Fotoğraf: Brady Knoll, Pexels
Yalnızlık, evlerden, caddelerden, sokaklardan geçer de gelir pencere önlerine, beklemelere. Gözün kapıda kalışı bile iyidir bazen. Gelecek biri vardır. Yalnızlık insana derttir, yüktür, külfettir eğer seçilmemişse. Bir de çok bilindik bir söz vardır hani “kalabalıkların içinde yalnız olmak”; böylesi de başka bir handikap. Bu anlamda da tek başınalıktan ayrılmaktadır.
Yalnızlık dediğimizde fiziki bir yalnızlıktan söz etmiyor olabiliriz. Çevremizde birçok insan olsa da bazen yalnızlık hissini yoğun bir şekilde yaşarız. Bu daha çok duygunun deneyimlenmesi ile ilgilidir. Yalnızlık öznel bir fenomendir. Başkalarıyla ilişkinin tatmin sağlaması olarak tecrübe edilir; ya öznenin çok az ilişkisi vardır ya da mevcut ilişkileri arzu ettiği yakınlığı sağlamamaktadır (Svendsen, 2018:31-2). Yalnızlığın bu deneyimsel boyutu ona birçok açıdan yaklaşma imkânı sağlamaktadır. Belki de bu nedenle edebi metinlerde, sanat eserlerinde sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Oya Uysal da şiirlerinde yalnızlık temasını çokça işleyen şairlerden biridir. Özellikle Nisan 2022’de Sia Kitap tarafından yayımlanan Yolu Yalnızlığıma Düşmedi isimli kitabı, yalnızlığı birçok açıdan görünür kılr.
Akşam ve çocukluk düşleri
1952 yılında doğan Oya Uysal, ilk şiir kitabı İkili Düşünceler’i1972 yılında çıkarmıştır. Sonrasında bu kitabı Büyük Düşlerin Türküsü (1974), Savaş Çocukları (1976), Elim Sende Ayışığı (1994), Yıldız Kokuyordu Gökyüzü (1994), Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr (2001), Uçuruma Düşen Nehir (2002), Günaydın Sevgili Gece (2003), Kimselerin Akşamı (2008), Uzak Olan Sendin (2012), Siyah Saten Bir Gecelik (2014), Yürüdüm Yanında Yağmurun (2017) ve Yolu Yalnızlığıma Düşmedi (2022) etmiştir. Oya Uysal’ın şiirlerinin ortak noktasında geçmişe özlem, çocukluk anıları ve yalnızlık temaları bulunur.
Elim Sende Ayışığı isimli kitabında Nostaljik Takılmalar şiirinde çocukluk ile birlikte geçmişe duyduğu özlemi görürüz; “Aklımda çocukluk günlerim/kolalı beyaz kurdeleler/annemin tek kızıyım henüz/dedem sağ/yani hüznü, şiiri falan bilmiyorum/yani sorun yok” (Uysal, 1994:19) Aynı kitapta Eski Bir Masaldan Bizim Masalımıza isimli şiirde de benzer bir özlemi görmekteyiz. “çocukluğumu anımsıyorum da yine böyleydim ben/İçimde bir şeyler kırık dökük” (1994: 36)
Uysal, bu dizelerde sonrası için de ipucu verir okuyucuya. Yalnızlığa giden yolun çocukluktan geçtiğini duyumsatır. Belki de bu yüzden şiirlerinde çocuklukla bu kadar iç içedir. Yaşanmış ne varsa çocukluğun içinde saklıdır. Yıllar sonra Kimselerin Akşamı kitabında şöyle diyecektir; “kendi rüzgârında savrulan bir hayat bu benimkisi/öyle usul, sessiz, belli belirsiz.” (2015:39)
Yalnızlık ile çocukluğu arasında kurduğu ilişki anneyle bağlar. Yolu Yalnızlığıma Düşmedi kitabının ismini sanki bir sevgiliye söylenen bir söz gibi okuruz ilk başta. Yalnızlığın sebebi giden ve beklenen bir sevgili gibidir. Ancak kitabı okumaya devam ettikçe görürüz ki “ yolu yalnızlığına düşmeyen” kişi şairin annesidir; “öylesine biriydim işte, herhangi biri/ve yolu yalnızlığıma düşmeyen/uzaktan akraba bir teyzeydi annem” (2022: 42)
Şair, kendisi de dile getirir sonrasında bu yalnızlık duygunun çocukluktan geldiğini. “Yalnızlığım 2.” şiirindeki dizeler “kimi kimsesi kalmamış bir kız”ın çocukluğuna ağıt gibidir; “İçimdeki sessizlikten kopan çığ büyüyerek indi, örttü/yaşanmamış yılları da, örtmedi/çocuklukta sakatlanan ruhumu/o çocuk ki oyundan değil çocukluğundan kovuldu/erken edindi yalnızlığı. (2022: 42)
