Her şeyin kendi egemenlikleri altında şekillenmesini isteyen, özgürlükler ve eşit haklar karşıtı bir ideolojiyi topluma zorla hipnoz etmeye çalışanlardır. Alevilere ve demokrasiye yönelik katliamları "siyasal İslam için", "Allah adına", "Müslümanlık adına" idi, yani siyasal ve ideolojikti. Bu gerici ideolojik cephe oldukça genişti. Kolları ve ideolojik kaynakları uluslar arası ölçekte dolaşıyordu.
Rand Corporation: ABD, İslamcılarla resmi olmayan ilişki kurmalı
Sivas katliamını anlamak için, arkasındaki gerçekleri iyi okumak gerekir. 1990 yılında Rand Corporation tarafından Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimine hazırlanan rapordaki, "Türkiye'deki İslami hareketi daha yakından tanımalı, onların ideolojileri hakkında daha yakından bilgilenmeli ve diplomatlarını eğitmeli", "ABD'nin İslamcı akımın ılımlı üyeleriyle resmi olmayan ilişkiler kurması yararlı olacaktır."
Stratejileri iyice irdelenmeden, Sivas katliamı gerçekleştirenlerin uluslararası siyasal ilişkileri ve beslendiği ideolojik kaynaklar anlaşılamaz. ABD patentli siyasal yeşil kuşak projesi tartışılmadan, Türkiye'de tırmanan gericilik ve yükselen siyasal İslam'ın hedefi ve doğuracağı tehlikeler anlaşılamaz.
Yine CIA bağlantılı kurum olan Rand Corporation tarafından 18 Mart 2004 tarihinde "Sivil, Demokratik bir İslam; Ortaklar, Kaynaklar ve Stratejiler" başlıklı bir rapor ve bu raporun, ABD siyaseti için önerdiği politik ve strateji hedef olarak tanımlanan "Sivil, demokratik, yönetim talebinden vazgeçirilmiş, Batı Dünyasında İslam'ın yeniden inşası, biraz ılımlı, biraz modern, biraz demokratik, biraz sufi ve kısaca Batı değerlerine uygun hafif bir İslam modeli meydana getirmektir" gibi belirlemeler tartışılmadan ve yine bu raporun öngördüğü proje çerçevesinde, Müslüman ülkelerden seçilerek 500 civarında din adamının yakında Washington'a götürülüp eğitilip ve "Amerikan İslamı" için seferber edilmesini sağlama çalışmaları tartışılmadan, Sivas katliamı ve Türkiye'de ortaya çıkan tek partili AKP hükümeti anlaşılamaz.
BOP: Ilımlı İslam
Bunlar tartışılmadan dün "İran İslamını" model olarak seçenlerin bugün BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) çerçevesinde neden Amerikan patentli "ılımlı İslamı" seçenek olarak kabul ettiklerini açıklayamayız.
Türkiye'de oynanan bu tehlikeli siyasi oyunlar salt dış siyasi dinamiklerden dolayı gerçekleşmiyor. Aynı zamanda iç dinamiklerde vardır. Bu dış dinamiklere bağlı siyaset Türkiye'deki siyasi iktidarlar üzerinde o kadar etkiliydi ki, bu etki kendisini Sivas katliamı karşısındaki duruşta da gösterdi. 1993 yılındaki siyasi iktidarın, devletin resmi tavrı da siyasal ve ideolojikti.
O dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e göre "Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin, Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş... Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır... Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır."
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ise,"Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir!.. Halktan kimsenin burnu kanamamıştır ve ölenler de çıkan yangından boğularak ölmüşlerdir. Olayı bu kadar büyütmek yanlış, bir futbol maçında da bu kadar insan ölebilirdi" demiştir.
Bu açıklamaların hepsi siyasi ve ideolojikti. İçişleri Bakanı Mehmet Gazioglu'na göre ise katliam yoktu. "Oteli sahibi kundaklamıştı" Başbakan Yardımcısı Erdal Inönü, katliamdan sonra "Ne yapayım, yetkim yoktu" diyerek kendisini savundu.
Cumhuriyet, Alevilere karşı korunuyor
Dönemin Refah Partili Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ve Meclis Üyesi Cafer Erçakmak katliamdaki rollerine rağmen yakalanmamışlardır. Hatta Karamollaoğlu milletvekili bile oldu.
Katliamı ortaya koyan ideoloji, sanki cumhuriyetin Alevilere karşı korunmasının yedek teminatıydı. Çünkü onlar olmazsa "laik rejim" tehlikede olur, "ülkeye komünizm gelirdi". Devletin tepesine göre "devleti komünistlerden ve Kızılbaşlardan korumak için din adamı yetiştirmek" gerekiyordu.
İmam Hatip Liseleri (İHL) bu yüzde açılmalıydı. Alevi çocuklar zorunlu din dersleri ile asimilasyona tabi tutulmalıydı. Milyar dolarlık bütçesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) devlet adına din adamı çalıştırmalı ve propaganda yapmalıydı.
