Yalan Rüzgarı, bir dönem ülkemiz televizyonlarında da gösterilen ve orijinal ismi The Young and the Restless olan soap opera tarzı dizinin Türkçe ismiydi.
Dizi 1973 yılında CBS kanalında başlamıştı ve yıllarca sürdü. Konusu ABD'nin Wisconsin eyaletinde yaşayan Abbott ailesinin ve çevresindekilerin yaşamıyla alakalıydı. Onlarca kadın ve erkek karakter ve bu karakterler arasındaki girift ilişkiler...
Zaman gazetesi son Ergenekon dalgasında gözaltına alınan ve tutuklu yargılanmaya başlayan Ahmet Şık ve Nedim Şener'in savcılık ifadelerinden kotardığı bugünkü manşet haberine bu başlığı uygun görmüş; Yalan Rüzgarı. Ancak manşet haberin içeriğine baktığımızda yalandan esen bu rüzgarın haberin tam da kendisi olduğunu görüyoruz.
Mustafa Gürlek imzalı haberin Ahmet Şık'la alakalı olan ve "yalan" olarak adlandırılarak haberin temel dayanaklarından biri yapılan ilk maddesi şu: "Ahmet Şık için 'Darbe günlüklerini ortaya çıkaran gazeteci' dediler. Alper Görmüş, haberi kendisinin yazdığını açıkladı."
Öncelikle şu tespiti yapmakta yarar var. Kişinin yalancı olarak adlandırılması için bir gerçekliği, bir ya da birden çok kişiye içeriğini değiştirerek ya da deforme ederek aktarması gerekir.
Ahmet Şık, Darbe Günlükleri haberi Nokta dergisinde yayımlandığı günden beri ne çevresine ne de medya organlarına böyle bir iddia da bulunmadı. Bu konuda net konuşabiliyorum çünkü o süreçte ben de Nokta dergisinin çalışanlarından biriydim ve o günden beri de Ahmet'in bir arkadaşıyım.
Bu konuda biraz arkeologluk yaparsak, bu iddianın ilk kez gözaltılar yaşandığı gün medya organlarında çeşitli gazeteci ve yazarlar tarafından dile getirildiğini görürüz. Yani Ahmet'le birebir hiçbir ilgisi yok. Ayrıca Alper Görmüş de, o çok "zor" yazısında bu duruma "zorla da" olsa açıklama getirmiş. Aynen alıntılıyorum, "Olan bitende hiçbir kusuru olmayan Ahmet tutuklu olarak cezaevinde olsa da, yazmak zorundayım bu yazıyı. Ahmet, kusura bakma..."
Manşetin ikinci temel dayanağı ve Ahmet'in yine yalancılıkla suçlandığı durumsa şu; "Ahmet Şık, hazırladığı kitabın Oda TV'ye nasıl gittiğini bilmediğini söyledi. Ancak, 'kitap üç aylık taslak' sözü dinlemeye takıldı."
Burada da biraz arkeologluğa ihtiyaç var. Soner Yalçın'a ait Oda TV baskına uğradıktan birkaç gün sonra çeşitli medya organlarında Ahmet Şık'ın emniyetteki cemaat ilişkilerini anlatan bir kitap hazırladığı ve bu kitabın Soner Yalçın'ın bilgisayarında çıktığı haber yapıldı. Ahmet bu durumdan çok rahatsız oldu -kim olmaz ki?- ve yakın çevresine de bu rahatsızlığını anlattı.
Bu anlatım sırasında "sanırım kitabın üç ay önceki hali" demesi de yalan makinesi gibi çalışan Zaman muhabiri tarafından "özenle" tespit edilmiş. O zaman biz de aynı özeni gösterelim ve önce 1 Mart tarihli Star gazetesinin Bünyamin Demirkan imzalı ve "Oda TV Savcıları Fişledi" haberindeki Ahmet Şık ve kitabı ile alakalı bölüme gidelim.
Haberden aynen alıntılıyorum; "Odatv'de el konulan harddisk içersinde yapılan incelemelerde "000KITAP.doc" isimli 189 sayfalık kitap formatında hazırlanmış bir belge bulundu. Altında Sabri Uzun'un Ankara'daki ev adresi yazan belgenin 'notlar' sayfasında ise "Buradan itibaren Emin Aslan olayı, ardından Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya ile Faruk Ünsal anlatılacak. Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir ve Özel Kalem Müdürü Emniyet Amiri Ömer Zere'nin olayının ne olduğuna göre buraya dahil edebiliriz ya da ilgisi yoktur" yazıldığı görüldü. Sabri Uzun tarafından hazırlandığı öne sürülen kitabın taslağı olduğu iddia edilen dökümanda "İmanın Ordusu" başlığı altında, "Devlet İslamcılara hep ihtiyaç duydu", "Kızıl Kuşağa Karşı Yeşil kuşak Projesi", "Nur Cemaatinden gelen itiraf", "1971 Darbesinin Mohaç'tan gelen sesi", "Asker tüm yurdu İmam Hatip'lerle ördü", "Polis Akademileri Fethulahçı örgütlenme merkezi..." şeklinde ara başlıklar tespit edildi."
