Video ve Fotoğraflar: Eren Dağıstanlı
Borçka Belediyesi’nin önü kalabalık, her etkinlik öncesi olduğu gibi hoparlörlerden horon çalınıyor. Belediye'nin 15-22 Mayıs tarihleri arasında düzenlediği Tiyatro ve Kitap Günleri'ndeyiz.
10 ülkeden 60 tiyatrocunun geldiği Uluslararası Gençlik Tiyatro Buluşmaları için son hazırlıklar tamamlanmış, açılış yürüyüşü için bekleniyor.
O da ne, yüzü gözü boyalı, kostümlü, tuhaf hareketler yapan birileri horona dâhil oluyor, düz horon düz horon olalı bu kadar eğlenceli olmuyor.
Tiyatro salonu olmayan kentin tiyatro buluşmaları diye yola çıkan belediye çalışanları, gönüllüler, tiyatrocular ve Borçkalılar büyük bir coşkuyla kentin girişinde bulunan tarihi demir köprüye doğru yürüyüşe başlıyor.
Yürüyüş boyunca tulum ve akordeon sesine tek bir slogan eşlik ediyor: yaşasın tiyatro!
Dirmit’in hikayesi
Açılış yürüyüşü sonrası onlarca tiyatrocu Borçka sokaklarında gezinirken, akşamında sahnelenecek olan oyun için Acarlar Meslek Yüksekokulu’nun konferans salonunda hazırlıklar yapılıyor.
Konferans salonunun yerden çok az yüksek olan pek de sahneye benzemeyen sahnesinin ışıkları yetersiz. Merdivenler kuruluyor, merdivenin ayaklarını oyuncular tutarken, belediye çalışanları yeniden şekillendiriyor ışık sistemini.
Tiyatro buluşmalarının ilk oyunu Latife Tekin tarafından kaleme alınan Sevgili Arsız Ölüm romanındaki Dirmit karakterinden yola çıkıyor.
Oyun öncesi 400 kişilik konferans salonunun dolup dolmayacağı merak konusuyken bir saat kala salonun önü tıka basa...
“Böyle olmayacak” diyor başkanın şoförü ve can yoldaşı Orhan abi, gidip sandalye yetiştiriyor salonda boş gördüğü her yere. Kapılar açıldığında insanlar koşarak salonu dolduruyor. Salonda tek bir boş koltuk, boş sandalye kalmıyor Dirmit’in hikâyesi öncesi.
Işıklar kapanıyor, pek de sahneye benzeyemeyen sahnede perde olmadığı için açılamıyor, oyun Dirmit’i canlandıran oyuncu Nezaket Erden’in sahneye girmesiyle başlıyor.
Köyden şehre göç eden kalabalık bir ailenin şehirle mücadelesini, ailenin en küçük kızı Dirmit'in anlatısıyla izliyoruz. Belki de yüzlerce Borçkalı kadın kendini görüyor Dirmit’in yolcuğunda. Nezaket Erden çıtı pıtı bir oyuncu, ancak Dirmit ile sahnede devleştikçe devleşiyor. Yüzlerce izleyici oyunu ayakta alkışlıyor.
Her yer sahne her yer tiyatro
İlk oyun geride kalıyor. Belediye başkanı Ercan hocanın (öğretmen olduğu için tüm kent “hocam” diye sesleniyor) keyfi yerinde, "bu işi başardık, ilk günü atlattık" diyor.
Dirmit sonrası her akşam bir oyun sahneleniyor konferans salonunda. Yüzlerce insan Şatonun Altında, Babamı Kim Öldürdü, Bir Kadın Uyanıyor, Seyircisiyle Kurulan Masallar, Meddah, Uçuk Bir Kadın, Hop Hop, Clown Show ve Romeo ve Juliet oyunlarını izliyor.
Akşam konferans salonu ana sahne olarak kullanılırken, Borçka’nın bütün okullarında gün boyu gösteriler ve atölyeler devam ediyor.
