Dişi tavuklar, küçücük kafeslerde hareket bile edemeyecek durumda tutulur, yumurtaları altlarından çalınır, kötü ve olabildiğince doğal olmayan yemlerle beslenir ve yumurtlayamayacakları hale gelince, boğazları kesilir. Çoğu zaman, kendine hareket edeceği yer açmak için yanındaki tavuğu gagalamasın diye, gagaları da kesilir. Bu dişiye yönelik şiddetin daniskası değil mi?
İnsanlar, hayvanların kendileri için yaratıldıklarına inanırlar ve sonuç olarak tüm insan olmayan hayvanları sömürürler. Arıcılık da, bunun bir örneğidir. Arıcılık, suni tohumlama ile bir kraliçe arı oluşturma ve bir kovana atamaktır. Ticari arıcılıklar, her iki yılda bir kraliçe arıyı öldürür, yerine başkasını koyar. Hatta bunun adına “değiştirmek” derler.
Carol J. Adams’ın ünlü kitabı Etin Cinsel Politikası, kadınları hayvanlaştıran ve hayvanları da cinselleştirip dişilleştirmeyi özetler. Adams ava giden insanın erkek olması, bitkilerin kadın yiyeceği olarak görülmesi ve gösterilmesinden, kadınların pornografide birey olarak değil, parça parça (göğüs, but) olarak izlenmesine kadar (izletilmesi) birçok konuda popüler kültürdeki normları gösterir.
Mini sözlük
Her feministin anlamını bilmesi gereken birkaç kelime:
Türcülük (speciecism): Seksistlik, ırkçılık, heteroseksizm gibi bir terim. Türcülük, “insan türünün özde diğer bütün türlerden üstün olduğu ve bu sebeple his ve duygu sahibi olan öteki hayvanların talep edemediği hak ve ayrıcalıklara sahip olduğu yönündeki son derece yaygın bir inançtır.” (Dr. Richard Ryder, 1970)
Suni Tohumlama (artificial insemination): Dişi hayvanların genital kanallarına spermaların “hijyenik” koşullarda nakledilmesi (mesela bir ineğin genitaline biri tarafından kol sokularak sperm zerkedilmesi).
Karnizm (carnism): İnsanları belli hayvanları yemeye koşullayan inanç sistemi veya ideoloji. Birçok insan hayvan yemeyi bir seçim değil, bir norm olarak görür. Hayvana hayvan dedirtmeyen, et dedirten bu ideolojidir.
Vegan (vegan)
Hayvan ve yan ürünlerini tüketmeyen, hayvanlar üzerinde test edilen ürünleri kullanmayan, hayvan derisini, kürkünü, tüyünü giymeyen, zevk için kullanmayan birey.
Ali nasıl kayboldu
Kayıp Gönderge (absent referent): “Kayıp gönderge sistemi; kendini uzaklaştırma, üstünü örtme, yanlış yorumlama ve suçu başkasının üzerine atma aracılığıyla hakimiyetini sürdürür.” (Carol J. Adams)
Adams’ın örneği üzerinden gidersek... Gazetede “kadın şiddete uğradı” yazısını okuduğumuzda, kayıp göndergeden söz edebiliriz. Çünkü asıl gerçek “Ali, Aslı’yı dövdü” iken, Ali eril sistem içinde hem şiddet eylemi yapabilir, hem de tüyebilir. Cümle yapısı, gerçekte olan “Ali, Aslı’yı dövdü”den, “Aslı, Ali tarafından dövüldü”, sonra “Aslı dövüldü”, “kadın dövüldü” ve son olarak da “kadın şiddete uğradı” haline gelir. Sonuç olarak, şiddeti yapan birey tamamen yokolur.
Yine Adams’ın örneği üzerinden giderek... “Birisi insanlar ceset yesin diye hayvanları öldürüyor”dan, “hayvanlar yenmek için öldürülüyor”a, sonra “hayvanları yemek”, “et yemek” ve sonuç olarak “et”e dönüyor.
Tecavüz Askısı (rape rack): Sadece dişi ineklere, domuzlara değil, daha çok doğursunlar ve üzerlerinde test yapılabilsin diye maymunlara da uygulanan bir alet. Tecavüz askısı kulağa geldiği kadar korkunç bir şeydir. Küçük çiftliklerde bile vardır. İnsanlar hayvanın vücudunu ele geçirip, kollarını rektumunun yanına koyup, bir elle servikse baskı, diğer elle tohumlama yaparlar.
Bir düşünelim
Herhalde herkesin katılabileceği bir nokta var: kurtulmamız gereken bir sömürü var. Doğduğumuzdan beri, bu baskıya maruz kalıyoruz, sözsel veya fiziksel tacize hatta tecavüze maruz kalıyoruz. Bireyliğimizden çıkartılıyoruz ve nesneleştiriliyoruz. Baskı altında olmayı bir kadından daha iyi kim anlayabilir?