Oya Uysal’ın şiirlerinde yoğun bir nostalji duygusu hakimdir. Nostalji bir zamana duyulan özlemden çok bir yere duyulan özlemi imlemektedir. Nostaljinin kelime anlamına bakıldığındaysa bu yerin “ev” olduğu görülmektedir. Çünkü nostalji –nostos (eve dönüş) ve algia (özlem), nostalgia- artık var olmayan veya hiç var olmamış bir eve duyulan özlemdir. (Boym, 2007:14) Oya Uysal’ın çocukluğa duyduğu özlem aynı zamanda çocukluğunun geçtiği eve duyulan özlemi yansıtmaktadır. O ev bir yere ait olmanın son hissidir belki de. Bu nedenle son kitabı Yolu Yalnızlığıma Düşmedi’deki Ahşap Yaşlı Ev şiirinde şöyle söylemektedir; “orada, sokağın sonunda, penceresi çiçekli basma perdeli,/bana çocukluğumu hatırlatır/kendimi evde hissettirir, severdim” (2022: 73)
Oya Uysal yalnızlığı, çeşitli evrelerden, yerlerden, zamanlardan geçirerek getirir günümüze ve çocukluk ile yalnızlık ile olan ilişkiyi bu kez oğluyla olan diyaloğu üzerinden yapar. “Ve sen, seni sana sormadan doğurduğum, varım yoğum,/gün ışığım oğlum/siyah-beyaz sararmış bir fotoğraf olduysa çocukluğunun, affet,/kapımız sürgülü, çekili perdemiz,/erkenden öğrendin ya hayatı, bilirim/sırtında yükü yalnızlığımın.” (2022: 21)
Oya Uysal’ın şiirlerindeki yalnızlığa eşlik eden iki tema daha vardır; akşam ve gece. Kimselerin Akşamı kitabındaki “ Bırakıp Hüznü Gitti Akşam” şiirinde akşamın bitişi bir evden taşınırken arkada bırakılanlara benzetilir. Bu aynı zamanda bir evden kopmaya ya da kopamamaya da işaret gibidir. “Bir evden ötekine göçerken bırakılan eski bir eşya gibi/Bırakıp hüznü gitti akşam” (2015:36) Akşamın şairdeki yansıması yalnızlıktır. Herkesin evlere çekildiği saatlerin hüzün ile eşleştirilmesi pek de şaşırtıcı değildir. Kuşkusuz ki yalnızlık, insanın dinlenilmek, kendinden-başkalarıyla diyalog içinde olmak ya da hiç olmazsa kendi yalnızlığını başkalarıyla paylaşmak ihtiyacı hissettiği o saatlerde (…) daha da acılı ve can yakıcı olur (Borgna, 2018: 122). Yalnızlığın belki de en çok hissedildiği saatlerdir çünkü akşamlar. Oya Uysal’ın akşamın bu yalnızlaştırıcı yönünü vurgulaması sık sık karşımıza çıkar. “Akşama Açılan Pencere” şiirinde de benzer bir durumu kullanır; “Solmaya yüz tutmuş bir gül gibi boynu eğildi günün./Akşam, iç çekme vakitleri…” (2015:9)
Yalnızlığın bilgesi
Oya Uysal yalnızlık temasını birçok kitabında ve şiirinde işlemiştir. Beklemek, akşam, anne, ev, çocukluk… bunların hepsi bir olup Uysal’ın şiirindeki yalnız oluşu oluşturmaktadır. Son kitabı Yolu Yalnızlığıma Düşmedi’de ise bu izlekleri ve daha fazlasını okumaktayız. Bu kez kenar mahalleler, sokaklar, tren garları bize eşlik edecektir. Kitabın ilk şiiri olan “Ah Çocuk” bunların sinyalini okuyucuya vermektedir; “erken büyüten sokaklar”, “gözden çıkaran şehir”, “yıkık duvar dipleri” sokaklardaki yaşam mücadelesini içinde barındırmaktadır. Bu yönüyle ilk kitaplarındaki toplumsal olana yönelmeyi bu şiirde de görmekteyiz. “Kenar Mahalle” şiirinde de benzer bir yaklaşım vardır; “Başkasının eskisini giyen çocukları sevinir de uzak evlere temizliğe giden kadınların,/bunca çocuk nasıl sığar bu derme çatma evlere/ bunca yoksulluğun içinde nasıl yanakları kırmızı/ bu çamurdan çocukların” (2022:12). Uysal, yalnızlık ile yalnız bırakılmışlığı bu yoksul mahallelerin içinden geçirmektedir. Bunu da şiirin devam eden dizelerinden anlamaktayız; “yolun sapağına gelindiğinde/ yani iyileştiğinde/ kalbin kenar mahallesinden kendine dönecektin” (2022:12). Böylelikle hem bireysel bir yalnızlığı konu edinmektedir hem de toplumsal yalnızlığı. Şehrin uzak köşelerinde kalmışları getirir koyar merkeze. “Yeryüzü bir yetimhanedir/ ve kimse kendi yetiminden söz