Çiftçiler yoksullaşıyor
Bu dönemde çiftçiler iki yönlü baskı altında kalmıştır. Bir taraftan genel ekonomik sorunlar, krizler çiftçilerimizi fakirlik ve yoksulluğa iterken, diğer taraftan tarım ve destekleme politikalarındaki yanlışlıklar, tarımsal desteklerin kaldırılması, çiftçilerimizin satın alma güçlerini ve gelirlerini azaltmıştır.
Bu durumda çiftçilerimiz kredileri, Bağ-Kur'a olan borçlarını ödeyemez, tarımsal faaliyetlerim sürdüremez ve bu nedenle üretemez, geçimini temin edemez hale gelmişlerdir.
Türkiye'de tarımsal desteklemeler, tarımda gelişmiş ülkelere oranla düşük olmasına rağmen, yapılan maksatlı ve yanlış değerlendirmelerle, ekonomik krizlerin sebebi olarak gösterilmiş ve tasfiye edilmiştir. Asıl sorun verilen desteklerin çiftçiye ulaşmaması, desteklemenin finans yönteminin yanlışlığı olduğu halde desteklerin ortadan kaldırılması çiftçiye zarar veren süreci başlatmıştır.
Gelişmiş tüm ülkelerde diğer destekler yanında halen kredi ve girdi destekleri devam ederken, uymayı taahhüt ettiğimiz Avrupa Birliği(AB) ortak tarım politikalarında müdahale alımları, telafi edici ödemeler, prim destekleri, depolama destekleri, kırsal kalkınma destekleri son hızla sürdürülürken, ülkemizde fiyat destekleri, gübre, ilaç, tohumluk sübvansiyonu, kredi desteği kaldırılmıştır.
Tarımda yanlış politikalar
Sübvansiyonlu ucuz tarım ürünlerinin ithalatına izin verilmesi Türk tarımını haksız rekabetle karşı karşıya bırakmıştır. Bunun sonucunda 20 yıl öncesine kadar dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye'de tam bir trajedi yaşanmaya başlamıştır.
2000 yılında ülkemiz iç talebi karşılamak için Kanada, ABD ve Avustralya'dan 140 bin ton kırmızı mercimek, Kanada ve Azerbaycandan 25 bin ton barbunya, Meksika'dan 40 bin ton nohut, Amerika Birleşik Devletlerinden (ABD) bakla, ABD, Ukrayna, Bulgaristan, Brezilya ve Arjantin'den mısır, Tayland, İtalya ve Avustralya'dan 500 bin ton pirinç ithal edilmiştir.
Kısacası 68 milyonluk Türkiye nüfusu ABD'nin ve AB devletlerinin pazarı haline getirilmiştir. Doğru tarım ve destekleme politikalarıyla tarımın, üreten ve ülkemizin gereksinmelerim karşılayan, kalkınmamıza katkıda bulunan bir sektör haline getirilmesi şarttır. Bunun için öncelikle acil sorunların çözümü sağlanmalıdır, bu sorunları maddeleştirmek istiyorum.
1- Tarımda tutarlı ve sürekli bir devlet politikası uygulanması yaz boz tahtası olmamalı.
2- Tarımın alt yapısı ile ilgili sorunlar çözümlenmeli. (Tarımsal alt yapı yetersiz, işletmeler küçük, toprak-su kaynakları geliştirilmemiş) Kamu-çiftçi kuruluşları verimli olarak çalışamıyor. Tarım-sanayi-ticaret entegrasyonumuz yeterince sağlanamıyor. Tarımda girdi ve teknoloji kullanımı düşük, araştırma ve eğitim etkinlikleri etkisizdir.
3- Uluslar arası Para Fonu'na (IMF) verilen taahhütler, uygulamalar ve yasaklamalar. Tütün kotaları, şekerpancarı üretiminin sınırlandırılması kaldırılmalı.
4- AB ortak tarım politikalarına uyum sağlanmalı.
5- Tüm ürünlerde üretimin ve kalitenin yükseltilmesi, ürün planlaması için prim desteklemelerinin sürdürülmesi gerekir.
6- Tarım kesiminde çağdaş örgütlenmenin önü açılmalı. Her ürün dalında Üretici Birlikleri kurulmalı. Bu üretici birlikleri-nin üst kurulunda Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) olmalı. Konfederasyon biçiminde tabandan tavana doğru bir örgütlenme olmalıdır. Bunun için öncelikle 6964 sayılı TZOB yasasının yeniden düzenlenerek çağdaş bir örgüt olması sağlanmalıdır.
7- Tohumluk (ıslah çalışmalarına ağırlık verilerek bu konuda dışa bağımlılık azaltılmalıdır)
8- Gübre (toprak analiz laboratuvarları, bölgenin özellikleri dikkate alınarak yurt düzeyinde yaygınlaştırılmalı, çiftçilerimizin gübre uygulamalarım toprak analiz sonuçlarına göre yapmalarım sağlamak.
9- Ülkemizde tarım ilaçları bakımından en önemli sorun, tarımsal mücadele ilaçlarının bilinçsiz kullanımıdır. İlaç satışları Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı kontrolünde, ziraat mühendisleri tarafından verilecek reçetelerle yapılmalıdır. İlaç kalıntı analiz laboratuvarları, İhracatçı Birlikleri desteği ile acilen kurulmalıdır.(NK/BB)