Gündem, hakkında yazı yazmaya başladığında değişmiş, yenilenmiş, yazdıkların eskimiş olacak kadar hızla değişiyor.
HDP’nin eş genel başkanlarla birlikte toplam 12 milletvekilini gözaltına aldılar. Eş genel başkanlarla birlikte 9 milletvekilini tutuklayarak cezaevine koydular.
Cumhuriyet gazetesine yapılan baskın sonrası gözaltına alınan gazetecilerden dokuzu tutuklandı.
Irak/Musul, Suriye Halep krizleri devam ediyor.
Ülkenin fiili olarak değişen sistemi için yasal zeminin hazırlanması amacıyla yeni Anayasa çalışmaları da devam etmekte.
Olağanüstü Hal uygulamasının olağana dönme şansı gittikçe azalıyor. Kanunların Kararnamelerle yapılandırıldığı, Anayasaya uygunluk aranmadığı uygulamalar içerisinde TBMM çalışamaz ve gereksiz! duruma geldi.
Bunları izlerken de Nurcan Baysal imzalı, Şırnak’ta “her şey dâhil” yıkım başlıklı bir yazıyı okudum.
Daha önce de benzer konuyu işleyen Hatice Kamer imzalı 14 Ekim 2016 tarihli “Sokağa çıkma yasağının sekizinci ayında Şırnak” başlıklı yazıyı okumuştum.
İki yazıda da konu sokağa çıkma yasağı 9. Ayına giren ve neredeyse yarısından fazlası yıkılmış Şırnak’ta yaşayanlarının çektiği sıkıntılar, evlerine giremedikleri için çadırda yaşayanlar ve ildeki devam eden yıkım anlatılmakta.
İkisinde de dikkati çeken asıl konu, yıkımı ihale yoluyla alan Ankara merkezli adı açıklanmayan firmanın yıkıma ve moloz taşıma işine, bu çalışma nedeniyle ilde sokağa çıkma yasaklarının da devam ettiği!
Evlerine yasağa rağmen gizlice gidenlere 1.250 lira ceza kesildiği!
Evlerinden eşyalarını almalarına izin verilmediği!
Firma çalışanlarının, “ihaleyi her şey dahil aldık” demeleri!
“Her şey dahil yıkım”…
İhaleyi alan firma, yıktığı evde çıkan eşyaların tamamını alabiliyor. Yıktığı evde eşya olarak ne varsa yıkımı yapan firmaya verilmiş! Bu nedenle yıkımı üstlenen firma, sağlam binaları da yıkıyor, eşyalara sahip olabilmek için.
Genel anlamda baktığımızda, evlerinden zorla çıkarılan ve aylarca sefalete mahkum ettirilen insanların evlerinde bulunan eşyaları, kendilerine sorulma gereği bile duyulmadan satılabiliyor!
Buzdolabı, çamaşır makinesi, salon ve yatak odası takımları, mutfak eşyaları, televizyon, yastık, yorgan, döşek, ısıtıcı, giysi ve diğerleri.
O eşyaların sahiplerinin anıları, mahremiyeti, sevinç ve kederleri, gelinlik kızların çeyizleri, umut ve özlemleri ihale yoluyla “her şey dahil” olarak sahiplerine sorulmadan satılmış!
Zorla evinden çıkarılacaksın. Aylarca nerede kaldığın, ne yediğin, nasıl yaşadığın sorulmayacak. Evine gitmek istediğinde para cezası yazılacak. Kendine ait eşyalarını almana izin verilmeyecek.
Yapılanlar ne ticari etiğe ne de siyasi anlayışa sığar.
Neydi bu insanların suçu? Bu kadar ağır cezayı hak edecek ne yapmışlardı? Kürt olmaktan, Kürt olarak doğmaktan, Kürtçe ıslık çalmak, Kürtçe gülmekten başka ne yapmışlardı?
Hiçbir kalıba girmeyen uygulamalarla kim ne kazandı?
Sadece Şırnak değil bu uygulamalara maruz kalan. Nusaybin, Cizre, Diyarbakır Sur gibi birçok yerleşim bölgesi aynı durumda. Sokağa çıkma yasakları ve İlan edilen özel güvenlik bölgesi uygulamalarıyla üç milyon civarında insan kendi ülkelerinde mülteci oldu. Yüzlerce sivil yaşamını kaybetti. On binlerce ev yıkıldı.
Bu insanlar yerinden yurdundan edildi. Sefalet içerisinde yaşamaya itildi. Evlerine geri dönme izni verilmedi. Dönecek ev bırakılmadı. Eğitim sıfırlandı. Ekonomik olarak milyarlarca lira toprağa gömüldü. Şimdi de evlerindeki eşyaları, gelinlik kızların çeyizleri, anıları, geçmişleri “her şey dahil” ihale yoluyla satıldı. Kendilerine sorulma zahmetine bile gerek duyulmadan ve haber verilmeden.
İhaleyi alan firma elbette kendi kârını düşünür. Yaptığı işin etik olup olmaması umurunda değildir. İhaleyi çıkaran siyasi anlayış, yaptığı işin etik olup olmamasını düşündü mü? Bir başkasına ait özel mülkiyetin, sahibine sormadan, habersizce, gizlice satışının yapılması hangi ticari yasaya veya etiğe uygundur?
Kaçmayacakları gözaltına alındıkları güne kadar siyasi mücadelelerini yürütmelerinden belli olan HDP Milletvekillerinin, tutuksuz yargılama seçeneği olmasına rağmen tutuklanmaları, adli ve yasalara uygun bir işlem değil, intikama yönelik bir faaliyettir.
Şırnak’ta yapılan “her şey dahil” yıkım gibi, HDP’ye karşı yapılan “her şey dahil” yok etme işlemleri yapılıyor. Seçimle gelmiş belediye başkanları da tutuklanarak belediyelere kayyım atanma yöntemiyle el koyuluyor.
Bu “her şey dahil” yok etme işlemleri sadece HDP’ye karşı değil, tüm muhalefet için yapılmakta. Neredeyse muhalif gazete, dergi ve televizyon kalmadı kapatılmayan. Cezaevlerindeki gazeteci sayısı yüz elliye yaklaştı. Muhalif olanlar sadece tutuklanıp cezaevlerine tıkılarak yargılanmıyor, maddi ve manevi tüm varlıklarına da el koyuluyor. Sahip oldukları “her şey” geri alınıyor.
Suriye ve Irak’ta “her şey dahil” savaşa girdik.
Ülke “her şey dahil” başı - sonu belli olmayan ve ucunda ışığın zerresi görünmeyen tünele sokuldu.
Ülke “her şey dahil” yönetiliyor ve bizler sadece seyrediyoruz! (NT/NV)