Eldeki kazlar
Şimdi herkes eğri oturup, doğru konuşsun. Türkiye'deki vergi sistemi "eldeki kazları" yolma temelinde işliyor... Vergi oranları sürekli yükseliyor, eldeki kazlarda tüy kalmadığı için şimdi derileri yüzülüyor ve yaban sürülerine katılan kazların sayısı her geçen gün artıyor.
Eldeki kazlar kümese
Başta Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası olmak üzere, Maliye teşkilatının üst düzey bürokratları, hesap uzmanları, gelir müdürleri, verginin tabana yayılması, kayıtdışı ekonominin kayda alınması, yani yaban kazlarının da kümese alınmasını salık veriyorlar. Ancak gel gelelim, bizim üç maymunu oynayan ihtiyar heyeti, bu sözlere de diğerlerine olduğu gibi kulak vermiyor. Onlar için varsa yoksa bol sodalı uyum partileri. Ne kendi bakanlarının, ne kendi milletvekillerinin ne de kendi seçtikleri Cumhurbaşkanı'nın uyarılarını hazmedemiyor, bizim ihtiyar heyeti. Bakanlar, liderleri tarafından dize getiriliyor, milletvekilleri her ne demekse "Demokratik Sol Kültürü" bilmemekle suçlandı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 'in uyarıları da, "terbiye sınırlarını aşan bir üslupla hakaret" olarak anlaşıldı. Merak ediyorum "terbiye sınırlarını aşmayan üslupta hakaret" nasıl oluyor. Tabi bu arada "esas oğlan"ın Cumhurbaşkanına nasıl "ders verdiği"ni de unutmamak gerek.
Bilgin'ler, Yiğit'ler
Neyse konumuza dönelim. Vergimiz iyidir, hoştur, anlayacağınız. Vergilerimizle ne Bilgin 'ler ne Yiğit 'ler ürettik. Bu arada az miktarda otoyol ve hayali ihracat hırsızları, hortumcu, vatan evlatları da yetiştirmedik, değil hani. Medya ufkumuz yeni "Doğan" güneş gibi ateşli, göklerin anlı namlı kuşu Doğan gibi vatanseverlerle daha bir genişledi, verdiğimiz vergilerle. Ama nedense vergi haftasında bu güzelliklerimiz dile getirilmedi. En azından resmi kimliklilerimiz tarafından. Onlar bize hala "Verdiğiniz vergi yol, köprü, hastane, postane olarak size dönecek" masalını anlattılar.
Söylenen türkü
Hafta boyunca vergi vermenin ne yüce bir görev olduğunu anlattılar da, vergi kaçıranların, vermeyenlerin neden ve nasıl sürekli olarak affedildiğini izah etmediler. Vergi cenderesi ile boğulan esnaf, sanatkar, küçük işletmeci, dürüst yatırımcı, dürüst reel sektörün durumunu anlatamadılar. Sadece tüm tüylerini kaybettikten sonra şimdi de derisinin son kırıntılarını da kaybetmeme mücadelesi veren kazları tavlamaya devam ettiler, o kadar. Ancak, artık derisini de kaybeden kazların, yakın ama çok yakın bir gelecekte Yaban Kazlarına katılacaklarını, şimdiden yol hazırlıklarına başladıklarını göremiyor, bizim ihtiyar heyeti. Onlar, şimdi "Derviş Yolu Beklerim, Günü Güne Eklerim" türküsünü söylüyorlar.
Meydanlar ısındı; ısınıyor
Emek Platformu meydanlar için ısınıyor. Esnaf yürüyüş kararı aldı; yürüyor. Çiftçiler yürüdü bile. Evet, meydanlar, sokaklar, caddeler ısındı; ısınıyor. 57. Cumhuriyet Hükümeti'nin Türk Halkı'na sunduğu iki iyi hizmetten biri olan Emek Platformu 14 Nisan'da ineceği meydanlar için hazırlık çalışmalarını sürdürüyor.
