Türkiye’nin en can yakıcı sorunlarından birisi çıkar amaçlı organize suçlar gerçeğidir.
Kamusal yolsuzluklar toplumun siyasi ve sosyal yapısını sürekli tehdit altında tutar.
Uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, kara para aklama suçları toplumda yarattıkları tahribatlar ile kamunun her alanında kendisini gösterebilir.
Yolsuzluk ile çıkar amaçlı organize suçlar arasındaki birbirinden ayrılmaz bağlantılar yargıda var olmak ister. Yarattığı suçu ortadan kaldırma ve suç delillerini yok etme yöntemleri yüzünden karşımıza yolsuzluklara bulaştırılmış adliyeler çıkarılabilir. Adli yolsuzluklarda, yolsuzluğa bulaşmış kişiler haklarındaki soruşturmalardan ve kovuşturmalardan kurtulmak amacıyla kamu görevlilerine rüşvet vermekte, onları yıldırmakta, korkutmakta ve baskı kurmaya çalışmaktadırlar.
Yolsuzluklarını rahat yürütebilmek için kamu görevlilerini yolsuzluğa bulaştırma çabalarını sürdürürler. Yolsuzluğa bulaştırılanlar arasından kamu görevlilerini, emniyet mensubunu veya yargı personelini seçebilirler. Adliyeden birilerini çıkar amaçlı organize suçlarına dahil etmeye çalışırlar. Dosyalar, evraklar, kimlikler, ruhsatlar, lisanslar gibi belgeler arasına sıkıştırılmış, çekmece gözlerine atılan paralarla verilen rüşvetlerden oluşmuş ağların içinde yer alanlar; sahip oldukları kamu gücünü kişisel çıkarlar için kullanmaya başlarsa çıkar amaçlı suç örgütünün bir parçası olabilirler. Böylece kamu görevlilerinden oluşan ama yolsuzluğa bulaşmış organize gruplar ortaya çıkar. Sürgün verir, filizlenir ve adliyenin toprağına tutunur; yargıya pis biçimde yapışır, kirletir.
Yargı mensuplarının etik ilkeleri, vicdanları ne zaman kıpırdanır?
Hâkimlerin bireysel ve kurumsal olarak, hâkimlik görevini halkın emaneti olarak görmeleri, saygı duymaları ve halkın yargı sistemine güvenini yükseltmek ve sürdürmek için ellerinden gelen en yüksek çabayı göstermeleri beklenir.
İnsan haklarına ve özellikle temel özgürlüklerin evrensel ve etkin olarak korunmasına derinden bağlı olduklarından, Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi, şeffaflık yoluyla hâkimlerin bağlı oldukları etik ilkelerin kamuoyuna en geniş şekilde duyurulmasının ve bu ilkelerin uygulandığının toplum tarafından bilinebilir ve görünebilir olmasının, yargı performansını artırmada ve halkın güvenini sağlamada kilit rol oynadığını vurgulayarak Bangalor Yargı Etiği İlkeleri’ni göz önünde tutarak Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri kabul edilmiştir.
Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri’ne göre 4. değer olarak “Mesleğe Yaraşırlık” bakımından “Hâkim, tüm faaliyetlerinde, mesleğe yaraşmayacak şekilde davranmaktan ve görünmekten kaçınır. Mesleğe yaraşırlığın ölçüsü, makul bir kişinin zihninde, dürüstlüğü, tarafsızlığı ve yetkinliği hakkında olumlu ya da olumsuz bir algının oluşup oluşmadığına göre belirlenir.”
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Hâkimlerin Bağımsızlığı ve Sorumluluklarına yönelik CM/REC(2010)12 sayılı tavsiye kararına göre; “Hâkimler, faaliyetlerini, meslek etiği ilkeleri rehberliğinde gerçekleştirmelidir. Söz konusu ilkeler, disiplin cezası verilebilecek görevleri içerdiği gibi, aynı zamanda hakimlere ne şekilde davranacakları konusunda rehberlik eder.
Söz konusu ilkeler, kamuoyunun hakimlere ve yargıya güven duyulmasını sağlaması gereken yargı etiği belgelerinde yer almalıdır. Hâkimler, yargı bünyesindeki bir organdan, etik ilkeleri konusunda tavsiye isteyebilmelidir. Yargıtay’da 8 Aralık 2017 tarihinde Yargıtay Büyük Genel Kurulu tarafından oybirliği ile Yargıtay Yargı Etiği İlkeleri’ne dayalı olarak Yargı Etiği Danışma Kurulu Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Karar alınmıştır. Bu “kararın” amacı; hâkimlerin ve Yargıtay cumhuriyet savcılarının davranışlarının ve muhtemel davranış modellerinin etik değerlere uygunluğu hakkında, önerilerde bulunmak üzere kurulan Danışma Kurulu’nun çalışma usul ve esaslarını belirlemektir.
Hâkimler ve Yargıtay cumhuriyet savcıları davranışlarının veya muhtemel davranış modellerinin etik değerlere uygunluğu konusunda Kurul’dan görüş isteyebilirler. Kurul görüşleri bağlayıcı değildir, tavsiye niteliğindedir.