Kapalı halk pazarı dans performanslarına ev sahipliği yapıyor. Halkın öyle büyük bir ilgisi var ki, köylerden oyunlar için talep geliyor. Anında organize olunuyor, Borçka’nın neredeyse bütün köylerinde performanslar sergileniyor.
Acaba ücretli olsa bu kadar rağbet olur muydu diye kendi aramızda konuşurken Borçkalı bir amcamız kulak misafiri olup yanımıza geliyor. “Parali da olsa gelurduk, yeter ki olsun” diyor.
Okul bahçelerindeki performanslardan unutulmaz olanı Danimarkalı sanatçı Villads tafından gerçekleştiriliyor.
İllüzyon, beat box ve vücut perküsyon unsurlarını bir araya getiren Villads, aynı zamanda interaktif gösterisiyle Borçkalı gençlerle atölyeler de yapıyor. Villads’ın gösterisi biter bitmez, bu sefer de Borçkalı gençlerin gösterisi başlıyor. Okul bahçesinde horon kuruluyor, Villads’a Hemşin horonu öğretiliyor.
“Alçakgönüllü, hünerli, sevdalı” kitap günleri
Tiyatro buluşmalarıyla eş zamanlı olarak Borçka ilk defa kitap günlerine de ev sahipliği yapıyor. Belediye önündeki alan kitap fuarı haline dönüştürülüyor.
Borçka Belediyesi ve Yayıncılar Kooperatifi’nin birlikte düzenlediği kitap günleri Zeynep Altıok Akatlı’nın söyleşi ve imza günüyle başlıyor. Zeynep abla şanslı, söyleşisinin olduğu gün, ne hikmetse yağmur yok, akşam güneşi de yakmıyor. O günden sonraki bütün söyleşiler için sahne standı güneşin pozisyonuna veya yağmur durumuna göre yer değiştirecek, dinleyicilerin sandalyeleri de her gün yeniden yeni yerine taşınacak.
Zeynep abladan sonra bir hafta boyunca Latife Tekin, Ataol Behramoğlu, Taner Gökdemir, Ruhan Odabaş, Cemil Kılıç, İsrafil Balcı, Ercan Kesal, Berkant Gültekin, İbrahim Varlı, Kevser Ruhi, Leman Albayrak ve Ayşen Şahin okurlarıyla buluşacak...
Kitap günlerinin en unutulmaz günü ise şüphesiz Ataol Behramoğlu’nun katılımıyla gerçekleşiyor.
Borçkalı oyuncu Hakan Atalay’ın söyleşisi sırasında geliyor büyük usta alana. İnsanlar kendisini karşılamak isteyince, “söyleşi var lütfen bölmeyelim” diyerek yerine oturuyor.
Hakan Atalay’ın söyleşisi sonrasında mikrofonu eline alıyor, “ben oturmayı pek sevmiyorum, öğretmenken de öğrencilerimin arasında dolaşırdım” diyor ve bütün söyleşisini ayakta gerçekleştiriyor.
Ataol Behramoğlu Karadeniz ile olan hikâyeleriyle başlayan söyleşisinde memleketin içinde olduğu durumdan bahsederken cesur olmak gerektiğini vurguluyor. Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum şiiriyle de noktayı koyuyor. İki saatten fazla süren söyleşiyi yüzlerce insan izlerken, bir o kadarı da ayakta takip ediyor.
Söyleşi sonrası, ikinci kırkıncı yaşına giren ustaya küçük bir sürpriz de yapılıyor. Büyük usta kendisine gelen pastanın mumlarını Borçkalı çocuklarıyla üflüyor, dilimlenen pastayı kendi elleriyle çocuklara ikram ediyor. Unutulmaz…
Hilal’in hikâyesi
Kitap günleri ve kentin her yerinde atölyeler devam ederken, akşam oyunlarına katılım her gün artıyor. Konferans salonu önünde salona prova esnasında giriş yapılmaması için görevliler beklerken, ufak tefek bir genç kadın “ben salona girmek istiyorum, görmem lazım hem görevliyim hem oyuncuyum” diyerek görevlilerin arasından sıyrılıp giriyor içeri. Arkasından ben de giriyorum salona, “aferum, güzel girdin içeri de sen kimsin?” diye soruyorum.
