Fotoğraf: Canva, *Yazı ilk olarak Yakın İlişkiler'de yayınlanmıştır.
Ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına dahil olması, onlarla vakit geçirmesi, kararlarında yanlarında olması, koruyucu ve kollayıcı olması - doğru seviyede kaldığı sürece - çocuklar için oldukça olumlu bir durum.
Ancak yeni nesil ebeveynler arasında farklı bir ebeveynlik tarzı ortaya çıkıyor: Helikopter ebeveynlik. Adından da anlaşılacağı gibi bu ebeveynlik stilinde ebeveynler, fazla çocuk odaklı ve korumacı bir tavırla tıpkı bir helikopter gibi sürekli çocuklarının tepesinde geziyorlar.
Onlar adına her şeyi kontrol ediyorlar, kararlar alıyorlar ve problemleri çözüyorlar. Bir ebeveyn için sürekli çocuğuna odaklanmak, daima onu koruyup kollamak ve kontrol etmek hayat tatmini sağlayabiliyor. Peki, bu durum çocukları nasıl etkiliyor? Sürekli yeni neslin artan kaygı düzeyinden, antidepresan ilaç kullanma sıklığından, karar alma konusundaki eksikliklerinden bahsediliyor. Acaba bu durum helikopter ebeveynlik ile ilgili olabilir mi?
Genel olarak ebeveynlik davranışlarına baktığımızda kontrolcü davranmanın zararlarını gösteren birçok bilimsel çalışma var. Ancak bu kontrolcü davranışlar çoğu zaman çocuğun davranışlarını bilinçli bir şekilde kısıtlama, hayatına sınırlar koyarak sürekli müdahale etme; bağırarak, tehdit ederek, çocuğu sindirerek istediğini yaptırma gibi olumsuz ve çocuğun iyiliğini çok da ön plana koymayan bir şekilde ortaya çıkıyor.
Helikopter ebeveynliği bu tarz kontrolcü ebeveynlikten ayıran belki de en önemli özellik amacının aslında tamamen iyi niyetli olması. Helikopter ebeveynler çocuklarını okula götürüyorlar ama sağlıklı bir şekilde oradan ayrılmak yerine bahçede beklemeyi veya sınıfa girip çocuklarının yanına oturmayı dahi tercih ediyorlar.
Bireyselleşme süreci sekteye uğruyor
Üniversite yaşındaki çocukları oda arkadaşlarıyla sorun yaşadıklarında telefon açıp olaya müdahil oluyorlar. Hatta ABD'de son yıllarda sıkça görüldüğü üzere çocukları üniversitedeki derslerinden düşük notlar aldıklarında hocalara ve hatta okul yönetimine telefon açmada bir sakınca görmüyorlar. Bu ebeveynler, çocuklarının hayatlarına dahil olmayı onlara yaptıkları bir iyilik olarak görüyorlar. Ancak bunu yaparken insan gelişiminde kendiliğinden oluşması gereken otonomi kazanma, kendi kararlarını kendi veren ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir birey olma yeteneğini çocuklarının ellerinden alıyorlar. Çocuklarının hayatlarında fiziksel ve duygusal olarak yer edinmeyen ve bu şekilde çocuklarına zarar veren ebeveynlerin aksine, helikopter ebeveynler bu konuda aşırıya kaçıyorlar ve çocuklarının bireyselleşme sürecini sekteye uğratıyorlar.
Peki, çocukların hayatına müdahil olma sınırını belirleyen etkenler nelerdir? Öncelikle çocuğun yaşını ve yaşının getirdiği kabiliyetleri göz önünde bulundurmak çok önemli. Ama bunun yanı sıra durumları da iyi okumak gerekiyor. Çocuğun kişisel alanına müdahale etmeden sınırı koruyabilmek bu işin sırrı. Helikopter ebeveynler bu sınırı koruyamıyorlar. Çocuğun her anını kontrol etmeye çalışıyorlar, kendisine ait özel bir alan bırakmıyorlar. Bunun yanı sıra çocuğun kendini geliştirebileceği, kendi alanında mutlu ve özgür bir şekilde hareket edebileceği alanlar yaratmak onlara iyi gelirken bu alanlara müdahale etmek çocukların kendini yetersiz görmesine yol açabiliyor. Özellikle de geç ergenlik ve erken yetişkinlik dönemlerinde çocuklar tam da kendi kimliklerini bulma çabası içerisindeyken müdahaleci davranışlar çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor.
