Yasadışı olan nedir?
Çok basit. Toplumsal mutabakatla! Çıkarılan yasaların kapsama alanı dışında kalan her şey yasa dışı olarak kabul edilir. Doğru olan da budur.
Resmi olarak baktığımızda, devlette adı sanı bulunmayan, ticaret izni olmayan, vergi kaydı yaptırmamış, ruhsat almamış her türlü ticari faaliyet yasa dışıdır. Ticarette yasal olmak için en önemli kıstas kayıt ve vergidir.
Ama vergiden kaçmak için, ucuza getirmek için, adını duyurmamak için bu işi kayıtsız yaparsan yasalar ve yasa koruyucuları peşini bırakmaz, yakalar, yargılar ve o güzelim, vazgeçemediğin özgürlüğünü elinden alır. Duyurmak istemediğin adın birinci sayfadan gazetelerde yerini alır.
Kazanıyorsan vergini vereceksin.
Buradaki yasa dışı olma durumu, yaptığın işin iyi veya kötü olması, toplum tarafından kabul görüp görmemesi, insani açıdan doğru olup olmaması değildir. Seni yasa dışı yapan şey, adının devlette kaydı olmaması, elde ettiğin kazançtan vergi vermemen, devleti kandırmandır. Madem kazanıyorsun, hem de iyi kazanıyorsun, hem de çalışmadan, o zaman kaydını yapacak, vergini verecek, devletin toplumsal harcamalarına, maaş ödemelerine, yol yapımına sen de katkını sunacaksın.
Kumar oynatan kardeşim. Sen de aynı durumdasın.
Kaydını yap, iznini al, vergini ver, sana gösterilecek yerlerde, istediğin gibi kumarını oynat, insanların zaaflarından yararlanarak büyük kazançlar elde et. İnsanlar perişan olurmuş, evlerini bile satarmış, aileler dağılır, çocuklar perişan olurmuş, sen hiç düşünme bunları. İznini almış, vergini veriyorsan yaptığın her şey yasalara uygunsa, kanunsuz değilse, bırak onu zaaflarına yenilen, kazanma hırsıyla kaybedenler düşünsün.
Sakın ola vergini kaçırma. Anında yasa dışı konuma düşer, suçlu olursun.
Vergi kaçırmak, devletin harcamalarına, eğitime, sağlığa, devletin kurumsal harcamalarına, memur maaşlarına katkı sunmamak en büyük suçtur.
Yasadışı üretim yapanlar, alkol ve gıda üreticileri, kayıtsız satıcılar, kayıtsız mal satanlar, hepiniz aynı durumdasınız. Maliyeti düşüreyim diye vergi vermekten kaçarsan anında suç işlemiş olursun. Devletten, yargıdan ve bedelini ödemekten kaçamazsın.
Ama, vergini veriyorsan, ürettiğin malın içine koyulmaması gerekenleri de koysan, standartlara uymasa da ve hatta insan yaşamını tehlikeye de atsan çok önemli değildir. Vergini veriyor olmak hepsinden daha önemlidir. İhbar veya araştırmalar sonucunda ürettiğin malın içerisinde olmaması gereken bir takım maddeler bulunursa ödersin parasal karşılığı olan cezayı, kapatırsın. Yaptığın şey suç değil kabahat olur.
Yok öyle, canın istediğinde insan öldürmek. Öldürme arzusu içini yaksa, kavursa da öldürmek yasa dışıdır.
Onun da yolu var, biraz riskli olsa da.
Öldürme yetkisine haiz bir meslek edinebilirsin. Ufak tefek hatalara göz yumulan ve bu yetkiyi kullanabilen alanlar var. Çok çalışır, o mesleklerden birine girer, risklerine katlanır, içini yakan öldürme arzunu da yasal biçimde gerçekleştirebilirsin.
Ne tür iş yaparsan yap, yaptığın işin toplumsal yeri, insan hak ve özgürlükleri karşısında olumsuz olup olmaması, güzelliği, çirkinliği önemli değildir. Yapacağın işin devletle ilişkisi önemlidir. Ya devleti vergi yoluyla işine ortak eder ve yasal koruma altına girer, saygıdeğer biri olursun ya da kaşına çıkacak bedelleri ödersin. Bedel, vermekten kaçındığın vergiyle orantılı olur.
Ödeyeceğin vergi yapacağın işin temizlenmesini ve saygı kazanmasını sağlar.
Vergi vermezsen pezevenk, vergi ödersen genelev patronu olur, kazancı bol işin sayesinde ödeyeceğin verginin çok olacağı için ihtimalen vergi rekortmeni olur, plaket bile alırsın devlet yetkililerinden. Yanında müdürün, muhasebecin, şoförün olur yasal tarafından.
Kısaca söylemek gerekirse yasal olanla yasadışı arasında çok ince bir çizgi vardır. Kazancını devletle paylaşmayı isteyip istememek kadar ince, hassas ve çekici bir çizgi vardır ki bu çizginin ne tarafında olduğun önemlidir.
Bu durum ticaretin dışında da aynıdır.
Örnek vererek anlatım daha kolay ve anlaşılır olacağından bu yöntemle konuyu açmaya çalışalım.
Barış süreci denilen çözüm sürecini milat olarak kabul edelim. Bu miladın öncesinde Abdullah Öcalan’a "Sayın" dedikleri için yargılanan birçok örnek var. "Sayın" demenin suç olduğu dönemleri yaşadı insanlar. Bir "nezaket ifadesi" suç oldu. Yasadışı sayıldı. "Kürt" kelimesi yıllarca kullanılamadı. Birçok insan bugün serbestçe kullanılan terim veya sözcükler nedeniyle yasa dışı eylemde bulunmaktan yargılandılar.
Bu milat sonrasında ise, kısa süre önce yasadışı faaliyet kapsamına giren kelimelerin kullanımı iktidar mensubu yetkililer tarafından serbestleşti. Hatta kendileri önceleri yasak sayılan "sayın" sözcüğünü kullandı Abdullah Öcalan’dan bahsederken.
"Terör" merkezi sayılan Kandil’e gitmek bizzat devlet tarafından desteklendi, yetkili kılanlar tarafından ulaştırılmak üzere mektuplar gönderildi.
Yasadışı olan birçok şey, dönem gereği yasal oldu.
Yargı ve adalet uygulayıcılar sessizce seyretti. Karışmadı, tutuklamadı, yargılamadı.
İki yıl yasadışılıktan yasal görünüme geçen olgular, sokağa çıkma yasaklarının uygulamaya başladığı 25 Temmuz 2015 tarihinde tekrar devletin yetkilileri tarafından yasa dışı ilan edildi, görüldü, karşılandı.
Yasal ve yasadışılık arasındaki ilişki/fark bu kadar basittir.
Çizginin hangi tarafındasın? (NT/HK)