Yaşamın her döneminde soluduğumuz havadan içtiğimiz suya, ailemizden içinde yaşadığımız topluma, genlerimizden sosyal ilişkilerimize, o kadar çok başlık sayabiliriz ki “sağlık” dediğimizde.
Sağlık dediğimizde sıraladığımız ne olursa olsun toplumsal bir bağlamı vardır. Yani “herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı”. Bu örgü ve bağlantıyı kuran ideolojik, kültürel ve siyasal zemine göre sağlık kavramı da sağlık hizmetleri de şekillendirilir.
Yaşamın her döneminde çeşitli içerik ve biçimlerde sunulan sağlık hizmetleri yaşamın son döneminde de farklı ihtiyaçlara yanıt verme durumunda olan çok boyutlu bir özellik taşıyor. Günümüz hâkim sağlık paradigması (değerler dizisi) yaşamın son döneminde sunulan ya da sunulması gereken sağlık hizmetlerini de biçimlendiriyor. Öyle ki ekonomik etmenlerin tıp ve sağlıkla ilgili yaklaşımları belirleyen en önemli faktör olduğu açık olarak görülebiliyor.
Son sayısında “Yaşamın Son Döneminde Sağlık Hizmetleri” başlığınaözel bir dosya ile yer veren Toplum ve Hekim Dergisi’nde dosya editörü Dr. Murat Civaner konuyu şu satırlarla ifade ediyor:
“Yeni teknolojik gelişmelerle birlikte örneğin insanların ‘yaşam’larını ya da daha doğru deyişle hayatta kalma sürelerini uzatmak olanaklı ve bu olanaklılıklar kimin hayatta kalmaya devam edeceğine karar vermek gibi dramatik seçimler yaratabiliyor. Üstelik bu tür kararların gerekçeleri sadece tıbbi değil ekonomik, hukuki ya da sosyal/kültürel nitelikli olabiliyor. Sağlık hizmetlerinin dünya çapında ticarileştirildiği günümüzde, yaşamın son döneminde sunulan hizmetlerin de bu yönelimden payını aldığı, maliyet-etkinliğin sunulacak hizmetin nicelik ve niteliğini belirlemede temel ölçüt olmasıyla, yaşam ve ölüme verilen anlamların dahi zorlanmaya başlaması güncel bir fenomen olarak karşımızda. Bu ve benzeri dinamikler ile onları çevreleyen bağlam, yaşamın son dönemini ve ona dair sorun alanının kapsamını genişletiyor. Dolayısıyla, ilk anda göründüğünden yaygın ve derin, ayrıca toplumun tüm bireylerine ve sağlık çalışanlarının mesleki pratiklerine düşündüklerinden daha yakın bir konudur söz konusu olan.”
Kimi zaman yoğun bakım hastalarının ve yakınlarının kimi zaman ağrıyla baş etmeye çalışan kronik hastalarının ihtiyaçları. Akla ilk olarak kanser hastaları gelse de geniş kapsamlı sunulması gereken, pek çok bulaşıcı olmayan hastalık yaşam sonu bakım gerektiriyor. Dergide yer alan verilere göre dünya genelinde 2011 yılında 29 milyon insan yaşam sonu bakım gerektiren bir hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiş ve bu rakam tüm ölümlerin yüzde 55’ini oluşturuyor.
Kritik bir dönemin önemli hizmetleri; özellikle yaşlanan toplumun ve “Sağlık hizmetlerinin dünya çapında ticarileştirildiği günümüzde”.
Dergide dikkat çeken ve “Utanç Verici Olanı Meşrulaştırmak: Yaşamın Son Dönemine Etik Yaklaşımı Ve Ölümün Ekonomi-Politiği” başlıklı çeviri makalede yer verilen bir cümle ile bitirelim: “Günümüzün 'yaşamın son dönemi' etiği ekonomik baskıların da parçası olduğu koşullar içinde evrilmektedir”. (CIY/HK)