Vicdani ret haftasının sonunda vicdani retçi ve antimilitaristler Tünel'de bir araya gelerek Taksim Meydanı'na kadar yürüdüler. Taksim Meydanı'nda okunan basın açıklamasının ardından 14 kişi daha vicdani reddini açıkladı.
Tünel'de bulunan Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi önünde toplanan grup, Meydan'a doğru yürüyüşe geçti.
"Askere gitme kardeş kanı dökme", "Reddet, diren, hayır de, askere gitme", "Biz orduya sadece fındığa gideriz", "Barış için vicdani ret", "Herkes bebek doğar", "Hiç kimse asker doğmaz", "Savaşta barışta militarizm öldürür", "Kadınların vicdanı reddediyor savaşı" sloganları atan gruba İstiklal Caddesi'nde bulunan bazı kişiler tepki gösterirken, bazıları da alkışlarla destek verdi. Bazı sokak sanatçılarının grubun geçişi sırasında müziği keserek grubu alkışlaması dikkat çekti.
Bildik "hassas vatandaş" manzaraları
Bazılarının alkışlarla gruba destek vermesine rağmen, kortejin arkasına takılan küçük gruplar atılan "Herkes bebek doğar" sloganlarına "Her Türk asker doğar" şeklinde karşılık verdi.
Galatasaray Lisesi'ni geçtikten sonra kalabalıklaşan kitle "Şehitler ölmez, vatan bölünmez", "Her Türk asker doğar", "Ne mutlu Türküm" diye slogan atmaya başladı.
Sokaktan geçen başka insanların da yürüyüş kortejine tepki göstermesinden güç alan grup giderek sesini yükseltince sivil polisler araya girdi ve çevik kuvvete ait iki midibüs yürüyüş kortejinin arkasından yürüyüşü takip etti.
Bu sırada bir kadının "Siz burada kışladaki çocuklar sayesinde yürüyebiliyorsunuz" demesi ve sevgilisiyle yürüyen genç erkeğin "Sizi koruyan polis de sizin gibi" demesi dikkat çekti.
"Halkı askerlikten soğutuyor ve vicdani retlerimizi açıklıyoruz"
Taksim Meydanı'na gelen grup, burada basın açıklaması okudu.
1993 Temmuz'da Muğla'nın Milas ilçesinde düzenlenen Uluslararası Vicdani Retçiler Toplantısı'nda 15 Mayıs'ın Dünya Vicdani Retçiler Günü olarak kararlaştırıldığının hatırlatıldığı basın açıklamasında, vicdani retçi Osman Murat Ülke'nin tutuklanmasının ardından Türkiye'de vicdani retçilerin ilk kez eylem yaptığı ve bu eylemlerin bugüne kadar sürdüğü belirtildi.
"15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü için bir haftaya yayılan etkinlik programı oluşturduk. Savaşın çocuklar üzerindeki etkileri üstüne konuştuk, vicdani reddi islami açıdan değerlendirdik, esir asker politikalarını ve 'Halkı askerlikten soğutma' adı altında konuşulan 318. maddeyi, vicdani reddin hukuksal görünümünü tartıştık."
"Şüpheli asker ölümleri adı altında gizlenmeye çalışılan kışlalarda işlenen cinayetleri konuştuk, okulların birer kışlaya çevrildiğini söyleyen liseli vicdani retçilerle eğitimde militarizasyonu, vicdani retçi kadınların düzenlediği panelde savaşın kadınlar üstündeki etkilerini konuştuk."
"Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi barış dolu bir yaşama olan inanç ve kararlılığımızla, militarizme karşı, savaşa karşı, kardeş kanı dökmeye karşı vicdani retlerimizi açıklayacağız."
"Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke içinde vicdani reddi yok sayan, vicdani retçilere sivil ölümler yaşatan, barış için söz söyleyenleri 'halkı askerlikten soğutmak' suçlamasıyla 318. maddeden yargılayan ve hapseden devletin varoluşunu savaşlardan aldığını biliyoruz."