Dişi hayvanlar, hayvan olmalarının üstüne bir de dişi oldukları için iki kat sömürülüyor. Bir ineğin, mutlu olup olmadığını bilemeyiz. Neden bütün süt reklamlarında mutlu inekler görüyoruz? Çünkü tecavüz sahneleri koysalar kimse içmez. Çocuğunu doğuran bir dişi, süt üreterek bebeğine yemek sağlar. İnsanlar da mesela inekler de... Büyük fabrikalarda, insanlar içsin diye tecavüz askılarında ya da suni tohumlama ile tecavüz edilen bir inek bebeğini doğurup süt üretir.
O sütü almak için makinelerle annenin memelerine saatlerce baskı yapılır, son damlasına kadar kurutulur, bu bir sene kadar devam eder. Bu taciz bittiğinde, tekrar tecavüz edilip tekrar makinelere bırakılır anne. Birkaç sene sonra (çoğunlukla 3-4 sene, ancak ortalama bir ineğin ömrü 20-25’tir) artık doğuramaz hale geldiğinde mezbahaya satılır, çoğunlukla uyanıkken bağırışlar içerisinde kocaman bir makineye konur ve yavaş yavaş kesilir.
Yanlış anlaşılmayayım, erkek hayvanlar da çok şiddete uğruyorlar. Tecavüze de tacize de. Kısırlaştırıyorlar, spremleri çalınıyor...
“İnekler sonuçta hayvanlar...” “Büyük ihtimalle aranıyorlardı.” “O saatte çiftlikte yalnız olmasaydı!” “Kendini daha iyi koruması gerekiyordu.” “O kadar da kötü değildir ya...” “Yalan söylüyorlar, tecavüz edilmemişlerdir. İlgi için söylüyorlar!”
Anlatabildim mi?
Isaac Singer, “hayvanlar söz konusu olduğunda bütün insanlar Nazidir; hayvanlar için bu sonu gelmeyen bir Treblinka’dır.”
Her vegan feminist olmalı
1980’de hayvan hakları örgütü olarak kurulan Peta’nın kadınları objeleştiren ve sömüren reklamları herhalde gözünüze çarpmıştır. Bilgi dağıtımını, farkındalık yaratmayı kadın vücudu aracılığıyla sağlıyorlar. Beni en çok rahatız eden reklamları kürke karşı bir posterleriydi. Posterde, bir kadının bel altından buduna kadar çekilmiş bir fotoğrafı var, beyaz bir iç çamaşırı giyiyor. İç çamaşırının yanlarından kürke benzeyen kıllar çıkıyor, altında da “Kürk tıraşı. Hiç çekici değil” yazıyor.
Nasıl yani, bir kadının doğal hali, çekici değil mi? Bütün Peta reklamlarında, “mükemmel” vücutlu (büyük göğüs, ince bel, uzun bacak), “harika” suratlı (büyük göz, büyük dudak, küçük burun) ve “şahane” saçlı (neredeyse hep uzun sarışın) çıplak, vajinası ve göğüs uçları sebzeler ile kapalı bir şekilde poz veren kadınlar var.
Peta’nın bir video reklamında, bir kadın dövülmüş gibi gözükerek elinde alışveriş poşetleri, üstünde sadece bir ceket ile zar zor yürüyerek evine gidip kapısını açıyor. Öğreniyoruz ki, erkek arkadaşı vegan olmuş, o yüzden daha iyi seks yapıyormuş.
Hatırlayalım, neredeyse tamamen vegan olan ve hayvanlar üzerinde test yapmayan bir kozmetik markası olan LUSH da 2008’de, mağazalarının önünde, üzerinde neredeyse hiçbir şey olmayan ve topuklu ayakkabı giyen birkaç kadını ürünlerini denettirmek için yürütmüştü.
Sömürü, özgürlük, çare
Kadınların öldürülen dişi hayvanlar ile bağlantısını göstermek çok önemli, kesinlikle. Ancak bu hep çıplak kadınları kullanarak, hiç spermi çalınan adam örneği olmadığı zaman, çok seksist ve saçma. Her türlü baskı baskıdır, sömürü sömürüdür ve ayrımcılık ayrımcılıktır. Kime yöneldiği farketmez. Sömürüyü bitirmek için, topyekün bakmamız gerekiyor. Ancak her birey özgürleştiği zaman özgür oluruz. Kadın özgürlüğünün erkekleri de özgürleştireceği gibi, LGBTİ’lerin özgürlüğünün heteroseksüelleri de özgürleştireceği gibi, bir vegan feminist değilse, vegan değildir benim gözümde.
Peki adımıza tecavüz edilmeyen bir yaşam mümkün mü? Çaresi var, vegan olmak. O kadar zor değil, sadece tecavüz ve taciz ürünlerini tüketmemek gerekiyor.
Öneriler
Vegan olmak isteyenlere, aklı karışanlara, anlamayanlara:
Yeryüzüne Özgürlük Derneği’nin yaptığı çok güzel bir tablo var, tam buzdolabı üzerine asmalık.
Earthlings (Yön: Shaun Monson), Türkçe altyazılı.
Hayvan Özgürleşmesi, Peter Singer, Ayrıntı Yayınları, 2005.
Etin Cinsel Politikası, Carol J. Adams, Ayrıntı Yayınları, 2013.
Öfke, Michael Tobias, Versus Yay., 2007. (RK/YY)