İnsanların ekmekleri yok belki ama Huawei telefonlarıyla, Movistar üzerinden canlı televizyon yayınları izliyorlar. Bu durum bende direniş, mücadele örgütlenme kültürü üzerine yeniden düşünmek için geç kalmışlık hissi uyandırıyor.

21. Selanik Belgesel Festivali'nde gösterilmiş olan Tiny Shoulders, Rethinking Barbie'yi seyrederken...

"Medea mitolojisinden tutun da Kül Kedisi, Uyuyan Güzel gibi masallara kadar ortak kültürümüzü oluşturan 'pasif ve iyi kadın', 'aktif ve kötü kadın' ayrımı bilinçaltımıza işlemiş."

Diyarbakır Tabip Odası, Türk Tabipler Birliği ile birlikte ünlü tıp bilgini Amidli Aetius adına bir ödül koysa, bir sempozyum düzenlense, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Aetius adı bir kürsüye verilse…

"Yalan Satıcısı entelektüel bir çeşitlilik de sunuyor okura. Birçok kişi, eser, mekân ve olay anılıp anımsatılıyor romanda."

Yaşlılığa dair yazı ya da konuşmalarımı genellikle, yaşlanınca dünya –bir nebze- küçülüyor diye ‘ah’lamak ya da ağlamak yerine bu dönemi ‘oh’layarak geçirin” mealindeki bir cümleyle bitiririm.

Aile, çocukluk, masumiyet gibi kavramlarının her zaman anlamaya çalıştığı konular olarak belirten Banu Özyürek’le son kitabı Poz’u ve dahasını konuştuk.

Kimi Vahşi Batı filmlerinde yerliler ile beyazlar arasındaki savaş konu edilir. Bazen çatışmalar, ateşkese ve hatta barışa evrilir. Olaylar, çok özgül bir tarih ve coğrafyada geçmesine karşın, bu filmlerde barış araştırmaları açısından birçok evrensel öğenin ele alındığını görüyoruz.

Yazar Rita Ender bir fotoğraftan yola çıkarak, İzmirlilerin “Madam Amati”sinin izlerini doğduğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na, İtalya’ya, Nazilerden kaçtığı Almanya’ya dek sürdü ve bir keman ikonunun bilinmeyen biyografisini ortaya çıkardı.

O çıksın, her zamanki gibi inatçı bir zarafetle, dünya ile derdi olan, aşka dair bir şeyler fısıldayan şarkılarını kendi lisanında, bildiği gibi, usul usul söylesin, biz gidip dinleyelim, eşlik edelim.

Bedenimiz, duygularımız, zihnimiz işaretler vermeye başladığında durup dinlersek, kendimize sesimizi duyurmak için hırpalanıp hasta olmamıza gerek kalmayacak ve her kayıp acı da olsa yeni bir algı dünyasının kapısını açacak.

Sevdiğimiz oyuncuların kaybı, bir yakın arkadaşın, aileden birinin kaybı gibidir. İşte o büyük aileden biri daha gitti. Öte yandan filmlerinde yaşamaya, bize sevgiyi, paylaşımı aşılamaya, mesaj vermeye devam edecek.