Yetişen "din adamları" cami çıkışında örgütlü bir katliama hazırlanmalıydı. Bu ülkenin orta yerinde, devletin tüm birimlerinin gözleri önünde ve devletin bilgisi dahilinde gerçekleşen katliamda 35 insan diri diri yakılmalıydı. Devlet ise üç maymunu oynamaya devam etmeliydi. Görmedim, duymadım, bilmiyorum.
Sözde "laikçiler" ise halen "Türkiye laiktir laik kalacaktır" diye, aslında statükonun devamını savunmaya devam edeceklerdi. Aslında bu sözde "laikçilerde" aynı tehlikeli oyunun bir parçası olduklarını görmeyecek kadar, siyasi bir körlük içinde utanmaya devam edeceklerdir.
Toplumun bir çok kesimi 2 Temmuz'da, Sivas katliamını lanetleyecek mesajlar verecekler. Sivas'ta ateşte semaha dönenler, sazları külde türküleşenler ve kitapları ışık olanlarla bir olacaklar. Türkiye'nin ve Avrupa'nın bir çok kentinde, 2 Temmuz katliamının neden unutulmaması gerektiğine vurgu yapılacak, hafıza özürlü siyasi iktidarlara, Sivas katliamının hesabını tekrar hatırlatacaklar.
Madımak otelinin müzeye çevrilmesi fikri
Birileri "unutun", "bunu fazla kaşımayın", "toplumsal barışı bozmayın" diyecek! Bu birileri belli birileri! Kimisi siyasetçi, devlet adamı, yazı işleri müdürü, gazeteci, siyaset uzmanı, danışman, vs... Görevleri toplumsal belleğimize "format çekmek"le meşgul. Yani asli görevlerinin zıttı olacak işlerle uğraşmaktalar.
Toplumsal bir travmaya nasıl format çekilir?
Bu birileri toplumsal bellek ile bilgisayar belleklerini karıştıracak kadar da saf. Oysa K. Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta ve Gazi'de katliamlar toplumsal bir olguydu ve toplumsal bellekten silinemezdi.
Bunları unutmaya ya da unutturmaya çalışmak, yok saymak sağlıklı bir tavır olmadığı gibi bir ihanettir. Bu ülkeye, bu ülkenin insanına ihanettir. İnsanlığın evrensel değerlerine ihanettir.
Sivas katliamı hem o toplumun hayatında, hem de insanlık tarihinde iz bırakmış alçakça ve utanç veren bir olaydı. Toplum ve insanlık tarihinde bir daha bu tür utanç verici katliamlar olmasın diye, toplumsal belleğe iz düşmek için ve insanların bu tür utanç verici katliamlara karşı insanlıktan yana tercih koyması için, 2 Temmuz Kültür Merkezi Barış ve Dostluk Müzesi Girişimi ve Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) tarafından ortaya konulan Madımak otelinin müzeye çevrilmesi fikri ve İmza kampanyası amasız ve fakatsız en doğru öneridir.
12 yıldır düzenli olarak, toplumsal muhalefet güçlerinin ve onların örgütlerinin sahiplendiği katliam karşıtı hareket, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) öncülüğünde bu davanın yılmaz savunucuları oldu. Kendilerini demokrasi mücadelesi içerisinde tarif eden Aleviler ve onların örgütleri, 2 Temmuz etkinlikleri çerçevesinde Türkiye'nin diğer toplumsal muhalefet dinamikleri ile birlikte, Sivas katliamının arkasında gerçekleri kamuoyuna aktarmayı ve Alevilerin bu ülkede yaşadıkları sorunlara karşı duyarlı olmaya teşvik etmeye devam ediyor.
Türkiye: Aleviler için soğuk
Türkiye, Aleviler ve tüm demokrasi güçleri için oldukça soğuk bir ülkedir. Aleviler bu ülkede eşitsizliğin, ayrımcılığın, katliamların ve dışlanmışlığın en soğuk yüzünü yaşamaktadır. Bir yandan evrensel geçerliliği olan "insan haklar"nı kapsayan hukuksal güvenceler ve teorik metinler, diğer yanda ise, Alevilerin karşı karşıya olduğu acı gerçekler arasındaki derin uçurumlar.
Türkiye'de Alevi olmanın bedeli çok ağırdır. Aleviler bu bedelleri, K. Maraş, Çorum ve Sivas katliamında ödediler. Yıllardır Türk eğitim sisteminde Alevi olmak, yok sayılmaktır. Çünkü Türk eğitim sistemi Alevisizdir. Türk demokrasisi Alevisizdir. Türk hukuku Alevisizdir. Üst düzey bürokrasi Alevisizdir. Devletin bütçesi vergi toplamada Alevi yurttaşı bulur, dağılımında ise Alevisizdir.
Türk "demokrasi" tarihi Alevisiz bir karaktere sahiptir. hükümetleri, Alevilere yapılan bunca haksızlık ve ayrımcılık karşısında kendi hatalarını kabul etmemekte ve sürmekte olan hak ihlallerine devam etmektedir. Aleviler kendi ülkesinde eşit koşullarda, eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşamak ve özgürlük istiyor. Bu da çok olmasa gerek. (TE/AD)