Bugünün mekanlarına bakıldığında, rant, sermaye ve talanın giderek artmasından ziyade, çok daha sert bir biçimde düzenlenen mekanların yaşamlarımızı ve hatta düşüncelerimizi ne yöne sürüklediğini anlamak zorundayız.

Bugün hayattaysak bizden öncekiler belki 35 yıl belki de 3500 yıl önce birilerini öldürdüğü için buradayız, yani o kadim leke hiçbir insanın elinden henüz çıkmış falan değil.

Soma'nın tarımsal faaliyetlerinı yeniden canlandırmanın önünde çok temel engeller var. Fakat bölgenin ayrıntılı tarımsal resmini çıkartmak ileriye dönük sürdürülebilir tarım politikaları için son derece faydalı olacak.

Bitkinin verdiği huzura ulaşmak bu kadar zorlaşmışken, küçük camlar içine yerleştirilmiş sevimli bitkiler girdi hayatımıza. Öyle ki, yeşilin bir parçası bile bizi mutlu etmeye yetti.

Siyasi partilerin söz konusu tasarıyı son derece dikkatli incelemeleri gerekiyor. Yasalarımız üretimimizi ve sağlığımızı olumsuz yönde hedef almamalı, doğayı tahrip etmemeli, halkımızın takdirini alacak güzellikleri sağlamalı.

Mahalle olmasa, ben de yazmayabilirdim. Ya da başka türlü yazardım. Mahalle de çocukluk gibi üzerimdeki gökyüzüne benziyor. Hep orada sanki.

Bir grup maden işçisi ile sohbet ederken 19 yaşından beri kömür çıkartan A. nın ağzından birden şu cümle çıkıverdi: “Maden işçisi yaşıyorsa fazlalıktır, tesadüftür…”

Sayıları 17.000 civarında olup, hepsinin zengin, “işini bilen”, korkak, acımasız, şeytan, lobici, “fitne satan” ve iyi pozisyonlarda duran insanlar olmadığını anlatmaktan yorulduğumuz bu insanlar, biz, Türkiye’den gidince ne olacak?

Soma’da madende ölen 301 insan kimdi bilmiyoruz: Nasıl bir hayat yaşadılar, ne hayaller kurdular. Gündemimize ancak ‘ölerek’ gelebildiler. İşte bu ‘yaşarken adalet’ kavramının içinin boşluğunun ilk ve en somut göstergesi.

Bu durum tipik bir güce tapınmanın, kendinden başka güç tanımamanın halisünasyonu gibi. Üstelik en tehlikelisi de, bu tekliğin “halkın oyu, halkın tercihi” meselesine dayandırılması olayı!

Munzur’un ebedi kurtuluşu 1. Derece Doğal Sit Alanı olarak tespit ve tescil edilmesinde. Çünkü doğal sit alanlarında hiçbir şekilde baraj, HES inşa edilemiyor.

Harvey sermayenin kentleri artık Jacobs yöntemiyle pazarladığına dikkat çekiyor. İzmir Alaçatı’nın bugünkü hal-i pür melali en güzel örnek. Peki Romanların yaşadığı Ege Mahallesi ne olacak?

İçinde yaşamak zorunda oldukları maço kültürüyle baş edebilmek amacıyla kaslarının diriliğini antrenmanlarla muhafaza etmeye çalışan güreşçi Rossy, Esther ve Cynthia Moreno'nın hikayesi.

Maden işçileri her ne kadar şirkete bağlı gözükseler ve maaşlarını şirketten alsalar da, asıl hesap verdikleri taşeron ekip başları.

Yahudi temsiliyetinden uzak biri olmakla birlikte, siyonizmin ve antisemitizmin dalga dalga üzerimize geldiği şu günlerde Yahudi kimliğimi hatırlıyor, toplumsal barışın önemi zihnimde bir kez daha öncelik kazanıyor.

Yitik Ülke Yayınevi’nin sahibi Kadir Aydemir’le yayınevini, kitaplar yoluyla sağlanan dayanışma ruhunu ve projelerini konuştuk.

Açık Radyo editörlerinden Didem Gençtürk, bianet için Filistin müziklerinden bir seçki yaptı.

RTÜK, TRT hak ihlali yaptı mı yapmadı mı diye papatya falı bakarken[1], Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi atı alarak Üsküdar’ı geçti bile.

Replikas’tan Gökçe ile müzik, filmler, İmroz, komşularımızdaki acıklı durum ve kişisel planlarıyla ilgili sohbet ettik.

Çocuklara Yönelik Ticari ve Cinsel Sömürü ile Mücadele Ağı’ndan Figen Kelemer, Hatay ve Urfa’da Suriyeli mülteci çocuklarla yaptıkları çalışmaları anlattı, gözlemlerini aktardı.