açmaz, saklar” (2022:13) derken de insanın kendine dönmüşlüğünü, kimsesizliğini anlatmaktadır. Şaire göre bir yetimhane olan yeryüzünde herkes yalnızdır da aynı zamanda. Oya Uysal yalnızlığı kenarda kalanlarla birlikte anlatmaktadır. Kendisini de katmaktadır bu anlatıya; “Kimsenin elinin değmişliği yok/ Sustuklarımdan yaptım/ içime attıklarımdan/ bu içinde oturduğum evi de geleni gideni yok, olmasın” (2022:20). Bu noktada yalnızlığı beklemek ile birleştirmektedir. Yalnızlığın deneyimsel bir boyutu olduğundan bahsetmiştik. Bu açıdan fenomenolojik bir yapı içerisinde yorumlanmaktadır. İster bireysel yalnızlıktan söz edilsin ister toplumsal olanla ilişkilendirilsin yalnızlık denildiğinde beklenti, acı, sessizlik, huzursuzluk gibi durumları içinde barındırabildiği görülmektedir. Şiirlerde kullanılan imgeler, diğer disiplinlerin değinmediği ya da etkili bir şekilde ortaya koyamadığı yalnızlığın ruhsal halini, yaşamdaki karşılığını görmemize yardımcı olmaktadırlar. Oya Uysal, yalnızlığı anlatırken evin içinden sesleniyor çoğu zaman. Beklenilenin gelmeyişi, akşamın inişi, çocukluk düşleri… “İçinden Trenler Geçen Bir Kasabaydı Aşk” şiirinde “günü akşama kavuşturduk, akşamı geceye de/ pencere önlerinde/ canı isterse gelip gidenleri bekledik (2022:28) derken de pencere önlerinin beklemenin yeri olduğunu düşündürtmektedir. Benzer bir anlatımı Siyah Saten Bir Gecelik” kitabındaki “Kalıntılar” şiirinde de yapmaktadır; “Biz uzun yollara yalnız çıkanları seven kadınlar/ kala kaldığımız pencere önleri, kalıntılar” (2014:62).
“İçinden Trenler Geçen Bir Kasabaydı Aşk” şiirinde “İçimizde hep bir boşluk ve bir başka boşluğa atlamaya hazır/ bizler intihar meyillileri, uçurum çiçekleri, uykusuzlar” (2022:28) derken yalnızlığın melankolik halini de ortaya sermektedir. Aynı zamanda psikiyatrist-yazar Eugenio Borgna’nın “Yalnızlık, önümüze açılan bir uçurumdur: Bizi emer ve sırrına erilemez büyüleriyle sarıp sarmalar” (2018:123) sözünü akla getirmektedir. Böylelikle yalnızlık, içselliğimizin karanlık yönüyle beslenmektedir. Margaret Atwood yazmak üzere düşüncelerini anlattığı Ölülerle Uzlaşmak kitabında insanın derinindeki karanlık ile ilgili şöyle demektedir; “Öyleyse yazmak muhtemelen karanlıkla ilgili bir şey, bir de o karanlığa girme arzusu veya belki dürtüsüyle… Ve şans yardım ederse orayı aydınlatmakla: dışarıya, ışığa bir şeyleri geri getirmekle” (2021:27).
Oya Uysal’ın şiiri de içeride olanı dışarıya yansıtır. “Unutulmayı biliyordum da nasıl bir şeydi unutmak/ Ben sadece göğsünde ağlayacak birini arıyordum” (2022: 71) derken tüm içtenliği ve gerçekliği ile ortaya dökmektedir yalnız hissedişini. Şiirleri boyunca kendisinden “herhangi biri”, “sığıntı”, “yersiz yurtsuz”, “kimsesiz”, “eksik” gibi tanımlamalarla bahseden Uysal’ın son kitabında kendisi için seçtiği imge “yalnızlığın bilgesi”dir.
Kaynakça
Atwood, M. (2021). Ölülerle Uzlaşmak. çev.Dost Körpe, İstanbul: Doğan Kitap
Borgna, E. (2018). Ruhun Yalnızlığı. çev. Meryem Mine Çilingiroğlu, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
Boym, S. (2009). Nostaljinin Geleceği. çev. Ferit Burak Aydar, İstanbul: Metis Yayıncılık
Svendsen, L. (2018). Yalnızlığın Felsefesi. çev. Murat Erşen, İstanbul: Redingot Kitap
Uysal, O. (1994). Elim Sende Ayışığı. İstanbul: İnkılap Kitabevi
(2014). Siyah Saten Bir Gecelik. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi
(2015). Kimselerin Akşamı. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi
(2017). Yürüdüm Yanında Yağmurun. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi
(2022). Yolu Yalnızlığıma Düşmedi. İstanbul: Sia Kitap
(IS/AS)