"BABA" :
Türkiye "Hayali İhracat" kavramıyla onun yeğeni aracılığıyla tanıştı. İşbaşına geldiği her dönemde, yakın akraba ve parti çevresini kalkındırdığı gözlerden kaçmadı. Bugün sermaye sınıfının önemli isimleri, kendisi tarafından palazlandırıldı. İLK-SAN'daki bir yolsuzlukla ilgili olarak "verdimse ben verdim" açıklaması yolsuzluğa bakışını ortaya koydu. Ülkemizin arşivine "aile fotoğrafları"yla da büyük katkılar sağladı. Bir yeğeni de kendisine hediye edilen bir banka aracılığıyla devleti yaklaşık 1,5 milyar dolar zarara uğrattığı iddiasıyla cezaevindedir.
"KARAOĞLAN" :
Adı hiçbir yolsuzluğa karışmadı ancak Başbakanlık ve Yardımcılık yaptığı dönemlerde çok sayıda yolsuzluklar gerçekleşti. 1979 yılında başka partiden transfer ederek Bakan yaptığı kişiler yolsuzlukta sınır tanımadı . Bu Bakanların çoğu ağır hapisle cezalandırıldı.
En büyük özelliği, yolsuzluğa bulaşan hükümet ortaklarına kol kanat germesidir . Onları çocukları gibi sahiplenmesidir. Hiçbir şey onu, gölgesinden daha yakın olan "Yardımcısı"yla ilgili olarak ortaya atılan iddialar kadar kızdıramazdı. İddiaları ortaya atan, eğer partisinin milletvekiliyse, partiden ihraç etmekten asla kaçınmazdı. Bu kişi gazeteci ise ağzının payını anında alırdı.
Yolsuzluk yapmadan, yolsuzluk yapanlara bu kadar sahip çıkan bir lider daha yeryüzüne gelmedi.
"ALBAY" :
İlk ihtilal ilk bildirisini o okudu. Rüyalarını "kızıl elma" süslerdi. Soğuk Savaş'ta sivil olarak gönüllü askerlik yapardı. Kendi ideolojisinin dışındakilerin tümü, düşmanıydı. Federasyonları, kampları, ocakları ve partisi vardı. Emirleri hep o verirdi.
Federasyonlar, mafya liderleri, Başbakanlar (örtülü ödenekten) onu bağışa boğarlardı. O milliyetçiydi ama, yabancı bankaları daha çok severdi . Hesapları bir o bilirdi, bir de kızı. Yeni hesaplar ortaya çıktıkça, partinin hesapları karışırdı. Partisi hesaplara bulaşsa bir türlü, bulaşmasa bir türlüydü. Partisi şimdi iktidardaydı, o hesaplara ihtiyacı yoktu.
Birçok Bakanlık ve kamu bankaları, partinin emrindeydi. Partinin etafında yalnızca militanları yoktu. İşadamları, müteahhitleri de vardı. Onlar ihale alır, ihale satarlardı.
Depremde siteleri yıkılanlara yeni ihale verip, yıkılacak yeni siteler yaptırılırdı.
"TONTON" :
Zenginleri severek işbaşına geldi. Tek başına iki kez iktidar olduğu dönemlerde ekonomi yolsuzluk üzerine inşa edildi. En büyük dış borçlanma bu dönemde yapıldı. Ve bu kaynakların nereye kullanıldığını asla bilen olmadı. Hakkında "Kostokas" dosyaları hazırlandı. Rüşvet, dolandırıcılık, hırsızlık gibi kavramlar ülkede yükselen değerler arasında yer aldı. Hediye türleri arasında "Jaguar" da yerini aldı. Uyguladığı ekonomik politikaların kendisi, yolsuzluğu tekrar tekrar üretti. Yolsuzluk sistematik bir niteliğe büründü.
