Televizyonu her açtığınızda cinsiyetçi bir reklam, bir dizi ya da programla karşılaşmanız işten bile değil. Bu yazıda size üç dakikalık televizyonda “gezinme” hikayelerimden birini anlatmak istiyorum.
-1-
Bir kanalda reklam var; Kurtlar Vadisi adlı, Türkiye tarihinin en uzun soluklu ve en militarist/seksist/eril dizisindeki rolüyle hatırlanan bir oyuncu, ekrana sert bakışlar atarak şunları söylüyor: "Gecelerin kralıydın, ekstra cesurdun, noldu? Gözlerin kapanmak üzere, kapatmaman lazım. Napıcan? Önce yırtıcan, sonra içini tamamen boşaltıcan. Üç koyup bir sayıcan. Suyun iyice ısındı aslanım. E tabii ısınan suyu fincana döküp iyice karıştırman lazım. Al kardeşim, sabahlar olmasın".
Burada “boşaltma” ve “üç koyup bir sayma” derken oyuncunun vücut dili de verdiği mesajın cinsel ve cinsiyetçi alt metinlerini destekliyor. “Cinselliği tamamen erkeğin savaş alanına, iktidar sahasına çeviren; kadını pasif bir konuma iten bu ifadeler bir kahve reklamı için çok mu gerekliydi?” diye düşünerek kanalı değiştiriyorum.
-2-
Bu sefer, giydiği kıyafet “jüri” tarafından olumsuz eleştirildiği için ağlayarak “benim basenlerim geniş değil” diyen bir kadın görüyorum. Bu programların kapitalist tüketim alışkanlıklarını pekiştirmekten ve kadınların kendi bedenlerine yabancılaşarak daha güzel, daha şık olmak için durmaksızın yeni ürünler satın almaya, yeni diyetler, yeni egzersizler yapmaya yöneltmekten başka işlevleri de olduğu kanaatindeyim. Kadınlar her gün giydiği kıyafet nedeniyle birbirlerini aşağılamaya, malum reyting kaygısı nedeniyle birbirlerine hem fiziksel hem karakteristik özellikleriyle ilgili hakaretler etmeye zorlanıyorlar. Oysa biz biliyoruz ki tacize, tecavüze, her türlü eril şiddete karşı beraber, omuz omuza direnen; “kız kardeşlik güçlüdür” diyen kadınlar var. Maalesef kanal değiştirirken onlara rastlamıyorum.
-3-
Bir diğer kanala geçiyorum; Show TV'de yayınlanan "Titiz misin?" isimli, ismiyle münhasır "temizlik" yarışması. Dört kadının, ev temizliği konusunda nasıl kılı kırk yardıklarını ve hatta buna rağmen yeterince "titiz" olamadıklarını gösteren, anladığımız kadarıyla temizlik konusunda uzman (ne demekse?) bir erkek tarafından onaylanmayı bekledikleri bu yarışma programını görür görmez kafamda "A clean house is a sign of a waste life" (Temiz bir ev, kayıp bir ömrün işaretidir) sözü yankılanıyor. Asla bitmeyen yer silmeler, dolap yerleştirmeler ve sonunda yine de istendiği kadar temiz olmayan bir ev. Karşılığında bir kadının saatleri, gücü, bozulan sinirleri, yitip giden ve kim bilir hangi yaratıcı alanda kullanabileceği içkin yetenekleri… Ve feministlerin meşhur sloganı geliyor aklıma: “Bırak evi bok götürsün”.
-4-
Son olarak İşte Benim Stilim gibi kadınların tek amacının daha güzel giyinmek olduğunu söyleyen yarışmanın yapımcısı TV8'in yeni yapımının tanıtım filmine denk geliyorum: "Böyle Çok Daha Güzelsin". Yarışmanın ismi, Tarkan’ın meşhur şarkısı “Başkası olma, kendin ol / Böyle çok daha güzelsin”den esinlenmiş; ama kendisi, şarkının tam tersi bir mesajı veriyor: Kendin olma, başkası ol, böyle çok daha güzelsin.
Yarışmanın fragman metni şöyle: "Şimdi tepeden tırnağa değişmenin tam zamanı diyenlerdenseniz bu yarışma tam size göre. Estetik müdahaleler, farklı bir saç modeli, yeni kıyafetler ve yepyeni bir tarz… Kararı eşleriniz veriyor, koçlar yardım ediyor, siz bayanlar mükemmel görünüme kavuşuyorsunuz. Mükemmel değişime hazır olun." Mükemmellik vurgusu ve bu mükemmelliğin ancak kusursuz bir görünümle gerçekleşebileceği mesajının yanında 'kararı eşleriniz veriyor' ifadesiyle de bu zamana kadarki "baştan yarat" konseptlerine yepyeni bir cinsiyetçi boyut kazandırıyor yarışma. Estetik müdahaleler, yeni kıyafetlerle sonunda "mükemmel" bir görünüm kazanmış olabilirsiniz, ama bunun onayını da tabii ki kendiniz değil eşiniz vermeli.
***
Türkiye’de sürmekte olan ve her yönüyle kadınları etkileyen bir savaş var. Devletin Kürt bölgesinde uyguladığı, “Kızlar geldik, ininize girdik” diyen eril tahakkümüne karşı barış diyen kadınlar; her gün televizyonda kadınları hedef alan, ikincil konuma düşüren onlarca reklama, diziye, programa karşı eşit ve doğal varlıklar olarak tanınmak için mücadele eden kadınlar varlar. “Siyaset yapan kadın”ın kadınlığını her daim sorgulayan devlet diliyle, kadının sadece görsel olarak var olması gerektiğini söyleyen sermaye dili birbirinden hiç uzak değil. Her anlamda barış da ancak eşitlikle birlikte gelecek. (KS/HK)