"Bu yüzden savaşın acımasızlığını en derin biçimde yaşadığımız coğrafyanın insanları olarak savaşa karşı sesimizi yükseltiyoruz, halkı askerlikten soğutuyor ve vicdani retlerimizi açıklıyoruz."
Vicdani ret açıklamaları
Basın açıklamasının ardından 14 kadın ve erkek vicdani ret açıklamalarını kamuoyu ile paylaştı. Yeni retçiler özetle şunları söyledi:
Deniz Doğruer: Kadınım, sosyalist bir gazeteciyim. Benden susmam, susarak onaylamam, onaylayarak çocuklar doğurmam isteniyor. Susmuyorum ve onaylamıyorum. Tüm bunların parçası olmayı reddediyorum. Askere çağrılmasam da erkekliği yücelten orduyu reddediyorum. Vicdani ve total reddimi açıklıyorum.
Polen Ünlü: 20 Yaşında bir Türk genciyim. Sosyalist bir kadınım. Antimilitarist değilim. İşçi sınıfı ve ezilenlerin haklı mücadelesini tüm yüreğimle desteklemekteyim. Kardeşimin ve sevdiklerimin kirli savaşın bir parçası olmasını reddediyorum. Bu savaş sadece erkekleri değil, kadınları da katletmektedir. Bu sebeple vicdani reddimi açıklıyorum.
Uğur Polat: 20 yaşında sosyalist bir Türk genciyim. Doğduğumdan bu zamana kadar ailemde, okulda ve toplumda bana öğretilen her şeyi reddediyorum. İşçi sınıfı ve ezilenlerin vermekte olduğu haklı mücadeleyi sonuna kadar destekliyorum. Silahlı kuvvetlerde yer almayı reddediyorum. Vicdani reddimi açıklıyorum.
Onur Özkaya: Anarşist bir lise öğrencisiyim. Silah sanayinin global anlamda pastadan en büyük dilimini götürdüğü, insana ölmeyi ve öldürmeyi şart kabul ettirip kardeşi kardeşe kırdıran sistemi reddediyorum. Reddimin meşruiyetini yasalardan değil vicdanımdan alıyorum. İnsanın öldürmeye veya zarar vermeye zorlanması sadece caniliktir. Hiyerarşik yapılanmalarda olmayı uygun buluyorum ve reddediyorum
Vildan Özer: Feminist bir kadın olarak militarizmden ileri gelen ataerkilin kadınların üstünde oluşturduğu baskıyı görmezden gelen bu kuruma itaat etmiyorum. Tüm bu sebeplerden ötürü vicdanımın sesini dinleyip cinsiyetçilikten, milliyetçilikten ve militarizmden uzak bir dünya için kadın bedeni ve namusla özdeşleştirilen vatan uğruna ölmenin ya da öldürmenin bir sorumluluk olmasını reddediyorum.
Melen Yıldırım: Devlet organizasyonunun militarizmi kullanarak insanları köleleştiren uygulamalarına göz yummuyorum. İktidarın kurguladığı herhangi bir oluşumun bir parçası olmamak adına bir anarşist olarak vicdani reddimi açıklıyorum.
Serhat Yaşar: Asker olarak doğmadım, öldürmek için doğmadım. Elime silah alıp bir toprak parçası için savaşmak, bana düşman gösterilen insanları öldürmek için doğmadım. Yaşamak ve yaşatmak için doğdum. Yaşamak ve yaşatmak istiyorum.
Selinay Hazal Erişen: İnsanların hür iradeleri hiçe sayılarak, zorla, korkutularak askere alınanlar, devletlerin kirli oyunları adına öldürmeye mecbur bırakılıyor. Askerliği erkeklikmiş gibi gösteren devlet kültürü, vatan borcu adı altında silahlandırmayı sürdürüyor. İnsanların savaşlarla ölmediği, çocukların hak ettiği yaşama sahip olmaları ve militarizmin barınamayacağı bir dünya için vatansızlığımı ve vicdani reddimi açıklıyorum.