"BACI" :
Babası tarafından piyasaya "ekonomi profesörü" olarak sürüldü. Hangi ülkenin vatandaşı olduğu konusunda daha da netlik sağlanamadı. ABD'deki serveti hakkında çok şey söylendi, ancak servetinin ne kadar olduğu bir türlü kestirilemedi. "TOFAŞ", "TEDAŞ" ihaleleri zarflarını tek başına kendi elleriyle açtı . "Örtülü Ödeneği" kullanırken bir köylü kızı kadar "saf"tı. Hakkında verilen "Yüce Divan" önergelerinden büyük bir ustalıkla sıyrıldı. Oldukça uzun elleri olan bir eşi vardı. Aslında her şey ondan sorulurdu. Banka kredilerinden, TURBAN harcamalarına kadar. Uzun ellerinin parmakları her işin içinde vardı.
Susurluk skandalında adında sıkça söz edildi. Vatanseverliğinden kimse kuşku duymadı ki, skandal listesinden adı silindi.
6. "HOCA" :
TOBB Genel Sekreteriyken koltuğa yapışmasıyla adını duyurdu. En büyük başarıyı parti kapattırmakta gösterdi. Teşkilatları vardı. Teşkilatlar daha çok yardım toplar ona getirirlerdi. O da altına çevirip yastığının altına koyardı. Altınların kilosuyla ilgili çok söylenti çıkarıldı, ancak kendisinden ağır olduğu konusunda herkes anlaştı. Bosna için yardım toplatmış kasasını "Mercümeğe" teslim ettirmişti. Ancak "Mercümek", bu yardımları Bosna'daki kardeşlerine vermeyi unutmuştu.
Partisi kapatılırken Hazine'den aldığı trilyonlarca yardımı, bir gecede parti faaliyetlerinde kullanılmıştı. O Başbakandı ya, her şey "fasa fiso"ydu onun için. Hatta Susurluk skandalı bile öyleydi.
7. "AKLANMIŞ LİDER" :
Bundan 15 yıl önce herkes onu kabinenin en genç üyesi olarak tanıdı. Siyaseti kumar oynar gibi yürüttü. Hükümet sözcülüğünü üstlendi. Hükümet adına yapılan her açıklama gazetecilerin saatlerini aldı. Hiçbir ağızdan kelimeler bu kadar zor ve geç çıkmamıştı. Dış İşleri Bakanlığı döneminde, göçmenlere kapıları açıp sonra, sınıra yığılanların üzerine kapıları geri çarpması ilk politik zikzaklarındandı.
Onu yetim bırakmayacak ve her yerde bezi olan bir kardeşi vardı. Birçok ihalede adından söz edilir, ancak o hep inkâr ederdi. Piyasalar sallansa da onun şirketleri hiç sallanmaz hep büyürdü.
Başbakanlık dönemleri hep kısa oldu. Borsa ile ilgili bir spekülasyonda adı çok anıldı. Ancak intihar eden başkası oldu. Otoyolları, Körfez geçişi, Kurtköy havaalanı ihaleleri ile ilgili Yüce Divan kararı verildi. Ancak Meclis komisyonlarında muazzam bir anlaşma yaparak, aklandı.
Türkbank özelleştirilmesinde suçüstü yakalandı. Gensoruyla hükümeti düşürüldü. Beyaz Enerji operasyonunda , Bakanına sahip çıktığı gibi, Orduya karşı efelendi. O bir "demokrasi kahramanıydı". 28 Şubat aracılığıyla oluşan iktidarını içine sindiren bir "demokrasi kahramanı".
8. "ENERJİSİ BEYAZ AVUKAT" :
O bir avukattı ancak enerjiyi çok sevdi. Son yılların değişmez Bakanlarındandı. Bakanlığında dünyada uygulanmış tüm özelleştirme yönteminlerini (Turnike, İşletme Hakkı Devri, Yap-İşlet-Devret, Yap-İşlet) uyguladı. Yapılan her ihale ve uygulamayla, kamu milyarlarca dolar zarara uğratıldı.
İsmi hep krizle yan yana anıldı. Enerji krizi deyince akla hep o geldi. Yüreğinde Nükleer Santrala karşı büyük aşk besledi. Aşkı uğruna milyonların hayatını hiç umursamadı. Nükleer Santral ihalesi iptal edildiğinde kendini bir hastanede buldu. Beli kaymıştı.
