*Fotoğraf: Dilek Şen/bianet
27 Ağustos'ta Büyükada Rum Yetimhanesi'nin restorasyon sürecine ilişkin bilgilendirme toplantısında Yetimhane Restorasyon Projesi Koordinatörü Laki Vingas'ın yaptığı konuşmayı olduğu gibi yayımlıyoruz.
TIKLAYIN- Büyükada Rum Yetimhanesi restore edilecek
“Orada yetim çocuklarımla iyi günler yaşadık. Mücadele ettik yetim kelimesini (çocukların) sırtlarından attık.”
Bu sözler 1955-61 yılları arasında yetimhanede çalışmış orada yaşayan ve öğrenim gören çocukları tanımış ve bugün de burada aramızda bulunan Büyükada Rum Yetimhanesi öğretmenlerinden Yannis Kalamaris’e ait.
Önemli adım
Arkamızda tüm heybeti ile duran binanın sessiz direnişine, ayakta kalma mücadelesine hepimiz yakından ya da uzaktan bir şekilde tanığız. Kapılarının kapandığı 1964 yılından bugüne dek geçen 57 senede Büyükada Rum Yetimhanesi zamana, doğaya, çevresel faktörlere direndi. Birçok bölümleri ve çatısı ciddi olarak tahribata uğrasa da bütünlüğünü koruyarak ayakta kalmayı başardı. Çok şükür ki, orijinal hali ve son teknoloji ile rölövesi çıkarılarak kayıt altına alındı ve yarınlara bir anıt eser olarak taşınmasının önünde önemli bir kapı açıldı.
Sevgili Kalamaris, Adalılar ve Yetimhane çalışanları olarak elbirliği ile çocukların sırtından yetimlik kelimesini attık diyor. Peki bir binanın yetimliği onun sırtından nasıl kalkar? Buna cevabım onun gelecekte tekrar yaşayan, faal, fonksiyonel çevreye duyarlı bir bina olacağına güven duymak ve inanmak ile olacağı yönünde olur. Biz, bugün burada, bu binanın tekrar ayağa kalkacağına dair olan güvenimizi tazelemek, bu yolda attığımız somut adımları sizlerle paylaşmak ve desteğinizi almak için toplandık.
Neler yapıldı?
Son yıllarda neler oldu, hangi yeni adımları attık?
Europa Nostra Türkiye’nin girişimiyle, 2018 yılında Yetimhane'yi ‘Avrupa’nın tehlike altındaki 7 kültürel miras alanından biri olarak ilan etti’. Akabinde toplantılar, buluşmalar ziyaretler süreci başladı. Danışma kurulu ve sekretarya oluşturuldu, logosu tasarlandı ve seçildi, web sitesi düzenlendi, destek projelerine müracaat edildi, dijital belgeleme, rölöve çizimleri ve malzeme analizleri sonuçlandı; ilgili anıtlar kuruluna sunuldu, restitüsyon çizimleri hızla devam etmekte, Tarih Vakfı ile arşiv belgeleme çalışmaları başlandı. Prof, Mehmet Alper ve eşi Prof. Berrin Alper’in 1992 yılında hazırladıkları projeler ve araştırmalar kitaplaştırıldı.
TIKLAYIN- Büyükada Rum Yetimhanesi 12 Kültürel Miras Alanı Arasına Girdi
Kısa vadeli hedefler
Kısa vadeli hedeflerimiz: Restorasyon öncesi binanın korunmasına yönelik geçici destekleme tedbirlerinin rölöveye uygun şekilde anıtlar kuruluna sunulması. Binanın fonksiyonunun belirlenmesi konusunda Eylül/Ekim aylarında uzmanların katılacağı bir çalıştayın düzenlenmesi ve tabii ki restorasyon için finans imkanlarının tespit edilmesi önceliklerimiz arasında olacaktır.
Bu bina yıkıntı halinde iken, mimari, tarihi ve kültürel değerine kıymet vermek ve gelecekteki potansiyeline inanarak onu yeniden İstanbul’a kazandırmak için gerek devletimiz, gerek Patrikhanemiz, gerekse şehrimizin yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşları olarak elimizi taşın altına koymak, birçok bilinmezliğe rağmen bu iradeyi göstermek ve canlı tutmak bugün hepimizin atacağı yegâne anlamlı adımdır.
Kültürel ve vatandaşlık aidiyeti
Bu bina ve temsil ettiği tüm değerler Rum toplumunun bu topraklardaki zengin geçmişine işaret ederken, binanın yıkıntı halinde olması mevcut cemaatin ve bu topraklardaki Rum kültürünün ruh halini yansıtıyor.
Ömrünü, ortak yaşam, eşit vatandaşlık olgusunu hissetmek, hissettirmek ve yaşamak ülküsüne adamış biri olarak inanıyorum ki, Büyükada Rum Yetimhanesi'nin ayağa kaldırılması, İstanbul’a yeniden kazandırılması, bu ruh halinin tamiri için çok anlamlı bir gelişme olacak.
Bu vesileyle uzun yıllar önce bu binaya tutkuyla bağlı olan ve kurtarılması için verdiği çabalarla beni etkileyerek yetimhaneyle gönül bağı kurmamı sağlayan Emine Erdoğmuş'a saygılarımı sunuyorum.
Hikayesi hayat bulsun
Kültürel aidiyetimiz ile vatandaşlık aidiyetimizi birleştirerek çıktığımız bu yolda toplumumuza ve paydaşlarımıza güveniyor; bu hikâyenin terk ediliş, yıkım, kayıp ve hüzün ile özdeşlemiş bir hikaye olmaktan çıkarak, yaşayan, üreten, varlığı ile topluma değer katan bir yaşam alanına dönmesini umuyorum. Dileyelim, Büyükada Rum Yetimhanesi'nin hikayesi, artık maziye karışmış, nostaljik bir öykü olmasın. “Ah bir zamanlar” diye başlayan cümleler ile anılmasın. Hikayesi yeniden hayat bulsun, yaşasın, yeni kahramanları olsun ve yeni sayfalar yazılsın.
(LV/NÖ)