Nehir Sal: Kışlayı, bireyleri eğitme de ve ehlileştirmedeki son aşama olarak gören devlet, okullardan ve sokaklardan topladığı gencecik insanları sistematik bir şekilde birer savaş makinesine dönüştürerek, ezilen halkların üzerine sürüyor. Yani yaşamı katlediyor. Ben yaşamı savunan bir anarşist ve anti militarist olarak, devleti ve onun militarizmini reddediyor ve vicdani reddimi açıklıyorum.
Yusuf Özgüler: Kendi tercihim olmadan bu topraklarda dünyaya geldim. Daha sonra Türk olduğum söylendi. Ve sonra "Her Türk asker doğar" dendi. Ben asi ruhumu ortaya koydukça, "askere gidince adam olur, aklı başına gelir" denildi. Asker olarak doğmadım ama asker gibi itaat eden, düşünmeyen, sorgulamayan bir birey olabilmem için ellerinden geleni yaptılar. Ataerkil zihniyetleriyle, "adam" kelimesini onurlandırıcı, yüceltilen tahakküm aracı olarak tanımladılar. Bu sebeple bir anarşist olarak "adam" olmayı, asker olmayı, militarist olmayı reddediyorum, vicdani reddimi açıklıyorum.
Gizem Şahin: Sen silahı atmıyorsun ya elinden, sen olmasan savaş da olmayacak unutuyorsun. Üzgünüm kardeşim reddetmezsen öldüreceksin, öleceksin. Ben reddediyorum kardeşim. Silah firmalarını, devletin öldürmenin adına şehit olmak deyip sıyrılışını, küçük çocuklara atılan küçük kurşunlan, orduyu, hazırolda durmayı, bayrağa vatana millete tapıp hayali betonlarla örülmüş çizginin dışındaki kardeşlerimi öldürmeyi, militarizmi reddediyorum!
Eylül Özdamar: 17 yaşında bir kadınım.7 yaşımdan beri bu sistemin biz kapattığı ve kendi ideolojisini dayattığı okullara kapatılmış bulunmaktayım. Ve biliyorum ki militarizm sadece okullarda değil her yerde. Bir anti-militarist ve anarşist olarak bu devletin adaletini, hukukunu, emirlerini, otoritesini, ordusunu, ölmeyi ve öldürmeyi iktidarların savaşlarının bir parçası olmayı reddediyorum.
Esra Güleç: Aşkın cinsiyetsiz olduğu heteroseksist bir toplum yaratılma çabalarının ortadan kalktığı aşkı özgürce yaşayabildiğimiz bir dünyanın hayallerini kuruyorum. Bir kadın olarak ataerkil düzenin getirdiği erkek egemen sistemde ezilmek ikinci sınıf insan muamelesi görmek değil, kadının ve erkeğin gerçek anlamda eşit olduğu cinsiyet ayrımcılığının son bulduğu bir dünya istiyorum. Savaşı militarizmi tek tipleştirilmeyi reddediyorum.
Mercan Doğan: 22 yıldır, katil devletin militarist, milliyetçi, cinsiyetçi, türcü, otoriter propagandalarına maruz kalan anarşist bir kadınım. Askere gitmek ve elime silah almak zorunda bırakılmasam dahi, varlığını militarizmden alan erk kültürün şiddetini hayatımın her alanında yaşıyorum. Ben de militarizmin ve devletlerin savaşlarının görünen ya da görünmeyen öznesi olmayı reddediyor, vicdani reddimi açıklıyorum. Ve diyorum ki; hayatlarımız çalınmadan, hayallerimiz buluşmalı. (EKN)