Yaptığı işlerle ilgili çok Teftiş Kurulu raporu vardı. Olsundu. Sümenin altında çokça yer vardı. AKTAŞ'la ÇEAŞ'la ilgili trilyonlarca liralık yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına gülüp geçiyordu. Çünkü onun veremeyecek hesabı yoktu.
Derken "Beyaz Enerji" operasyonu patladı. Yapılacak iş belliydi birkaç bürokratı kurban verecekti. Daha önce de yapılmıştı. Otoyolları ile ilgili trilyonlarca liralık yolsuzluğa karşı bir Genel Müdürü ilahlara kurban edilmiş ve tehlike atlatılmıştı.
Hiçbir şey bu hükümeti "Beyaz Enerji operasyonu" ile ilgili olarak verilen "Gensoru" önergesinde birleştirdiği kadar birleştiremezdi. Her şey göze alınmalıydı. Bunun içinde yargıya baskı yapmak, Cumhurbaşkanını azarlamak olsa bile.
9. "ESASOĞLAN" :
DSP henüz küçücük, minicik bir partiyken bile o partinin milletvekiliydi. Hiçbir kişi, hiçbir aşk hayatına giremezdi, liderinin girdiği kadar. Liderini gölgesi bile terkettiğinde o terketmedi. O hep ikinciydi . Birinci lideriydi. Liderinin oyunu bile o kullanırdı. Hiç kimse, geri planda kalarak onun kadar iktidar olamadı. Bütün oyunlarını perde arkasında oynardı.
Koalisyonun kronik hale gelen krizlerini hep o çözerdi.
Başbakan Yardımcılığı koltuğunda oturan Başbakandı. Kendisinden sorumlu bankaların 20 milyar dolar görev zararı vardı. Bu kredilerin kime verildiği asla bilinmezdi. Bilinen odur ki, krediler hak eden esnafa ve çiftçilere verilmemişti . Kredi konusunda medya kuruluşlarına karşı da cömertti . Krediler geri dönmesindi. Önemli değildi. Kuşkulu kredilerle ilgili dosyalar kendiliğinden yanardı.
Parti içinde hiç kimse ona yan gözle bakamazdı. Hele onun yolsuzluk yaptığını iddia eden olursa birkaç saat içinde kendisini partinin kapısında bulurdu.
O her şeyi araştırır bulurdu. Hele liderine karşı eleştirel davrananları hiç affetmezdi . Onların kira kontratını bile incelerdi. Onunla yetinmez, o kişinin yüzyıl öncesinden gelmişini geçmişini incelerdi. Açık buldu mu o sinsi bakışı kaybolur, yüzünü sevinç kaplardı. Artık bir köşede bekler sırası geldi mi rakibini haklardı.
Lideri ona emek vermişti. O emeğe boşa çıkaramazdı. Ülke krize mi girecek, girsindi. Lideri azarı yiyince kilitlenmişti, otomatik olarak devreye girmeliydi. Nitekim girmişti. O artık ön plana çıkmış ve büyü bozulmuştu. Oysa kaç yıl dayanmıştı gölgede kalmaya. Şimdi taht sarsılmaya başlamıştı.
10. "ANTOLOJİDE YER ALAMAYANLAR" :
Bu antolojide yer almayı hak eden sayısızca Bakan ve bürokratlar ve iş adamlarımızın olduğu herkesin malumudur. Ancak onlara yer kalmadı.
Umarım bir araştırmacı, Cumhuriyet tarihinin başlangıcından bugüne kadar geçen süre içinde, yer alması gereken herkesin olduğu bir antoloji hazırlayarak, tarihe önemli bir not düşer.
Bu antolojide yer alacak operasyonlarımız da var. Daha önce yapılan operasyonlarımızın adı yoktu. Susurluk skandalında yapılan operasyonlarımızın adını "Bin operasyon" koyduk. Şimdi operasyonlarımızın adı var. Paraşüt , Kasırga 1-2-3, Bufalo,Matador, Sis , Balina, Fırtına , Kartal, Serhat , Beyaz Enerji , 1 Perde....
Sanırım hepimiz için uyanma vakti geldi.