Eveleyip gevelemeye, diploması, reel politika deyip kıvırtmaya gerek yok. Önümüzdeki tercihler bu kadar nettir. Bütün mesele seçim yapmada...
Bazıları hala, 6 milyar dolar hibeyi mi kabul edelim, 20 milyar dolar krediyi mi. Hurşit Güneş gibiler, hibe mi iyidir, kredi mi? tahlili yapıyor...
Güngör Uras da diyor ki, "Bu paralar gelse bile, şimdiden Türkiye'nin kaybı daha büyük. Kaybolan saygınlığın parayla ölçülmesi mümkün değil..."
Nazım bir şiirinde "ölümden öte köy var mı?" diye sorar. Şimdi Türkiye tam da o soruyu sorarak başlamalıdır.
ABD'nin dayatmalarına, zorbalığına, yekten "Hayır" demenin külliyen bedeli nedir?
Yoksullaşma mı? ABD zorbası, IMF silahı ile vurup tüm ekonomiyi sabote edebilir. Sonuç ne olur? Biraz daha yoksullaşma mı?
Elini komşu kanına, masum çocuk kanına bulamaktansa.
"Varsın yoksulluk olsun" diyemez miyiz?
"Hayır" demenin bedeli nedir ?
Güneyden cephe açar, sizi masaya oturtmam , Kürt kartımla sizi vururum tehdidi ve belası mı?
Elini komşu kanına, masum çocuk kanına bulamaktansa, buna da "Hodri meydan " diyemez miyiz ?
"Hayır" demenin bedeli nedir?
Dünyada kara listeye alınmak, izole edilmek mi?
Elini komşu kanına bulamaktansa, bununla da baş edemez miyiz?
Ölümden öteye köy yok..
Yoksullaşma, yalnız bırakılma ve entrikalarla cebelleşme...
Hırsıza kapı açmamanın, ama onurlu kalmanın bedelleri bunlar olacaksa, bunları sineye çekemez miyiz?
Ben derim ki, yoksullaşalım ama onursuzlaşmayalım..
Herkese sorulsun ve herkes fikrini söylesin, ama sadece dinlemekle kalmayıp, insanların tercihlerine göre davranılsın.
Herkes de, fikrinin arkasında durup bir şeyler yapsın...
Zaman, o zamandır... (MS/NM)