Lykketoft için asıl sorun "Türkiye'de Avrupa'ya benzer bir demokratik geleneğin yerleşmemiş olması ve demokrasinin gerçekten hayata geçirilmemesi".
Danimarka'nın AB dönem başkanlığı boyunca Türkiye'nin üyeliğine ilişkin çok az konuşan Dışişleri Bakanı Per Stig Möller, bu kez Lykketoft'un Kopenhag'a taşıdığı tartışmaya bir basın açıklaması ile yanıt verdi.
Kriterler yerine getirilirse
1999 Helsinki Zirvesi'nde, dönemin Danimarka hükümetinin diğer AB ülkeleriyle birlikte Türkiye'ye aday ülke statüsü tanıdığına işaret eden Muhafazakar Halk Partili Möller, Türkiye'nin Kopenhag kriterlerini yerine getirdiği zaman diğer aday ülkelerle eşit şekilde birliğe üye olabileceğini belirtiyor.
"Dönemin Danimarka hükümeti" ifadesini kullanarak 1999'da Sosyal demokratların koalisyon hükümetine gönderme yapan Per Stig Möller sözü "Türkiye'nin adaylığını siz onayladınız; şimdi neyi tartışıyorsunuz?" demeye getiriyor.
3 Kasım seçimleri sonrasında Danimarka'daki siyasi çevrelere hakim olan suskunluk, geçen hafta AB Konvansiyonu Başkanı Valéry Giscard d'Estaing'in Türkiye'ye ilişkin görüşlerini açıklaması ile son buldu.
Sosyal demokratlara göre "zor"
Giscard d'Estaing'in "Türkiye'nin üyeliği AB'nin sonu olur" görüşü, merkezin sağında veya solunda oluşuna bakılmaksızın değişik partilerin dış politikayla ilgili siyasetçilerinden ses getirdi.
Önce Sosyal demokratların dış politika konusundaki sözcüsü ve eski Dışişleri Bakanı Mogens Lykketoft, "Türkiye'yi AB içinde hayal edebilmesinin zor olduğunu" söyledi.
Basın bildirisinde ayrıca "Kopenhag Zirvesi'nde AB hükümet başkanları Türkiye'nin adaylığına ilişkin sonraki aşama konusunda karar vereceklerdir; AB bu kararın hazırlığı içindedir" deniliyor.
Liberaller "sırt çevrilmesin" diyor
Sosyal demokratların o dönemde koalisyon hükümetini paylaştığı De Radikale Venstre Partisi sosyal liberal eğilimli. Ayni partiden olan dönemin Dışişleri Bakanı Niels Helveg Pedersen da tartışmalara katılıp, Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye sırt çevirmemesi gerektiğini bildiriyor.
"Türkiye üyelik perspektifi içinde tutulmalıdır" diyen, ancak "Türkiye'nin bir hukuk devleti olmadığına ve askerin Türk siyasetindeki rolünün azalması" gerektiğine işaret eden Niels Helveg, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin hem eleştirilip hem de ödüllendirilerek AB dışında başka arayışlara girmesini önlemekten yana.
Sosyalist Halk Partisi (SF) açıklaması da Türkiye'nin AB'ye girmesine olumlu bakıyor. SF Avrupa'nın Türkiye'yi birlik içine alarak kültürel anlamda geniş bir kesimi kucaklayacağını, AB'nin Türkiye'ye müzakereler açısından olumlu işaret verip, bir hareket planı sunmasını istiyor.
Bloklaşmak yerine
Ancak SF, Türkiye'deki demokratik gelişmenin henüz olgunlaşmadığını, "Kürt halkı ve başka etnik gruplara yönelik baskının ortadan kalkması" gerektiğini vurguluyor.
Sonuç olarak AB Anayasasını oluşturmakla görevli Valéry Giscard d'Estaing'in başlattığı "Türkiye Avrupa'ya ait değildir" tartışması, AB dönem başkanı Danimarka'da, şimdiye kadar Türkiye konusunda "bir ilerleme var", "seçim sonuçlarını bekliyoruz" gibi kısa yanıtlar dışında yorum yapmayan siyasetçilerin de sonunda görüşlerini açıklamasını sağladı.
Görüşler de merkez sağ ve merkez sol partilerin, Türkiye ve AB üyeliği konusunda, bloklaşmak yerine, çapraz ittifaklar oluşturduğunu gösteriyor. Ancak tüm siyasetçilerin birleştiği nokta şu: Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyması için kaydedeceği uzun bir mesafe var. (YS/NM)