşım, Türkiyede farklı ideolojik kökenli aydınların gerçekten bir araya gelebilmeleri için kat edilmesi gereken mesafenin gerçekten uzun olduğunu gösterdi. Hatta, daha da ileri giderek, bir araya gelmek bir yana, mutabakata varma ihtiyacını bile sorgulamak gerek.
Gelecek?
Kendi adıma, ilgi alanım olmasa da, bir kaç bilge ilahiyatçıyı, bir kaç da genç akademisyeni tanımış olmaktan memnun oldum. Ortam uygar ve olgundu. Bu da iyi. Ama toplantıyı izleyen bir Alman meslektaşımın da söylediği gibi Artık farklı görüşteki insanları bir araya getirmek amacı gerçekleşti, daha ötesini yapmak lazım.
Ötesi, ille de mutabakata varılan görüşleri içeren bir sonuç bildirisi yayınlamak olmasa gerek. Çeşitli taraf ve görüşlerin birbirlerini daha iyi anlamaya çalışmalarını sağlamak daha önemli bir hedef. (RD/NM)