Futbol var olduğu süre boyunca halkın ilgisini devamlı çekmiş ve basit, oynamak için maddi külfet gerektirmeyen bit oyun olmasıyla da dünyanın her yerinde -sokak arasında konserve kutularıyla ya da kumsalda çıplak ayakla- oynanabilen insanlığın ortak kültürü haline gelmiştir.
Modern futbol olarak nitelendirilen, oyunun kurallara bağlanması kapitalizmin gelişimi ile paralellik göstermektedir. Sistemin zaman ve mekan üzerindeki tahakkümü, oyunun oynanıp oynanmaması üzerinde etkili olmuştur. 19.yy sonlarında futbolu oynamanın yanı sıra izlemek de önemlidir ve Sanayi Devrimi'nin getirdiği bir süreç olarak kentlere yerleşen işçi sınıfı kendi kültürünü futbola yansıtmaya başlar.
Futbolun "para kazanılabilir" yönü taraftarlık gelişimiyle yakından ilişkilidir. Çünkü günümüzde endüstriyel futbolun istediği taraftar, pahalı biletleri satın alan, Store'lardan alışveriş yapan ve ücretli hale gelen TV yayınlarını satın alan kişi veya kişilerdir. Gösteri yapan oyuncuları, onların oynadıkları oyunu bilen -oynama yönüyle değil- izleme ve tüketme yönüyle kitlelerin bir arada bulunması bugünün taraftarını tanımlamaktadır.
Futbolla ilgilenen kitle artıkça, futbol üzerinden reklam yapılması da artmıştır. Temel olarak reklam ve kitle birbirini üretmeye devam etmektedir. Özellikle 1990 sonrası futbolun, ekonomik yönü daha da öne çıkmış ve bir ekonomik sektör olma yolunda hızla ilerleyişine sahne olmuştur.
Futbolun TV yayınları, reklamlar, sponsorluk, tüketime yönelik etkenler oyunu ticarileşen bir meta haline getirmiştir. Ticarileşen futbolun her kademesinde tüketen kişiler endüstriyel futbolun seyircileridir. Aynı zamanda üreticileridir de.
Bu kitlelerde politik veya muhalif bir duruş göremezsiniz. Pahalı biletleri satın alan, tiyatro izler gibi maç izleyen bir kitledir. Maç oynanırken tribünde iş anlaşmaları yapmak veya önündeki dizüstü bilgisayardan müzik dinlemek bu kitle içinde çok rahatça rastlayabileceğiniz görüntülerdir.
Bu noktada taraftarı ayırmak gerekiyor. Çünkü taraftar bu yapı içinde zaman zaman politik duruş gösterebilen, toplumsal olaylara duyarlı stada takımı için giden bir kitleyi tarif eder (Örneğin Livorno Taraftarları).
Bugün endüstriyel futbolun sevmediği ya da istemediği politik duruşa sahip olan veya olabilecek taraftar kitleleridir. Bunun yerine "müşteri" yönü daha da öne çıkan seyirciyi statlarda görmek istemektedirler. (Örneğin Berlisconi'nin Milan'ın efsanevi kale arkası FDL' yi dağıtmak için bilet fiyatlarını artırması).
Taraftarlık özünde aktifliği barındırmaktadır. Bu durum sadece aynı takımı tutmak, stadı doldurup maç izlemekle açıklanamaz. Taraftarlık, Endüstriyel futbolun "seyirci" sinden farklı olarak sosyal ilişkileri barındırır. Sosyal ilişkilerden oluşan bu yapı, ortak bir futbol kültürüne işaret eder ve tutumları etkiler. Bu kültürün taraftarların yaşamında önemli bir yeri vardır. Bu sadece taraftarı olduğu takımın maçlarını takip etmekle sınırlı değildir. Burada var olan futbol kültürünün taraftarlarca yaşanması bir ilişki ağını gösterir. Bu sosyal ilişki bütünü ve sosyal değerler üzerinde etki yapar. Paylaşmak, ortak tutumlar geliştirmek, sevinci, hüznü, tepkiyi ortak yaşayabilen bir kitle olarak taraftar algılanmalıdır. Bu noktada pasif izleyici, aktif tüketici olan Endüstriyel Futbol'un seyircilerinde bu olay ve olguların hiçbirine rastlayamazsınız.
Kitleleri taraftarlıktan ticari futbolun seyircileri haline getirmede kullanılan araçların başında TV yayınları gelmektedir. Statlara gitmekten çok TV'den maçları izlemek insanları sosyallikten uzaklaştıracağı gibi, TV başındaki izleyicilere reklam yapması çok daha kolay hale gelmektedir.
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da, Endüstriyel Futbol'un tüm araçları kullanarak uyguladığı "piyasalaştıramıyorsan marjinalleştir" yaklaşımıdır. Bu durum korku psikolojisi kullanılarak tüketim sitemine alamadığı taraftarları ötekileştirmesi sürecini yansıtıyor. (OB/EÖ)
[1] Ege Üniversitesi Coğrafya Bölümü Mezunu - [email protected]