Tarih Vakfı ve University of California Los Angeles (UCLA) tarafından düzenlenen “Ermeni Soykırımı: Kavramlar ve Karşılaştırmalı Perspektifler” başlıklı konferans Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşiyor.
Konferans aslında Bilgi Üniversite'sinde yapılacaktı. Bilgi'nin programı iptal etmesi üzerine bir süre yersiz kalan konferansa Boğaziçi Üniversitesi salonları açtı.
Konferans, ‘Kavramsal Çerçeve’, ‘Gerçekleşme’ ve ‘Hatırlama’ başlıklı üç paneldeki sunumların ardından özellikle 2015 yılının değişik anma süreçlerinden yola çıkılarak günümüzde1915’i hatırlama ve anma meselesi üzerine konuşmalarla sürdü.
Konferansın açılış konuşmalarını Tarih Vakfı’ndan Bülent Bilmez ve UCLA’dan Sebouh Aslanian yaptı.
Bilmez, konferansın bir anma niteliği olduğunu söyledi ve 100. Yılda, Soykırım’ın sembolik olarak başladığı şehirde gerçekleşmesinin önemine değindi.
“Konferansın organizatörleri arasında kurbanların ve faillerin torunları var. Yüz yıl boyunca Türkiye’deki inkarın ardından konferansın gerçekleşmesi önemli.”
Bilmez, Bilgi Üniversitesi’nde konferansa izin verilmemesine karşın öğrenci ve akademisyenlerin yasağı protesto ederek organizasyonun gerçekleşmesine destek verdiklerini belirterek teşekkürlerini sundu.
Sebouh Aslanian, beş yıl önce Ermeni Soykırımı hakkında ortaklaşa düzenlenen bir konferansın hayal edilemeyeceğini belirtirken konferansın yeni dostluklara ve fikirlerin oluşumuna yardım olması temennilerini paylaştı.
Kavramsal çerçeve
Konferansın Kavramsal Çerçeve başlıklı ilk oturumunun moderatörlüğü Vangelis Kechriotis (Boğaziçi Üniversitesi) yaptı.
Dirk Moses (European University İnstitute), savaş sonrası düzenin kurulmasında soykırım kavramının rolü; Pınar Dost- Niyego (Bağımsız araştırmacı) Türkiye’de Holocaust algıları, Ermeni Soykırımı ile lgili olarak Holocaust paradigmasının yanlış kullanımına üzerine konuştular.
Uğur Ümit Üngör (Utrecht University) ise kitlesel şiddet araştırmaları ve Ermeni Soykırımı’na ilişkin yaklaşımlarına değindi.
Moses: Soykırım kavramı
Moses, 1915’te Osmanlı’nın işlediği suçu araştırma üzerine kurulan komisyonun çalışmalarından söz etti.
“Komisyon memoranduma dayanarak hazırlandı. Memorandum, işgal edilen küçük ulusların perspektifini yansıtıyordu. Soykırım adını verilen şeyi o insanlar yaşamıştı. 32 farklı hak ihlali sayıldı. Bazıları şöyle; cinayet, kıyım, sivil halka işkence edilmesi, tecavüz, kaçırılma, sivillerin sürgün edilmesi, mallarına el konulması…
“Komisyon, barbaca ve meşru olmayan yöntemlerle hem savaşın yerleşik kanununun örf adetini hem de insanın en temel haklarının ihlal edildiğini söylemişti.”
Soykırımın politik, sosyal, kültürel, ekonomik, dini, moral ve fiziki olmak üzere yedi unsuru olduğuna ilişkin tanımlama sürecine değinen Moses bunun fiziksel ve biyolojik yok etme şeklinde dar bir kavrama indirgendiğini söyledi.
Ermeni Soykırımının Holokost’a benzetilemeyeceğine ilişkin tartışmalara dair ise şöyle konuştu:
“Savaşta soykırım kavramının Holokost ile ilişkileri vardır. Pek çok ülke tarihlerinin suçlu hale düşürülmesine karşı çıkıyor. Bu dil, özellikle 2. Dünya savaşı sonrası kullanımı ile, hem zengin hem de yoksuldur. Birinci Dünya Savaşı'nda olan bitenlerin de buraya dahil edilmesi gerekir.”
Dost-Niyego: Holkost ve Ermeni Soykırımı
Dost-Niyego, Holokost ile soykırım arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu anlattı.
“Bazı akademisyenler Holokost’un dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir dönem olduğunu ve diğer soykırımlarla karşılaştıramayacağını söyledi. Ruanda’da ve diğer yerlerdeki soykırımlar soykırımın bir kez gerçekleşmediğini, gerçekleşmeye devam ettiğini gösterir.
“Türkiye’de Holokost örneğinin benzersizliği Ermeni Soykırımın tanınmaması için bahane olarak kullanıldı” diyen Dost-Niyege, Türkiye’nin Holokost sırasında Yahudilere yardımlarının öne çıkarıldığı bir politikanın benimsendiğini anlattı.
Üngör: Soykırım çok boyutlu
Üngör, soykırımın birden çok boyutu olduğunu belirterek Ermeni Soykırımı’nda da sekiz farklı boyut olduğunu anlattı. Bu boyutların birçoğunun Bosna’da yaşandığını belirtti.
“İlki, kovuşturma, insanları damgalama. İkincisi o ulusun öncüleri olan aydınların yok edilmesi. Mallarına el konması, mülksüz kılınma. Tehcir, insanların yerlerinden sürülmeleri. Kitlesel cinayet. Özel milis kuvvetler, paramiliter grupların rol oynar. Amaçları sivilleri katletmektir. Özellikle cezaevlerinde mahkumların bu amaçla örgütlenmesi görülür. Zorla asimilasyon. Kadın ve erkeklerin, çocukların deneyimleri farklı.
“Örgütlü olarak aç bırakma. Son aşama ise yıkım ve inkar. Üç bin kilise ve manastır bilerek yok edildi, kaybedildi. Mağdurlar öldükten sonra tarihi peyzajı da yok edildi.”
“Sıradan insanlar nasıl taraf oldu?”
Üngör, farklı bölgelerde Ermeni Soykırım’ın farklı yaşandığını, bunun mağdurların tepkilerinden, coğrafyaya, bürokrasidekilere dek farklı sebepleri olduğunu anlattı.
“Diyarbakır ve Erzurum’da Ermeniler yüzde 99 oranında yok edilmişken Adana’da bu oran yüzde 24.”
Soykırımın elitler, erkekler, kadın ve çocuklar, Ermeni ruhban topluluğuna dek genişleyen bir süreç olduğunu anlatan Üngör, Diyarbakır’da önde gelen ailelere kurulan milis örgütlerden bahsetti. Sıradan insanların taraf olma sürecini anlattı.
“Ermenilere karşı nefret beslememelerie rağmen devletin emirlerini yerine getirmek isteyerek milis örgütü kurmuş. Ekonomik kaynaklar verilirken devletin gücünün arkasında hissetmiş.
“Milislerde ailenin önemli rolü var. Yeğenler, kuzenler milisi oluşturuyor. Genç kuşaklar öldürmeyi üstleniyor. Yağmalama uygulamalarından biri.”
Konferans, devam edecek iki oturumun ardından Robert Fisk (Independent gazetesi, İngiltere) ve Ayhan Aktar’ın (İstanbul Bilgi Üniversitesi) yer alacağı, özellikle 2015 yılının değişik anma süreçlerinden yola çıkılarak günümüzde 1915’i hatırlama ve anma meselesi üzerine konuşmalarla sona erdi. (BK)