Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 12 Eylül Darbesi davasının bugünkü 17. duruşmasında Savcı Selçuk Kocaman mütalaasını verdi.
Dava, sanıklar ve avukatların esas hakkındaki savunmalarını hazırlamaları için 27 Aralık’a bırakıldı.
Savcı, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) ''Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler''e ilişkin 146. maddesi uyarınca ''ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına'' çarptırılmalarını talep etti.
Kanunda, "Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini iskata veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs edenler, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına çarptırılır" ifadesi yer alıyor.
İddianamede de aynı ceza isteniyordu.
Ankara GATA'daki Evren ile İstanbul GATA'daki Şahinkaya, duruşmayı bulundukları yerlerde kurulan sesli ve görüntülü sistem ile izledi.
“Kanun, diktatörlük yetkisi vermez”
Savcı 18 sayfalık esas hakkındaki görüşünde, “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmetler Kanunu'nun 35. maddesi hiç kimseye demokratik düzeni ortadan kaldırarak, diktatörlük kurmaya yol açacak bir askeri darbe yapma yetkisi vermemektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Mütalaada, darbe için “şartların olgunlaşmasının beklendiği de ifade edildi:
“Devlet içindeki etkili güçlerin, olaylarda güvenlik güçlerinin etkin olarak görev yapmasını engellediği, güvenlik güçlerinin bazı olaylarda kullanıldığı, bu kadar organize ve geniş çaplı olayların devlet içinde örgütlenmiş illegal güçlerin planlaması ve iştiraki olmadan yapılamayacağı, sanıkların darbe yapmaya yaklaşık bir yıl önceden karar verdikleri, her halükarda ülke yönetimini cebren ele geçirmek niyetinde oldukları, yapılacak askeri darbenin halkın gözünde meşru görülebilmesi için terör olaylarının üzerine bilerek gitmedikleri, müdahale etmedikleri veya tertiplenen olay amacına ulaştıktan sonra müdahale ettikleri, sanıkların darbe yapmak için bir yıl şartların olgunlaşmasını bekledikleri, darbe için fırsat kolladıkları anlaşılmıştır.”
“Sistematik işkence uygulandı”
Savcının görüşünde, darbe sonrası işkence uygulamalarından da bahsedildi:
“Gözaltında kalan veya cezaevinde kalan kişilerin beyanlarından da anlaşıldığına göre bütün merkezlerde benzer veya aynı tür işkence yöntemlerinin kullanılması, cezaevi ve gözaltına alınan kişilerin rutin olarak aynı işkence yöntemlerinden geçirilmesi, işkence uygulamalarını yapan görevlilerin aynı tür davranışlar sergilemesi, işkencelerin cezaevlerinde bu dönem içinde bilinçli ve sistematik olarak uygulandığını göstermektedir.”
“Zamanaşımı süresi dolmadı”
Savcı Kocaman, suç tarihini, 12 Eylül 1980 ile TBMM Başkanlık Divanının oluştuğu 6 Aralık 1983 arası olarak belirledi.
Ayrıca, zamanaşımının da geçerli olmadığını ifade etti:
“Zamanaşımı, 23 Eylül 2010'dan itibaren yeniden işlemeye başlamıştır. İç hukukumuza göre zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.” (AS)