Bugünlerde aslında herkese cevap yetiştirmek gerekmiyor. Bu birkaç açıdan öyle kolay bir iş de değil üstelik. Önce işiniz bu olacak. Ya da böyle ucuz polemiklere ayırabilecek zamanınız olacak. Muhatabınızın sizi yeterince elit bulmayıp cevap vermeme riskini de göze almak durumundasınız. Hele bu kişi çok bilinen ulusötesi kapitalist bir şirketin temsilcisi, burjuva bir ailenin çocuğu ve sağlanan imkanlarla özel yetiştirilmiş bir elitse (Türk Büyüğü demek daha doğru olabilir) ve bugüne değin aldığı eğitimle Türkiye’nin entelektüel düzeyinin üstünde gibi gözüken görüşleriyle toplumda yer edinmiş ve Cumhuriyet gibi bir gazetenin bilim kültür ekinde yıllarca köşe yazmış ise işiniz daha da zor. Ayrıca bu kişinin adı dünyanın ve insanın evrimini açıklayan anabilim dallarından biri olan jeoloji ile anılınca iş daha da içinden çıkılmaz bir duruma evriliyor. Ama bizler, her ne kadar o bizi meslektaşı saymasa da onun tarzına ve üslubuna çok alışkınız. Ne tesadüf ki geçen haftaki Depremini Bekle(me)yen İstanbul yazımda zat-ı muhteremden de adını vermeyerek söz etmiştim. O da sağ olsun bir hafta sonra beni teyit etti! Ayrıca adını vererek eleştirmek haddimize mi düşmüş. Çapımız ne ki. Alt tabakadan jeologlarla da muhatap olmayı sevmez zatıâlileri.
Zorluk biraz da şu nedenlerle; öncelikle nevi şahsına münhasır bu zatın uzmanlık alanı olan levha tektoniği; dünya ölçeğinde depremleri oluşturan ana mekanizmaları açıklamaya çalışan bir dal ve uzmanlaşmak her jeoloğun harcı değil. Öyle sıradan jeologlar gibi Türkiye’nin dağlarında boşa zaman harcamayacak, kıta kıta gezecek ve büyük sorunlara çözüm bulacaksınız. Ee elbette bunları yapabilecek ekonomik gücünüz de olacak tabi. Her çapulcunun işi değil bu işler… Uluslararası ilişkileriniz de daha siz çocukken sizin adınıza kurulmuş olursa geriye kalıyor yeteneğiniz.
Bu zat; yıllardan beri Atatürk’e ve Silahlı Kuvvetlere hayranlığı ile nam salmış, Atatürk de bir diktatördür dediğinde bile vardır bir bildiği denilerek anlı şanlı Atatürkçüler tarafından bile eleştirilememiş, hatta konjonktürel nedenlerle birçok eski destekçinin adlarını bile anmayarak uzak durmaya çalıştığı 12 Eylül Paşalarının cenazelerine çelenk göndermeyi vefasının ve saygısının gereği olarak yerine getirmiş bir kişiyse işiniz biraz daha zor. telaşa mahal yok darbeyi bizim çocuklar yaptı diyen Amerika Başkanı ile aynı tarafta yer alan bu zata laf söyleyenin bütün müesses nizamla kavga etmeyi de göze alması gerekiyor.
12 Eylül Paşaları ilk nutuklarından birinde; ülkenin bir mühendis odasından rejimi değiştirmeye kalktılar diyerek Jeoloji Mühendisleri Odasını hedef tahtasına koyduğunda da onları alkışlamış, yeraltı kaynakları emperyalistlerin değil halkın malıdır şiarıyla kurulmuş JMO ya her vesile ile düşmanlık etmekte bir beis görmemiştir. Jeoloji mühendisi olmayı reddettiği için oda üyesi de olmamıştır.
Elit sınıfına koyarak onurlandırdıklarının sağladığı imkanlarla çıktığı TV programlarında , Marksizmin alfabesini bile bilmeyen kişilerle tartıştırılarak Marx’ı bile alt etmeyi başarmış(!) Marx'ın caniliğini bile ispat etmiş bir dahiden bahsediyoruz. Öyle ya, kapitalizme karşı çıkmak, onu yok edecek teoriler üretmek ancak insanlık düşmanı bir caninin işi olabilir. Şimdi hızını alamayarak, Türkiye halklarına mal olmuş, Yaşar Kemal’den Deniz Gezmiş’e ve birçok değere saldırarak gündeme gelmeye çalışan bu zat amacına ulaşmış gözüküyor. 12 Eylül Paşalarının insan onuruna aykırı uygulamalarını olumlayan ve Hitler’i bile yararlı diktatörler sınıfında sayan bu zatın sanıldığı gibi bir psikolojik sorunu yok. O ideolojisinin gereğini yapıyor. Bence çok da dürüst. Birkaç gündür büyük basının ana gündemini belirlemiş ve keyfi yerinde. Bazı hayranları hayal kırıklığına uğramış umurunda değil. Elitler mutlaka anlamıştır! Elitlik payesi bekleyip hayal kırıklığı yaşayanlar da olmuştur, elitliği elinden alınan da mutlaka. Telaş etmesinler bir hal çaresi bulunur elbet.
Uzmanı olmakla övündüğü jeoloji biliminin halkın sorunlarını çözmek gibi bir önceliği ve zorunluluğu olmadığını zaten kırk yıldır söylüyor. O bilimsel buluşlarla meşgul. O yüzden depremlerde ölen yoksullar da onu hiç ilgilendirmedi. Onlar cahilliklerinin bedelini ödediler ve böyle cahil kaldıkları sürece de ödeyecekler. Ben evimi güvenli bir bölgeden aldım ve depreme de dayanıklı demesinin üzerinden on beş yıl geçti. Şimdi geriye Büyük İstanbul Depremini beklemek ve deprem esnasında orgazma benzettiği bilimsel hazzı yaşamak kaldı! Kısmetse o da olacak. Yaşı henüz müsait.
Bunca senedir bir Nobel alamamanın haksızlığı elbette insanda bir travma yaratıyor. Üstelik romanlarını bile bitiremediği yazarlar alırken. Yıllar önce bilimin, salt bilim için mi insanlık için mi olduğu tartışılıp dururdu. Eksik bir tartışmaymış. Bu zat-ı muhterem sonunda kendisine belki de Nobel aldıracak bir buluşa imza attı; “Bilim diktatörler içindir!”… Kutlu olsun!.. (Şİ/HK)