hukuk gündemi

Hukuki düzenlemelerde, düşünce ve ifade özgürlüğü, haberleşme, bilgiye erişim özgürlüğü, kişisel verilerin gizliliği, temel insan hakları belgelerinde çizilen çerçeve göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çerçeveye göre tüm bu hak ve özgürlükler korunmalıdır.

İletişim Şurası için çağrıldık. Katıldık ve görüşlerimizi dile getirdik. Komisyon Raporları yazıldı. Eleştirilerimizi bildirdik ve görevimizi yaptık. Artık sorumluluk Şura düzenleyicileri ve AKP hükümetinindir. Endişelerimde haklı çıkmak istemiyorum.

Unutmayın, siz oy kullanırken, Irakta bir kadın saçını tarıyor, genç bir erkeğin gelecek düşleri bombalarla bölünüyor, bir bebek annesinin sütünü emiyor olacak. Hayat, henüz yanı başlarında duruyor; savaşa hayır dediğinizde, gülümsemek üzere.

Mahkemeye göre taşınmazların mülkiyet hakkı KKTCye geçmedi. Loizidou bu malların sahibidir ve mülkiyet hakkını Türkiye ihlal etti. Mülküne ulaşamadığı için onları kullanması sürekli engellendiğinden dolayı da devam eden bir hak ihali söz konusudur.

Bugün savaşa, hangi nedenle olursa olsun, hayır demezsek; kişi kişi, ülke ülke, tüm kurum ve kuruluşlar, tarih ve gelecek kuşaklar önünde sorumlu ve suçlu olacağız. Oysa dünyanın barıştan yana bütün güçleri birleşerek, tarihsel bir zafer kazanabiliriz.

Kopenhag öncesi veya sonrası ne kadar önemli olursa olsun başka bir sıkıntımız var. Yasalar değişse bile, dün de bu gün de asıl sorunumuz, uygulamada ortaya çıkan zihniyetin çok yavaş değişmesinden ibarettir.

Acaba işkence suçunun faili mağdura sadece suçunu söyletmek amacıyla mı eziyet eder? Veya hangi amaçla gerçekleştirilen başkaca ne gibi davranışlar TCKnın 243. maddesinde gösterilen işkence, zalimane / gayrinsani / onur kırıcı davranış suçudur?

Tıpkı bizim bağların yüzümüzü ağartan üzümleri gibisiniz. Öyle olun. Ekşi mekşi tadınız olmasın. Ben vatandaşım. Üzüm yemek istiyorum. Korukları bağlardan temizleyin. Bu vatandaşın değil, bağcıların işidir.

Zaten Anayasaya aykırı olan Ek 1. maddeye göre yayınların yurt çapında önlenmesi kararı verilemez. Maddede böyle bir düzenleme yok. Ayrıca Anayasaya göre yayın yasağı koymak zaten yasak. Yayınları, yayınlanmadan önce yasaklamak sansürdür.

Yaşanılan erken seçim ortamındaki sorunları görmezden gelmek yerine; sorunları demokratik hukuk devleti ilkeleri göre giderebilmek için erken hukuki çözümler üretmeliyiz.

Umut Vakfı Bireysel Silahsızlanma Günü olarak ilan ettiği 28 Eylülde Taksim Gezi Parkında kırmızı halı üzerine ayakkabı ve güller bıraktı. Umut Vakfının gücüne güç katmak gerekiyor.

Geçmişi ile hesaplaşmamış ve geçmiş tarihinin acılarını dindirmek için acılara neden olan sorumluları yargı önüne çıkaramamış bir ülkede geleceğin demokratik hukuk devletini kurmak çok zor. 12 Eylül 1980 tarihini unutmamak gerekir.

Yasa devleti olmak yerine hukuk devleti olmayı hedef seçmeliyiz. E-Devlet temeli böyle atılabilir. Yoksa daha çok bilişim şuraları toplar, bir çok bilişim zirvelerini açar ve kaparız. Az şey yapıp, çok şey yapmış gibi davranmanın en kolay yolu bu galiba.

Yargıçların kararı yasaya uygundur. Rahat etsinler. Hukuka aykırıdır. Adaletli değildir. Rahatsız olsunlar. Sinan Kara ile ilgili yasaya uygun görülen hukuka aykırı mahkumiyet kararını içimize sindirecek olursak, ifade özgürlüğümüzü karartmış olacağız.

Asıl olan TCKnin 159. maddesinin tamamen kaldırılmasıdır. Ancak yine de bu değişiklikle maddenin yorumunda uygulayıcılara yol gösterilmeye çalışıldığını ve yasa koyucunun amacının bir kez daha açıklandığını kabul etmek iyi niyetli bir yorumdur.

Uyum yasalarının kendi içinde uyumunu sağlayacak hukuksal temellerin yaşama geçirilmesini istemeliyiz (...) Kopenhag kriterleri yaşama geçirilmelidir. Avrupa Birliği için bu yasa değişiklikleri yeterli görülebilir. Acaba Türkiye için yeterli sayılır mı?

İdam cezasının 2002 yılında da olsa kaldırılmış olması çok olumlu ve çok önemli bir adımdır. Sorulması gereken soru ise şudur: Asılarak öldürülenlerin can hesabını şimdi kim verecek? Artık ölüm cezaları üzerinden siyaset yapmaktan vazgeçilecek mi?

RTÜK Yasasının imalatında ANAP damgası vardır. Anayasa Komisyonu çalışmaları ile Meclis tutanaklarını inceleyin göreceksiniz ... ANAP mensupları bu günkü 4756 sayılı RTÜK Yasasının mimarlarıdır. Gerisi miş (!) ile muştur(!).

Özensiz ve hemen yazılmış teklifin iki ay önce kabul edilmiş Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile ilgili yasal değişikliklerde değişiklik yapmayacağı ve yasada olmasını istedikleri sınırlandırmalarla birlikte sistemin varlığını sürdüreceği kuşkusuz...

23 Temmuz 2002 tarihinden itibaren gazetelerde yer alan haberlere göre yeni bir Yasa Tasarısı daha hazırlandı. Tasarı ABye uyum adıyla bazı yasalarda değişiklik öneriyor. Adı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına ilişkin Kanun Teklifi Taslağı.