Biraz uzun bir alıntı oldu ama hemen toparlayalım. Oda TV baskınında Ahmet'in kitap taslağı ve bu taslağın sağına soluna yazılmış notlar bulunuyor.
Bu belge gazeteler tarafından haber yapılıyor. Bu haberden rahatsız olan Ahmet arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmesinde hem rahatsızlığını dile getiriyor hem de kitabın üç ay önceki hali olduğunu söylüyor.
Bu toparlamadan sonra Ahmet'in savcılık sorgusuna gidelim. Buyurun;"Soruldu: "000KITAP.docx" isimli word dosyasındaki "İmamın Ordusu" başlıklı kitap çalışmasının içeriğine bakıldığında, değişik yerlerde kırmızı renkle ve büyük harfle yazılmış çeşitli notların bulunduğu, bu notlar içersinde, "BURADA DGM İDDİANAMESİNDEKİ KASET ÇÖZÜMLERİNİ AYRINTISIYLA GİREBİLİRİZ. BAKACAĞIZ" BURADAN İTİBAREN EMİN ARSLAN OLAYI ARDINDAN MUSTAFA GÜLCÜ VE CELAL UZUNKAYA İLE FARUK ÜNSEL ANLATILACAK." "KİTABIN İLGİLİ BÖLÜMÜNE NURETTİN VEREN OLAYINI DA EKLERSEK FENA OLMAZ UNUTMA" şeklinde notlar yazılı olduğu görülmüştür. Bu notları kimler yazmıştır? Bu notların bulunduğu yerlere yapılacak eklemelerle ilgili ne tür çalışmalar yapıldı? Bu çalışmaları kimler yaptı? Bu konuda siz ne tür çalışmalar yaptınız?
Cevap: Bu notlar kendi kendime çalışırken benim kendime sorduğum sorulardan oluşmaktadır. Ya da konusu kitabın içerisinde geçecek ayrıntılardan oluşmaktadır. Ben yazdığım notları bazen siliyor, bazen de değiştiriyordum. Bu kitabı tamamen tek başıma yazdım. Ben bu konudaki yazıların Soner Yalçın'ın bilgisayarında çıkan haberlerden öğrendim. Bu konuda Star Gazetesi'nde de haber çıkınca oraya da yazılı bilgi notu gönderdim. Bu notlar benim kendi kendime sorduğum sorular ve notlardır. Herhangi birinin yazması ve yazdırması sonucu oluşmuş değildir, kimseden bu konuda talimat almadım. Bu notlar kitabımın 3 ay önceki haliydi. Ben tahminen Soner Yalçın'ın bilgisayarına da bu bilgilerin Aralık ayında yüklendiğini düşünüyorum. Kendileri bunun bir virüs yoluyla gönderildiğini söylüyorlar. Eylül ayında bu kitap bu kadar yol almış değildi."
Yani neymiş, o notlar Ahmet'in kitabına kendisinin aldığı notlarmış. Ve doğal olarak bir gazeteci, yazar kitabının hangi döneminde ne notu aldığını, kitabının hangi aşamada olduğunu rahatlıkla hatırlayabilir, anlayabilir.
Mutlaka yalan yakalayacağım, yalan tespit etmem lazım, savcı ve polisler "hata" ya da "yanlış" yapmazlar ön koşuluyla kendini paralayan Zaman gazetesi, aynı özeni ve paralamayı keşke kendi manşet haberi için de yapabilseydi. O zaman biz de, günlerdir gözümüzün önünde çevrilen bu yalan ve komplo rüzgarlarında meslektaşlarımızın bilinçli ya da bilinçsiz hiçbir suçu yok derdik.
Notlar:
1-) http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1104521&title=yalan-ruzgâri
2-) http://www.stargazete.com/politika/odatv-savcilari-fisledi-haber-334223.htm
3-) http://www.hukukihaber.net/kamu-hukuku/sener-ve-sikin-sorgu-tutanaklarinin-tam-metni.htm