Bu Kurul, Yargıtay bünyesindeki tüm yargı üyelerine tavsiyelerde bulunmakta ve muhtemel davranış şekillerinin yargı etiğine uygunluğu konusunda rehberlik etmek amacıyla oluşturulmuştur. Disiplin suçu oluşturabilecek nitelikteki eylemler Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu tarafından soruşturulur ve karara bağlanır. Danışma Kurulunun yaptırım yetkisi yoktur. Danışma Kurulu’nun görevi, hâkim ve Yargıtay cumhuriyet savcılarının davranışlarının veya muhtemel davranış modellerinin etik değerlere uygunluğu hakkında karar vermektir.
Öte yandan Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi’ne (20-21 Kasım 2013/İstanbul) göre; hâkimlerin disiplin süreci şeffaf olmalıdır. Bir hâkim aleyhine yaptırım istemiyle başlatılan işlemlerde, bu işlemlerin kamuya açık veya kapalı yürütülmesine bakılmaksızın, nihai karar yayınlanmalıdır.
Yolsuzluğa bulaşmış olanlar için kim olurlarsa olsunlar yargı yolunu açmak gerekiyor.
Diğer yandan disiplin işlemleri bakımından meslekten çıkarmaya kadar giden süreci olan yaptırımlarla sağlanmaya çalışılan toplumun yargıya güven duymasını sağlayabilmektir…
Etik ilkelerin en çok konuşulduğu günümüzde; “yargıda etik ilkeler” tüm yargıçları, savcıları bağlıyor. İsterseniz ve böyle bir kaygınız varsa…
Geçmiş dönemlerde toplumda devlet içinde örgütlenmek suretiyle kendini gösteren ve bu örgütlenmesini “çete” olarak gerçekleştiren çıkar amaçlı organize suç örgütlerinin yargı ile olan ilişkilerini biliyoruz. Bu çetelerin yargılanması sırasında birçok davada gördük, tanık olduk. Hapse girenleri kimlerin görmeye gittiğini biliyoruz. Hangi siyasilerin ziyaret kuyruğuna girdiği haber oldu, öğrendik ve bin bir türlü ilişkilerine hiç şaşırmamıştık…
Rüşvet ve yolsuzluk çetelerinin yargıda neler yaptıklarını öğrenmiştik. Çeteleri gördük. Yolsuzlukların nasıl gerçekleştirildiğini bilen bir toplum olarak günümüzde yargıda yolsuzluk iddialarının ortasındayız. Yüksek dereceli hakimlerin çıkar amaçlı suç öğütlerinin yer aldığına dair iddialarla ilgili haberleri okuyoruz, dinliyoruz, izliyoruz.
Kamu görevlilerinin tutuklandığını, gözaltına alındığını duyuyoruz… Sosyal medya haberlerinin yanında, televizyonlarda son dakika haberleri ve altyazılarla verilen bilgiler yargıda yolsuzluğa bulaşmış yüksek dereceli eski/yeni kamu görevlilerinin adları geçiyor…
Adları geçenler mensubu oldukları yargıdan yayın yasakları ve “erişim engeli” kararları alarak toplumun bilgi edinmesini, tartışmasını, gerçekleri öğrenmesini ve haklarındaki eleştiriyi önledikleri gibi; güç sahipleri gibi davranıyorlar…Halkın bilme hakkını hiçe sayıyorlar…
Hâkimler ve savcılar, “Anayasa ve kanunlardan aldıkları yetki çerçevesinde, hür vicdanları ile evrensel değerleri şiar edinerek bağımsız ve tarafsız olarak görevlerini yürütürler. Bu bildirgede belirtilen etik ilkeleri içtenlikle benimser gerek meslekî gerekse sosyal hayatlarında bu ilkeler doğrultusunda davranmaya onurları ve vicdanları üzerine söz verirler.”
Hakimlerin ve savcıların üzerine söz verdikleri bildirge “Türk Yargı Etiği Bildirgesi”…
Bu ilkeler doğrultusunda onurları ve vicdanları üzerine söz verdiler…
Böylece yargıya güven sağlanacak!
Yargı Etiği İlkeleri’nden biri olan “Yargıya güvenin sağlanması ve sürdürülebilmesi için bağımsız olmak kadar, bağımsız görünmenin de önemli olduğu bilincindedirler” cümlesindeki ve “tarafsız görünmenin de önemli olduğu” bilinci ile “bağımsız görünmenin” bilincine ne oldu?
“Özü sözü bir kişilikleriyle oldukları gibi görünür ve göründükleri gibi olurlar” ilkesine ne oldu?
İonna Kuçuradi’nin sözleriyle tamamlayalım: “Hukuka etik kaygılar getirmek istiyorsak, hukuk insan haklarına dayanarak türetilmeli ve uygulanmalı. İnsan haklarının da her şeyden önce etik ilkeler olduğu unutulmamalı.”[1]
Yargının “etik ilkelerine” ne oldu? Yargıda etik ilkeler var ama neye yarar?
Hukukun etik kaygısı var mı?
Yargıda etik ilkeler bir yanda durduğu yerde duruyor, kıpırdamıyor bile…
Hiçbir işe yaramıyor.
Yargıda bir yanda etik duruyor, öte yanda “yolsuzluk” iddiaları hakkında yanıt bekleyen sorular yargıda orta yerde durup duruyor ve bir türlü kimse yanıtlamıyor!
Hukukun etik kaygısı yok!
Dipnot:
[1] Ionna Kuçuradi, Hukuk Felsefesini Yeniden Düşünmek, Maltepe Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2011, No: 43, s.19
(Fİ/VC)