Son gün Borçkalı gençler tarafından sahnelenecek olan oyunda oynayacağından, tiyatro buluşmalarında da görevli olduğundan bahsediyor Hilal.
Borçka Belediyesi tiyatro buluşmalarını Danimarka’da 2 yıldır faaliyet gösteren The Commedia School ile birlikte düzenliyor. The Commedia School aynı zamanda bir oyuncu eğitim programı. Borçka Belediyesi de bu programla birlikte aralarında Hilal’in olduğu 9 genci Danimarka’da bir hafta sürecek eğitime gönderiyor.
Aslen Yomralı olan ve Borçka’da sosyal hizmetler okuyan Hilal, bu eğitim programından belediye anonsu sayesinde haberdar olmuş. Yaşadığı deneyimi şöyle anlatıyor:
“Seçmelerin yapılacağı ilan Borçka’da yankılandığı andan itibaren içimde yeni bir kapı açılmıştı kendime doğru, megafondan çıkan bu sesin hayatıma güzel şeyler katacağının farkına varır gibi olmuştum aslında… Seçme günü belediye binasının önündeki kalabalığı görünce içimdeki heyecana engel olamamıştım. 80 kişinin içinde adımın okunduğunu duyunca, o anın bende yarattığı heyecanı hiç unutmadan aynı şekilde yoluma devam etmek istedim. Tiyatro oyunlarında, buluşmalarda, söyleşilerde, kuliste, kendi sahnemde, içimde hep adımın ilk okunduğu heyecan vardı.”
Hilal ve arkadaşları yapılan seçmelerden sonra yaklaşık 6 ay boyunca tiyatro eğitimi almışlar. Borçka tiyatro buluşmalarının son oyunu olan Romeo ve Julıet’i onlar sahneliyorlar.
Verona’da Borçka’da
Borçkalı gençlere 6 ay boyunca eğitim veren oyuncu ve yönetmen Ayşegül Çaylı, Romeo ve Julıet’in belli kısımlarını Borçka’ya uyarlamış. Bir klasik olan Montegue ve Capulet aileleri arasında geçmiş yıllara dayanan düşmanlığın hikayesinde bir anda Borçka’nın köylerinin isimleri duyuluyor, müziklerde ise Hemşin Yaylaları ve Gelevera Deresi…
Oyunda Borçkalı gençler; Aylin Kalfa, Gizem Altıntaş, Hasan Açıkgöz, Hilal Gülsoy, Özge Yılmaz, Selen Şentürk, Sudenur Can Şimşek, Taylan Ataşimsek, Yusuf Atalay ilk kez hem de kendi kentlerinde seyirciyle buluşuyor.
Oyunda bütün oyuncular, dönüşümlü olarak her rolü oynuyor. Gelevera Deresi’nin “endurdun kaşlarini babani mi öldurdum?” bölümünde “öldurdunuz tabi” diyerek, iki aile arasındaki düşmanlığa atıfta bulunuluyor.
Başka bir yöresel türkünün “Kız benden başkasına / Sevdalanırsan eğer / O beyaz gelinliği” diye ilerleyen sözleri ise tam yerinde kesiliyor... “Giydiğin anda geber” kısmına sahnedeki kadın oyuncular müsaade etmiyor ve şarkı susturuluyor, anlayana çok anlamlı bir mesaj ulaştırılıyor.
Oyunun finalinde Borçkalı gençler, koro şeklinde bir dilek bırakıyorlar bizlere, aslında bir öğüt bir ödev…
“Ve böylece biz de yepyeni bir hikaye yazalım hep birlikte; zamanın düşmanlıkla ve nefretle zehirlenmediği o hikayede, kimsenin gücü yetmesin güzel çocukları hırpalamaya; ve hiç kimse cesaret edemesin aşka, umuda, barışa ve özgürlüğe dokunmaya…
Verona’da Borçka’da, Verona’da Borçka’da!”
(ED/EMK)