Yolsuzluk, salt Türkiye'ye özgü bir hastalık değil. Artış eğiliminde olması da sadece bizde görülen bir olumsuzluk değil. Tüm dünyada, farklı derecelerde ortaya çıkıyor yolsuzluk; fakat onun da ötesinde, farklı ivmelerle de olsa artış eğiliminde ..
Yolsuzluk vergisi de denilen "avanta"ların boyutları, kapitalist birikimin önünde ciddi bir sorun oluşturmaya başladığından beri, yolsuzluklarla mücadele, küresel birikimin koordinatörleri IMF- Dünya Bankası gibi kuruluşların da ilgi alanı içinde .
Yolsuzlukla mücadele bayrağının bu kadar yükseltilmesi, kapitalizmin erdem arayışında olmasıyla tabii ki ilgili değil. Avantalar, birikimin önünde engeller yaratıyor , sorun burada.
Bu noktanın altını çizdikten sonra gelelim bulgulara. Bir Dünya Bankası uzmanının bankanın yakın işbirliğiyle gerçekleştirdiği araştırma şuna işaret ediyor:
*"Yolsuzluk yükü" veya "yolsuzluk vergisi"nin özel girişimci üstünde yarattığı yük, en fazla Latin Amerika ve Afrika'da ortaya çıkıyor.
* Eski Sovyetler Birliği coğrafyasının ülkeleri ile Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri, ikinci sırada.
*Asya, görece olarak daha iyi bir konumda.
* En az yolsuzluk yükü, OECD ülkeleri için geçerli. olduğuna işaret ediyor.
Türkiye Dünya Dördüncüsü
Dünyaca ünlü danışmanlık kuruluşu Price Waterhouse Coopers'ın son Davos toplantısında yayınladığı bir rapora göre; Türkiye yolsuzlukların ekonomiye verdiği zarar sıralamasında dünya 4'üncüsü oldu.
Rapora göre, Türk insanı yolsuzluklar nedeniyle yüzde 36 oranında fazladan vergi ödemek durumunda kalıyor.
Price Waterhouse Coopers (PWC) tarafından geliştirilen endeksin işaret ettiği o ki: Türkiye, yolsuzluklar ve yolsuzlukların ülke ekonomisine verdiği zarar bakımından 35 ülke arasında 4'üncü sırada.
Price Waterhouse Coopers'ın Davos'ta devam eden Dünya Ekonomik Forumu'nda dağıttığı ''Opacity'' isimli raporda, dünya genelinde ekonomik ve coğrafi özelliklere göre seçilmiş 35 ülke, sıfırdan 150 puana kadar uzanan bir puanlamayla değerlendiriliyor. Bu sıralamada:
*74 puan alan Türkiye, dördüncü olurken,
* Şeffaf olmayan Çin, birinci sırada yer aldı.
Çin'i, Rusya, Endoznezya ve Türkiye'nin izlediği endekse göre, şeffaf ve yolsuzlukların en az olduğu ülke Singapur .
Bu listenin üst sıralarında bulunan ve aralarında Türkiye'nin de yer aldığı ülkeler, uluslararası borçlanmalarda fazladan risk maliyeti ödüyorlar.
Yolsuzluğun 35 ülkeye maliyeti: 160 milyar dolar
Sözkonusu çalışmaya göre:
* Devletin gelir kaybı ve kaynak israfı nedeniyle yolsuzluklar, ekonomilerde gizli bir vergi gibi mali yük oluşturuyor. Şeffaflığın ve kurumsal düzenlemelerin geçerli olduğu, dolayısıyla da yolsuzluğun yüksek olmadığı durumda, Türkiye gibi ülkeler her yıl yüzde 36 oranında daha az vergi yükü ile karşı karşıya kalacak.
*1998 ve 1999 yıllarında yolsuzlukların (listedeki) ülkelere maliyeti 160 milyar dolardan fazla bir rakama ulaştı.
Opacity çalışması, uluslarararası yatırımcılara ve ülke yönetimlerine, ülkelerin durumları hakkında bilgi alabilme imkanı veriyor.
Çalışmada, ''İş hayatını güvence altına alan yasal düzenlemeler, makro ekonomik politikalar, şirketlerin rapor yapıları, yolsuzluk, hükümet düzenlemeleri'' olmak üzere beş test alanı bulunuyor.
Bu testlerin sonuçlarına göre, ülkelerin şeffaflık ve yolsuzluklar açısından nerede olduğu belirleniyor.
Yolsuzluğun bedeli: Yüzde 36 fazla vergi
Sıralamada4'üncü gözüken Türk insanının , yolsuzluklar nedeniyle yüzde 36 oranında fazladan vergi ödemek durumunda kaldığını ortaya koyan Price Waterhouse Coopers'ın raporundan hareketle şu tahmini yapabiliriz:
Türkiye'de 2000 yılında beklenen 26.5 katrilyon liralık vergi gelirinin yaklaşık 9.5 katrilyon liralık bölümü yolsuzluğa akan vergi miktarını oluşturuyor.
Bunun arkasında, Türkiye'ye özgü nedenleri aşan küresel nedenler var.
Küreselleşme "yolsuzluğu" pekiştiriyor
Sistemin küreselleşme eğilimleri yolsuzlukları pekiştirici bir rol oynuyor. Siyasetçi ve bürokratın yozlaşma olgusu, dünya ölçeğinde giderek yaygınlaşıyor. Yozlaşma biçimleri kuşkusuz ülkeden ülkeye farklı.