Güven problemi yaşıyorlar
Bağlanma teorisine göre erken çocukluk döneminde ebeveynlerimizle yaşadığımız deneyimler, gelecekteki deneyimlerimizi etkiliyor. Helikopter ebeveynlere sahip çocuklar, genellikle güven problemi yaşıyorlar ve bu durum gelecekteki ilişkilerine zarar veriyor. Bunun yanı sıra ne yazık ki hayata hazırlıksız yakalanıyorlar. Kendi işlerini kendi başlarına halledemeyecekleri duygusuna kapılıyorlar.
Bağımsız olmayı öğrenemediklerinden sıradan aktiviteleri yapabilme yeteneğine bile sahip olduklarını fark edemiyorlar. Hayatlarında bir sorunla ya da tümsekle karşılaştıklarında, kendileri yerine o sorunu sihirli bir şekilde ortadan kaldıracak bir kişinin ya da varlığın olduğuna inanıyorlar. Savaşmaya ya da mücadele etmeye ihtiyaç duymuyorlar, çünkü bu zamana kadar her şey ebeveynleri tarafından onlar için sağlanmış. Dünyayı ya da kendi dünyalarını değiştirme gereklilikleri yok, çünkü hiçbir sorun sonsuza kadar sürmez. Sihirli bir güç (yani ebeveynleri) gelip sorunları onlar için kolayca yok edebilir. Bundandır ki bu şekilde büyüyen çocuklar, büyüyünce de hâlâ ebeveynlerine bağımlı yetişkinlere dönüşüyorlar.
Üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmaya göre, helikopter ebeveynlere sahip olan çocuklarda daha yüksek anksiyete ve depresyon görülüyor ve bu çocuklar hayattan daha az tatmin duyuyorlar. Helikopter ebeveynlere sahip olan üniversite öğrencileri kendilerini yetersiz ve yeteneksiz görüyorlar. Başka bir araştırma ise yine üniversite öğrencilerinin kendi öz güvenlerini artıracak aktiviteleri keyif verecek aktivitelere (seks yapmak, içki içmek, şeker tüketmek) dahi tercih ettiklerini gösteriyor.
Çaresiz ve yetersiz hissetme
Bu çocukların ebeveynlerinden gördükleri şefkatin başarıya ve kendilerine çizilen yolu takip etmeye odaklı bir şefkat olduğu değerlendirildiğinde bu sonuç şaşırtıcı değil. Üstelik bu kadar koşullu gösterilen sevgi, çocuklara uzun vadede zarar da veriyor. Ebeveynleri tarafından "matematikten 90 aldığı için", "komşuların yanında düzgün davrandığı için", "annesini üzmediği için" sevilen ve övülen çocuklar, bunları sağlayamadıklarında sevgisiz ve ilgisiz kalmış gibi hissedebiliyorlar.
Bütün bu araştırmalardan çıkarılan sonuç ise şu: Bu şekilde yetiştirilen çocuklar belki akademik olarak daha başarılı olabilirler, ama kendilerini hayatta daha çaresiz ve yetersiz hissediyorlar. Ebeveynlerin, çocukların hayatlarındaki yerlerini sağlam bir şekilde korurken bunu sevecen ve sıcak bir şekilde ve doğru sınırlar içerisinde yapmaya özen göstermeleri; kendi benliklerini tam olarak oluşturabilen mutlu, başarılı, güçlü ve bağımsız bireyler yetiştirmeyi mümkün kılıyor.
(GS/AÖ/AÖ)