Her yeni yılın yeni bir başlangıç olduğu ifade edilse de bunun bizim için bir anlam taşımayacağı ortada. Dolayısıyla bilgisayarın başına oturduğum şu anda sizlere yeni bir yıl ve bu yeni yılın getireceklerine dair güzel ve umutlu şeylerden söz edemeyeceğim, beni bağışlayın.
Ülkemizin tarihi, dramatik olayların ve acımasızlıkların gelenek haline geldiği olaylarla örülü. Korkuların çoğaltıldığı, özgüven duygusundan yoksun bırakılmış ve gelecek umudu olmayan kuşakların yetiştiği bir tarih... Kendi içindeki daha fazla özgürlük ve demokrasi istemleri, ya "komünist", ya "bölücü" ya da "şeriatçı" diye adlandırıp suçlayarak temel insan hak ve özgürlüklerini görmezden gelerek ihlal eden bir anlayışın tarihi... Geleneksel hale getirilmek istenen faşist askeri darbelerle değişim ve özgürlük taleplerini sürekli kanla bastıran, farklı kültür, dil ve inançlar temelinde yok saymayı, katliamlarla meşrulaştıran bir zihniyetin krallığı.
Bu krallık, hükmünü sürdüğü topraklarda, yarattığı tarihe gömülmüş, can çekişiyor şimdilerde. Can çekiştikçe de saldırganlaşıyor ve bu saldırganlık arttıkça tarihin kanlı ve kirli sayfaları aralanmaya başlıyor. Aralanan bu sayfalarda ortalığa saçılan gerçeklerin insanlık tarihini sarsacak nitelikleri, 86 yıllık "cumhuriyet ve demokrasi(!)" tarihinin gizli bırakılmış sarsıcı gerçekleriyle yüzleşmeye çalışıyor.
Bu gerçeklerin en sarsıcı olanı hiç şüphesiz 1937-38 yıllarında yaşanan Dersim kırımıdır. Despot devlet geleneğinin çatırdamaya başladığı bu günlerde, karanlık "kozmik" odalarda saklı bulunan belgelerde Dersim vahşetinin bütün boyutlarıyla ortaya çıkması pek olası görülmese de, bu sürecin ileriye dönük işlemeye başladığını söylemek mümkündür.
Dersimliler olarak bu sürecin mutlak takipçileri olacağız.13 Aralıkta, Kadıköy iskele meydanında dondurucu soğuk ve yağmura rağmen biriken Dersimliler kendi tarihsel değerlerine ve atalarının direngen ruhuna yakışır bir duruş sergilediler. Bu birlikteliğin bundan sonrada her türlü farklı düşünce ve yaklaşımların ötesinde, Dersimlilik bilinci ve direngenlik ruhuyla güçlenip devam etmesi gerekir.
Dersim vahşetinin bütün boyutlarıyla ortaya çıkmasını talep etmek ve sorgulamak hakkına sahip olduğumuzu hiçbir zaman unutmamalıyız. Hukukçu değilim ancak danıştığım ve bu konuda uzman olan hukukçu arkadaşlarımızın söylediğine göre, bu tarihsel sürecin mağduriyetini bugün hala giderememiş olan Dersimlilerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullanarak bu sürecin aydınlatılmasını talep etme hakkı bulunmaktadır.
AKP hükümetinin bu doğrultuda somut bir adım atamayacağı ortada. Zira bu hükümetin sözünü ettiğim sorunları çözüme ulaştırmaktan çok, kendi iktidarlarını sağlamlaştırmak yönünde hareket ettiklerini görüyoruz. Ergenekon süreciyle birlikte yapılan araştırma ve sorgulamaların giderek buna hizmet ettiği görülmektedir.
DTP' nin kapatılmasının, eğer "Demokratik açılım"dan söz edilecekse bu süreci ancak baltalamaya, sabote etmeye dönük bir anlam taşıyacağı biliniyordu. Dolayısıyla bu süreç, giderek Kürt siyasal iradesinin tasfiye edilmesine dönük bir içeriğe bürünmüş görünüyor. Çünkü DTP' nin kapatılması olayının hukuki hiç bir dayanağının olmadığı gibi, sonrasındaki gelişmelerinde gösterdiği gibi "Demokratik açılım" şeklinde lanse edilen sürecin bir parçası olarak Kürtlerin inkârı üzerinde gelenekselleşen politika, günün şartlarına uyarlanmış olarak yaşam alanı yaratıyor kendine. Yani Kürt halkının demokratik iradesini siyasetten yoksun bırakmak ve buradan bir sonuca ulaşmaya çalışmak, şimdilik yaşam alanını bulmuş görünüyor.
Bu kapatmanın hemen ertesinde belediye başkanları, parti yöneticileri ve insan Hakları Derneği yöneticilerinin "KCK operasyonu" kapsamında Nazi Almanya'sını hatırlatan bir uygulamayla tutuklanması, zorlu bir sürece girdiğimize işaret etmektedir. Bir halkın siyasal iradesine kelepçe vuran bir zihniyetin Türkiye'yi özgürleştireceğini düşünmek safdillik olur.
Evet, yeni bir yıla girerken kendimle ilgili birkaç söz etmek istiyorum.25 yıllık sanat hayatım boyunca en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin barış ve kardeşlik olduğuna inandım. Bu inancımı bu günde koruyor ve bu değerlerin sanatçısı olarak yeni yılı karşılıyor olacağım. Bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizin özgür ve demokratik bir ülke olması için şarkılarımı söyleyeceğim. Sanat adına bin bir ihanetin, maskaralığın, çıkarcı ve yoz ilişkilerin hayatımızı esir almaya çalıştığı bu ülke gerçeğinde kendim olmaya ve kendi değerlerimi korumaya çalışacağım.
Evet, yeni bir yılın getireceklerine dair düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim. Yazıma başlarken ki umutsuzluğumun yerine umutlu sözlerle bitirmek istiyorum. Yeni yılın, kendisiyle birlikte yeni olan, gelecek vaat eden her şeyi çoğaltacak bir yıl olmasını ümit ediyorum. Savaşın ve şiddetin ortasında yaşamak zorunda bırakılmış ülkemiz ve halklarımız için özgürlük dolu müreffeh bir yıl olmasını diliyorum.(FT/EÜ)