Örneğin, Türkiye'de devletin ekonomik kararlarının doğurduğu rantların paylaştırılmasında düzenleyici rol oynayan bürokrasinin yetkilerinin ANAP iktidarları döneminden itibaren giderek siyasi kadrolara kaydırılması; siyasi karar mekanizmaları başındakilerin, kişisel yönetim üslubunu benimsemesi ve firma bazında kayırmaya olanak tanıyacak ekonomik karar birimleri (fonlar gibi ) yaratmaları, bürokratların, bağlı oldukları bakanları bile atlayarak doğruda n Başbakan/Cumhurbaşkanı aracılığıyla kamu kesimini bağlayıcı ilişkiler kurabilmeleri, üst düzey bürokratların siyasete sıçramalarının yaygınlaştırılması vb. nedenlerle iktisadi/mali kararlar artan boyutlarda bireyselleşmeye başlamıştır.
Küreselleşmenin bazen yolsuzlukları meşrulaştırıcı bir rolü açıkça oynadığı da gözlemleniyor. Küresel şirketler, rüşvetin bir gider kalemi olarak kabul edilip şirketin kurumlar vergisi matrahından düşürülebilmesine olanak sağlayan düzenlemelere sahip artık.
Küreselleşmenin arka planı
Yolsuzluğun küreselleşmesi yani uluslararasılaşması, yeni bir yaygınlaşma eğiliminin olduğu kadar bir nitelik değişiminin de belirtisi. Bunun arkasında neler var?
Mafya tipi ekonomik suç örgütleri; ulusal sınırları aşarak, küreselleştiler. Ulusal mafyaların uluslararası işbirlikleri oluşturmasını da içeren bu süreç; uyuşturucu trafiği, silah ticareti, nükleer malzeme kaçakçılığı, fuhuş, kumar, döviz karaborsası gibi kirli işler ve bunlara dönük her türlü kara para aklama düzeneği üzerinden çalıştığı gibi, özelleştirme ihaleleri, dış borç-kamu varlığı takası, dış borç ödemelerinin finansmanı , hatta artan oranda dolaysız sermaye yatırımları gibi yasal zeminleri de kullanıyorlar..
Birleşmiş Milletler'e göre, uluslararası suç örgütlerinin salt yasadışı faaliyetlerinden sağladıkları yıllık dünya geliri 1 trilyon dolar.
1980 sonlarından itibaren dünya ölçeğinde sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesini dayatan mekanizmalar, kısa vadeli fon akımlarının çok daha büyük ölçeklerde gerçekleşmesine yol açtı. Ülke yöneticileri, mali gruplar, spekülatif yatırımcılar, emeklilik fonları yöneticileri kara para aklayıcılar, ekonomik suç örgütleri; bu devasa akımların yaratabildiği illegal rantların belirli bir bölümünü kendilerine yontma yönünde arsızlaştılar.
Doğrudan sermaye yatırımlarından, uluslararası ihalelerden, mal ve hizmet piyasalarından pay kapma savaşımı vahşi bir rekabet ortamı doğurdu, bazı ülkeler rüşveti gider kalemi olarak yazmayı yasallaştıracak kadar kendi çokuluslu şirketlerini kayırmaya yöneldi, böylece rüşvetin yatırım giderleri içindeki payı giderek büyüdü.
Küreselleşme süreci, dünya ölçeğinde gelir ve servet dağılımı çarpıklıklarını tırmandırdı . Öyle ki, bu bozulmanın boyutu, en kötü gelir dağılımına sahip ülkelerde dahi görülmeyecek düzeyde.. Gelir ve servet dağılımının bu denli bozulduğu, yaşam tarzları arasındaki uçurumun bu denli büyüdüğü, buna karşılık kısa yoldan zengin olma hayallerinin sınır ötesi bir ilgiyle tüketildiği bir dünyada kaç kişi temiz kalabilirdi?
Vergi cennetlerinin yolsuzluk ekonomisinin yaygınlaşmasında oynadığı rol de önemli.. Vergi cennetleri sadece yeraltı ekonomisi için değil, legal sınırlar içinde kalan fonlar için de bir sığınak. Dünyada 55 kadar vergi cenneti var ve bunlar çok büyük fonların kaydi ve ya transit merkezleri olarak faaliyette.. Neredeyse nüfusundan fazla bankaya sahip olan Caiman Adaları' dünyanın beşinci büyük banka merkezi ve orada birçok Türk bankası da faal.
Eski faturanın yeni ödemesi
Türkiye, 1980'lerde seçilen çıkmaz yolun faturasını bugün ödüyor. Bu faturanın boyutları henüz tam olarak ortaya çıkmış değil .
Denetim dışına kaçışı meşrulaştıran anlayışlarla yozlaştırılan ekonomik ve siyasal sistemin, bugün göründüğünden daha kapsamlı bir yolsuzluk ekonomisi üretmiş olması şaşırtıcı değil.
Oğuz Oyan'ın parmak bastığı gibi, " 1984'ten itibaren vergi almak yerine borç almayı tercih eden, bütçe dışı denetimsiz harcama birimlerini fütursuzca yaratan, 1989'da gelişmiş ülkeleri dahi önceleyecek bir cüret ve süratle, sermaye hareketleri üzerindeki tüm denetimi kaldıran ve mali sistemi salt kamu borçlanmasını yüksek reel getiriyle fonlayan hastalıklı bir yapıya iten, kayıtdışı ekonomiyi besleyen, hesapsız zenginleşmeleri teşvik ederken, halkın büyük bölümünü mutlak ve göreli yolsulluk sınırına iten gelişmeler Türkiye'yi bugünkü batağın içine taşımıştır. "
Bu gelişmelerin sorumluluğu, sadece bürokrat-siyasetçi ikilisine mal edilemez. Bataktan çıkış , yaygın bir arınma operasyonuyla ancak mümkün .