Rekortmen hükümet
Bir zamanlar dillerden düşmeyen bir deyimimiz vardı; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin Rekortmen Hükümeti. Şimdilerde hükümeti yerden yere vuran iş dünyası ile boyalı basınımızın kalemşörleri 57. hükümeti böyle anlatıyor ve tanıtıyorlardı. Gerçekte 57. hükümetin iki iyiliğini gördü, Türk insanı. Birincisi , icraatlarıyla sağcı, solcu, islamcı, demeden tüm emek güçlerini bir araya getirerek Emek Platformu'nun doğmasına neden olması. İkincisi de Ahmet Necdet Sezer gibi bir değeri Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'ye kazandırması.
Ellerim kırılsaydı
Hükümet, birincisinin sesini hiç duymadı. Ancak, ikincisinin icraatlarına dayanamadı, oldum olası. Hani her seçim sonrası hayal kırıklığı yaratan partilerini eleştiren vatandaşların bir sözü vardır. "Ellerim kırılsaydı da oy vermeseydim" diye. Bizim ihtiyar heyeti de uzun zamandır Cumhurbaşkanı Sezer için,"ellerimiz kırılsaydı da seçmeseydik" diyorlar içten içe. O'nun hukuk kaygısına, yolsuzluklara dayanamayıp patlayışına, Meclis iradesinin yok edilmesine karşı tepkisine dayanamıyor, bizim ihtiyar heyeti . Hemen bir koşu basının karşısına çıkıyor ve Cumhurbaşkanı'nı halka şikayet ediyorlar; "Terbiye sınırlarını aşan bir üslupla hakarete uğradım" diye. Ve sonra Türkiye'nin 25 milyar doları buharlaşıyor, Türkiye insanı bir günde yüzde 40 fakirleşiyor. Kimin umurunda.
Esas oğlan ve..
Asıl olan, "esas oğlan"ın kayınvalidesine batık krediler açılmasının yüze vurulmaması. Pis kokuların ortaya çıkmaması. Sonra da bir Derviş bulunuyor, "kirli çamaşırlar bir sihirli değnek veya duayla aklansın" diye. Bütün bu gelişmeler içinde işçi, memur, emekli, çiftçi, esnaf, sanatkar, köylü, küçük girişimci, reel sektörün canına ot tıkanması bizim ihtiyar heyetini asla ve asla ilgilendirmiyor. Dedik ya onlar için varsa yoksa soda destekli uyum partileri.
Dayanacak hal kalmadı
Ama, biraz önce saydığım kesimlerin artık dayanacak halleri kalmadı. Şimdilerde yeniden çark etmeye çalışsalar bile ilk önce iş dünyası isyan bayrağını açtı, ardından çiftçiler, esnaf ve hep istim üstünde olan Emek platformu isyanda. Emek Platformu, hükümetin umudu Derviş ve onun kaynakları olan IMF ve Dünya Bankası patentli ekonomik programına karşın, alternatif bir ekonomik program ortaya koydu. Şimdilerde kapalı mekanlarda ve basın açıklamalarıyla alternatif programını Türkiye'ye anlatıyor. 14 Nisan Cumartesi günü de meydanlara inerek programını tanıtacak, Emek Platformu. Platformun alternatif programı, her kesimden yankı buldu. Bir tek "üç maymunu oynayan" bizim ihtiyar heyetinden ses çıkmadı. Onların gözleri kapıda "Derviş gelir mi?" diye, kulakları telefonda "Derviş arar mı?" diye. Dilleri bağlı "Derviş ne der?" diye.
Destekli geliyor
Emek Platformu, bu kez daha destekli geliyor. Çiftçilerin çeşitli illerde yaptığı yürüyüşlerden, esnafın yollara çıkma kararından sonra Emek Platformu meydanlara daha da güçlü inecek 14 Nisan'da. 1 Aralık'tan daha güçlü bir ses bekleniyor, platformdan. Bakalım bu kez ihtiyar heyeti tarafından ciddiye alınacaklar mı? (RY/YÖ)