İlkokul çağlarımdayken en çok memur çocuklarına özenirdim. Farklı şehirleri gezip görebilmenin en kolay yolunun bu olduğunu düşünür, onları çok şanslı bulurdum. Memur ailelerin çoğunun, tatillerde gidebilecekleri uzak kentlerde akrabaları olurdu. Düşünsenize anneannesi Ankara’da, babaannesi İstanbul’da, amcası Antalya, teyzesi Trabzon’da olan çocuklar… Bazılarınınsa gidemeseler de Almanya’da, Avustralya’da yakınları vardı. Onlar ballandıra ballandıra anlattıkça ben ve benim gibiler hayranlıkla dinlerdik.
Çok yaşayan mı çok gezen mi?
Otobüse binip uzun yola gitmek heyecanlı, havalı bir durumdu benim gözümde. Yolculuk yapmak her zaman hikâye mayası değil midir? Gidenlerin döndüklerinde anlatacakları çok şeyleri vardır. “Çok yaşayan mı, çok gezen mi bilir?” sözü üzerine yazılan kompozisyonlarda da yapılan münazaralarda da kazanan daima çok gezen olurdu.
Bütün akrabalarımın mübadele ile bulunduğumuz ilçeye gelip yaşama tutunmaya çalışan aileler olması, çocukluğumda gittiğim en uzak yolun altmış dakikayı geçmemesine neden oldu. O da senede sadece birkaç kez… Zamanla gezip görmenin pek çok yolu olduğunu öğrendim elbet. “Memur Çocuk” kitabını elime aldığımda, hayatımın hatırlayabildiğim ilk yıllarından bir esinti bu çağrışımlarla gelip beni gülümsetti.
Tayinci bir çocuğun hikâyesi
“Görünüşünüz neye benzerse benzesin nezaket sizi dünyanın en güzel insanı yapar.” Kitabın ilk sayfası Genceli Nizami’nin bu güzel ve anlamı derin sözüne ayrılmış. Nezaket nasıl da tüm dünyada büyük bir ihtiyaç. Ona giden yol sevgi, saygı ve sanattan geçiyor bence. Edebiyatın da sanatın sihirli filizlerinden biri olduğuna inanıyorum. Ne mutlu ki çocuk edebiyatında son zamanlarda çok iyi eserler okurla buluşuyor.
Yazarın ilk kitabını severek ve beğenerek okuduğumdan, “Memur Çocuk”un sayfalarını heyecanla çevirdim. Arada ön ve arka kapağını incelerken bir baktım ki kitabın yarısına gelmişim. Kısacası roman, elinizden bırakmadan bir solukta okumak isteyeceğiniz gruba dâhil.
Hikâye, Aslı ve ailesinin, babasının işi nedeniyle sık sık şehir değiştirmelerinin duygusal anlatımıyla başlıyor. On bir yaşındaki başkahraman Aslı’nın coşkulu dilini ustalıkla kullanan yazar, özellikle tayinci çocuğun kurumlara yazdığı yanıtsız kalan dilekçeleriyle okuru bol bol gülümsetmeyi başarıyor. Bazı bölüm başlıklarında ise kalbimin pır pır ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. “Bana anne deme!” Sizce bir anne neden böyle bir cümle kurmuş olabilir?
Hangisi haklı?
“Bazen birinin mutluluğu için coşarız ama acısını paylaşırken sadece susmak ve yanında olmak gerekir.” (Memur Çocuk, sy.117)
Aslı son gittiği sınıfında uyum sağlamaya çalışırken, kendisi gibi okula yeni gelen vitiligo hastası Celile ile tanışıyor. Aynı sıraları paylaştıkları Barış ise insanları hangi noktadan üzebileceği konusunda hayli ilerlemiş zorba bir karakter. Celile’nin hastalığıyla alay etmekte hiç gecikmediği gibi rahatsız edici sözlerini sık sık tekrarlıyor. Olaylar hızla gelişirken okur olarak bazen Aslı’ya, çoğu zaman Celile’ye ve hiç beklemediğiniz bir anda kendinizi Barış’a arka çıkarken bulabilirsiniz. İşte tam bu noktada yazarın, “Aslı, Barış ve Celile üçlüsünü kurgularken yargılamadan herhangi birinin yanında olmayı, farklılıkları normalleştirmeyi, cesarete ihtiyacı olduğunu düşündükleri kişinin elinden tutup yukarı çekmeyi nasıl başaracaklarını anlatmak istediği” amacına ulaştığını söyleyebiliyorum.
Esra Yazdıç Demir, “Burnumun Renkleri” kitabıyla 2021 yılı Gülten Dayıoğlu Vakfı İlk Gençlik Roman Ödülünü kazanmıştı. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan yazar, on altı yıl Cumhuriyet Gazetesi ve Habertürk’te muhabir olarak çalışmış. Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, Esra Yazdıç Demir’ in her iki kitabında da yeni kavramlarla tanışacak, sözcük dağarcığınızı zenginleştireceksiniz. “Burnumun Renkleri”ni okuyanlar “Tayinci Bir Çocuğun Hikâyesi”nde de Uzak Doğu’dan bir sürprizle karşılaşmaya hazır olsunlar.
Sanatın gücü
“Memur Çocuk”un kapağı yazarın ilk kitabından aşina olduğumuz Beste Örge Sağlam’ın eseri. Ressam, “Burnumun Renkleri”nde olduğu gibi yine hikâyeyi kitabın kapağına gizlemiş. Romanı okumadan önce kapak resmini inceleseniz de okuduktan sonra tekrar dönüp bakmak isteyeceğiniz kadar etkili ve gizemli bir görsel var karşımızda. Ben “Memur Çocuk”un kapağındaki resmi, sanatın ve sanatçının görünenin ötesinde görünmeyeni sergileyebilme gücünden bir kesit olarak algıladım.
Her çocuk yaşadıklarının izleriyle büyür. Aslı, Celile ve Barış’ın birbirlerine armağan ettiği unutulmaz anlar, “Memur Çocuk”un satır aralarında sizleri bekliyor.
Kitap: Memur Çocuk
Yazar: Esra Yazdıç Demir
Resimleyen: Beste Örge Sağlam
Yayınevi: Altın Kitaplar
Okuma Yaş Grubu: 10 ve üzeri
(ZA/SYZ/AÖ)