* Resimler, İstanbul Kadın Müzesi’nden.
Malum, zaman tüm insanlara aynı gözle bakmıyor. Yıllar kendi aynasında, kiminin hikayesini allayıp pulluyor, kişiye yaşarken görmediği iltifatı ölümünden sonra gösteriyor. Kiminin hikayesini ise gölgesinde boğuyor, isminin sonraki kuşaklara ulaşmasına engel oluyor.
Zaman, bu topraklarda ne yazık ki en çok kadınlara zalim davranıyor. Ataerkil tarih yazımı onların türlü zorluklarla yazdığı hikayeleri satır satır siliyor. Keza Osmanlı’daki ilk kadın ressamlardan, hatta -Taha Toros’a göre- ilk resim öğretmeni olan ve bugünkü neslin hakkında fazla bir şey bilmediği Müfide Kadri Hanım bu topraklarda zamanın zalim davrandığı kadınların başında geliyor.
1890 yılında doğan Müfide Hanım küçük yaşta ailesini kaybettiği için Osmanlı seçkinlerinden Kadri Bey tarafından evlat edinilir. Osmanlı modernleşme hareketinin son virajı aldığı, kız çocukların nitelikli eğitim alması gerekliliğinin artık eni konu kabul gördüğü bir dönemde yetişir. Güzel sanatların çeşitli dallarında eğitim gören aynı sosyal sınıftaki diğer kız çocukları gibi o da çeşitli hocalardan edebiyat, müzik ve resim üzerine dersler alır. Osman Hamdi Bey, Valery, Zonara kendisine ders veren devrin ünlü simalarından bazılarıdır.*
Müfide Hanım’ın yaşadığı dönem aynı zamanda, resim sanatının, Batı’nın askeri üstünlüklerine yetişmek için kullanılan bir araç olmaktan çıkıp gerçek anlamda bir sanat dalı olarak kabul gördüğü bir dönemdir de. Öyle ki, resim dersleri önceleri askeri gereksinimleri karşılamak için yalnızca askeri ve teknik okullarda verilirken, Osman Hamdi Bey’in çabaları sonucunda 1883 yılında kurulan (daha sonra ismi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olacaktır) Sanayi-i Nefise Mektebi’nde de okutulmaya başlanır.
Resme olan istidadı daha küçük yaşlarda fark edilen Müfide Hanım’ın resimleri önce Beyoğlu’nda İtalyan cemaatinin tertip ettiği bir sergide, daha sonra ise Münih’te bir sergide gösterilir ve burada büyük takdir toplar. Bu vesileyle Münih Sergi Komiserliği kendisine bir altın madalya takdim eder ve böylece Avrupa sanat çevrelerinde tanınmaya başlar. Resimleri çeşitli dergilerle yer alır. Bu başarıyla birlikte resme olan tutkusu daha da artan sanatçı, kendini var gücüyle resim yapmaya verir. Nü tablolardan, natünmortlara, manzara ve portre çalışmalarına kadar çeşitli türde eserler ortaya koyar. Fırçayı ve renkleri kullanışı, yarattığı desenler ile kendi tarzını oluşturur. Bilhassa çizdiği insan figürlerinin ruh halini ve duygu durumlarını eserlerine başarıyla yansıtışı –ki aynı biçim kendisi gibi ilk kadın ressamlarımızdan olan Mihri Hanım’da da görülür- onu, resim sanatını doğanın başarılı bir taklidi olarak gören çağdaşlarından ayırır. **
Müfide Hanım sanat aşkını, yalnızca var gücüyle eser yaratarak değil, aynı zamanda kendinden sonraki nesillere aşılayarak da gerçekleştirmeye çalışır. Nitekim Mihri Müşfik Hanımla birlikte İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, Numune Mektepleri ve Numune-i İnas Mektebi olmak gibi çeşitli okullarda resim dersleri verir ve içinde Celile Enver, Melek Celal Sofu, Güzin Duran, Hale Asaf, Nazlı Ecevit gibi ressamların olduğu bir kuşağın yetişmesine vesile olur. Resim sanatı konusunda çalışmaları saray tarafından da takdirle karşılandığından kendisinden Sultan Abdülhamid’in torunu Adile Sultan’a resim dersleri vermesi istenir.
Müfide Hanım, Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulan, belirli bir sanat görüşü olmadığı gibi amacı resim sanatına gönül veren sanatkarlara destek vermek, onları aynı çatı altında toplamak ve sanatsal faaliyetler düzenlemek olan, Osmanlı Ressamlar Cemiyetinde İbrahim Çallı, Hikmet Onat ve Sami Yetik gibi isimlerle birlikte yer alır. Hem bu cemiyetteki faaliyetleri hem de Osmanlı sanat camiasındaki etkinliği ile Müfide Hanım, Mihri Hanımla birlikte kadın hareketini Osmanlı sanat camiasının içinde sürdürür.
Müfide Hanım, çalışmalarındaki estetik değer ve sanat camiasındaki etkin kişiliğiyle kendisinden sonra gelen kadın ressamların geçeceği yolda bayrak taşıyan ve onlara yol açan bir simadır. Üstelik çağdaşı olan Osmanlı ressamlardan farklı olarak bazı eserlerinde –mesela “Sahilde Aşk” isimli tablosunda- kadının cinsel kimliğine vurgu yapması, yaşadığı döneme göre kadınları cesur resmetmesi kadın hareketi açısından onun yaptığı diğer katkılardan bazılarıdır.*
Ne yazık ki bu püryetenek ressam, resim aşkı yüzünden, resim yaparken boyaların kendisini yavaş yavaş zehirlemesi sebebiyle 22 yaşında vefat eder. Kısacık ömrüne rağmen çok sayıda eser vermiş olan sanatçının resimleri öldükten sonra Osmanlı Ressamlar Cemiyetine bağışlanır ve pek azı bugüne ulaşarak nadir de olsa çeşitli sergilerde yer bulabilir. Halide Edip’in Son Eseri isimli romanı Müfide Kadri’nin kısa hayatından izler barındırdığı gibi değerli romancımız bu romanı dostu olan Müfide Hanım’a adadığını, onun için yazdığını romanın önsözünde belirtir. (MK/AS)
* Pınar Yazkaç, Hilal Gürensoy Şener, “Osmanlı Dönemi Öncü Kadın Ressamlarımızdan Müfide Kadri”, Kalemişi Dergisi, c.6 s.12, 2018
** Kübra Şahin Çeken, “Kadın Sanatçı İmgesinin Oluşmasında Mihri Müşfik ve Müfide Kadri”, Sanatın Gölgedeki Kadınları, Der. Özlem Belkıs&Duygu Kankaytsın, Ayrıntı Yayınları, 2018, İstanbul