Bugün Paris Hilton Türkiye'ye geldi. Anlaşılan o ki, Paris Hilton’u görüntülemek için gazeteciler, görmek isteyen insanlar (fotoğraflara bakarsak erkekler) havaalanında izdihama neden olmuşlar...
Medyada "Bu kim olduğu bile belli olmaya kadın Türkiye'ye geldi diye neden gazeteciler havaalanına akın ediyor?" hissiyatını dile getiren erkekler oldu tabii...
Neden peki? Paris Hilton "yüksek" bir sanatçı olmadığı, "kamu menfaatini" ilgilendirmediği, bir "şöhret", hatta adım adım "şöhret" edilen bir proje olduğu için mi? Görebildiğimiz kadarıyla dünyayla zenginlik, güzellik, gece gezmeleri dışında bir ilgi kurmadığı için mi? Yoksa başka nedenleri de olabilir mi?
Görülmek, varolmak...
Çağın ruhunda artık varolmanın "görülmek" haline geldiğini biliyoruz. Bu genç kadın da bir sermayedarın kızı olarak "görülerek" varolmayı bile değil, bir adım öne geçerek belki de yalnızca "görülmeyi" seçti.
Böyle bir varolmayı onaylamayıp, kıymeti kendinden menkul "önemine, şöhretine" bir mana veremeyebiliriz, ancak "şöhret" müsessesini yok sayamayız. Genel geçer kabullere göre "güzel" bir kadının "Miss Turkey 2008" güzellik yarışmasının jüri üyeliği için Türkiye'ye gelmesi, her gün dünya basınında yeralan bu kadının Türkiye'de medyadan ilgi görmesinin neresi tuhaf ve kabul edilemez?
Paris Hilton'u hor gören tavrın biraz da onun kadın olmasından ileri geldiğini söylemek abartılı olmayacak...
Bugüne kadar çooook erkek şöhret Türkiye'ye yarışmalarda jüri üyelikleri için ya da sadece televizyona çıkmak için geldi de havaalanları gazeteci doldu taştı... Paris'e mi çok gördük?
Paris Hilton'un fotoğraflarına bakarsanız zaten, etrafında kendi korumaları dahil herkes erkek, Deniz Akkaya hariç... Onu lüzumsuz bulan da erkekler, başına üşüşenler de...
Erkek starların Türkiye ziyaretleri...
Neyse bir düşünün buraya 2006'da Belçikalı oyuncu Jean Claude Van Damme sadece bir filmin galasına katılmak için çağrılıp gelmedi mi?... Yıllardır doğru düzgün bir filmde oynamayan, geçmişte de "olağanüstü" bir sinema kariyeri olduğundan sözedemeyeceğimiz Van Damme sanki dünyanın en mühim aktörü gibi karşılanmadı mı buralarda?
Geçen yıl Kevin Costner karısı ve çocuğuyla İstanbul'a geldi, hatta telefonla "Buzda Dans" yarışmasına katılmıştı, programın ıstakoz ihracatçısı jüri üyesi Sema Çelebi'yle sohbet etmişti. Çankaya Köşkü'nde bir prtokole davet edilmişti.
Diyebilirsiniz ki Jean Claude Van Damme'ın Kevin Costner'ın bir aktörlük geçmişleri var, dolayısıyla bu şaşalı Türkiye ziyaretleri de bu kariyerin üzerine kurulu...
Peki, Van Damme'ın bir galaya davet edilmesi, Kevin Costner'ın "ne idüğü belirsiz" bir televizyon programına telefonla bağlanması, müzikle hiç ilgisi olmadığı halde konser için Türkiye'ye gelmesi, "hatırını saymamız" beklenen kariyerleriyle bir arada düşünüldüğünde daha da sakil durmaz mı?
"Dünyaca meşhur" Paris Hilton'un güzellik yarışmasına jüri üyesi olarak Türkiye'ye gelmesi ve medyanın ona ilgi göstermesi neden bu kadar anlaşılmaz olsun?
Kariyerlerinin sonuna gelmiş bile olsalar, erkeklerin varoluşunun kendinde bir derin anlamı mı vardır?
Neyse, Türkiye'ye hoş geldin Paris Hilton... (NZ/GG)