3 Mart Dünya Seks İşçileri Günü... Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinde birçok seks işçisi grubu bu günü görünür kılmak, hak taleplerini dillendirmek ve yerel şartları değerlendirerek mücadele perspektifleri oluşturmak ve uygulamaya geçirmek amacıyla farklı etkinlikler ve eylemlilik biçimleri örgütlüyor.
Bu vesile ile ben de Türkiye'de görünürlük ve fiili politika üretme noktasında bugüne dek başını trans* seks işçilerinin çektiği seks işçileri hareketini de selamlayarak, seks işçiliğine yönelik inkar politikası temelinde sorunlar ve önerileri kısaca gündeme taşımak istedim.
Fahişe, jigolo, orospu, eskort, travesti, hayat kadını, genel kadın, seks işçisi ve benzeri çeşitli sözcüklerle tanımlanan ve kendi içerisinde çeşitli farklılıkları barındıran bir toplumsal gruptan bahsediyoruz. Kullanılan sözcükler, bahsettiğimiz grup üyelerine ve total olarak gruba içinde bulundukları toplumsal yapının damgalama ve ayrımcılık zemini oluşturma noktasındaki tavrını gösteriyor.
Hangi sözcük kullanılırsa kullanılsın, kadın, erkek ve trans seks işçilerinin yaşadıkları ayrımcılık, nefret suçları, müşteri şiddeti, polis şiddeti, ev kapatmaları, keyfi para cezaları, toplumsal dışlanma, yoksulluk ve toplumsal muhalefet gruplarının geneli tarafından yok sayılma veya talepleri görmezden gelinme ve benzeri birçok sorun bütün yoğunluğu ile devam ediyor.
Son dönemde çeşitli sivil toplum örgütleri ve hatta milletvekilleri tarafından belirli bir politik amaç ile gündeme getirilen genelevlerin kapatılması mevzuunda da gördüğümüz gibi, seks işçilerinin sorunları söz konusu olduğunda seks işçilerinin seslerini dinlemektense, onların seslerini kısma, özne olma durumlarını yok sayma gibi bilinçli politikalar ile karşılaşıyoruz. Bu durum, seks işçilerinin yaşadıkları hemen her sorun için geçerliliğini koruyor.
Seks işçilerinin örgütlenme, ortak politikalar geliştirme ve bu politikaları yasa yapıcılar veya yasa uygulayıcılar nezdinde gündeme getirme noktasındaki imkanları kısıtlı.
Buna ek olarak, kendilerini ilgilendiren genelevlerin kapatılması veya cinsiyet/cinsel yönelim/cinsiyet temelli şiddetin engellenmesi gibi son derece önemli konularda "namus", "ahlak" gibi muhafazakar argümanlar ile "kadın bedenine yönelik şiddetin meşrulaştırılması", "seks köleliği" veya "ataerkil şiddetin kurumsallaşması" gibi feminist grupların önemli bir kısmının tutumuyla seks işçilerinin taleplerine ters politikaların güdülmesi sonucuyla karşılaşıyoruz.
Örneğin, "İskandinav" veya "İsveç" modeli olarak bilinen seks işçilerinin müşterilerinin seks hizmeti satın almasının cezalandırılması sistemi, Avrupa'dan feminist grupların önemli bir kısmının - örneğin Avrupa Kadın Lobisi - yüksek sesle dillendirdiği, buna karşın İsveç veya Norveç gibi ülkelerdeki seks işçilerinin bizzat karşı çıktığı bir modeldir.
Seks işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, fiziksel ve psikolojik güvenliklerinin sağlanması, cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma araçlarına erişebilmelerinin sağlanması, her türlü kaliteli hizmete erişimde ayrımcılığın önlenmesi, kolluk kuvvetlerinin sürekli şiddeti ile adalete erişimde yaşanan ayrımcı ve damgalayıcı tutumun bertaraf edilmesi ve benzeri birçok talep aslı itibarı ile seks işçiliğinin ve seks işçiliği ile ilgili her türlü eylemin suç olmaktan çıkarılması ideali ile birebir ilişkilidir.
Türkiye ve dünyada hükümetlerin politikalarının tersine, seks işçileri örgütleri ile ortak çalışmalar yapan Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu, BM Kalkınma Ajansı, BM AIDS Ortak Programı ile Dünya Sağlık Örgütü'nün 2012'de yayımladığı uzman raporları, seks işçiliği ve bu meslek ile ilişkili her türlü eylemin suç olarak tanımlanması veya seks hizmeti satın alanların cezalandırılması gibi modellerin uygulanmasının, bizzat seks işçilerini şiddete ve sömürüye açık hale getirdiğini, organize suç örgütlerinin sektördeki gücünü pekiştirip aslında insan ticareti mağduru kişi sayısını artırdığını, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla mücadeleyi baltaladığını ve özellikle HIV enfeksiyonunu artırdığını, seks işçilerinin damgalanma ve sonucundaki ayrımcılık ile toplum çeperlerine itilmesini kolaylaştırdığını ortaya koyuyor.
Seks işçiliği bir işçilik biçimidir. Seks işçiliği ile insan ticareti veya kadın bedenine yönelik sömürü veya kölelik gibi argümanlar, soyut ve seks işçilerinin hayat hikayeleri veya çalışma koşullarına değmeyen argümanlardır.
Aksine, bu gibi söylemler biz seks işçilerine yönelik polis tacizi, şiddeti ile korunmasız koşullarda çalışmamıza sebep olan her türlü uygulamaya sebep oluyor.
Seks işçisi kadın, erkek ve transların sorunlarını dinlemeden, onların söylemlerini içermeden üretilen her türlü yaklaşım, yukarıda saymış olduğum sorunların çözümünü daha çetrefil hale getiriyor.
Dolayısı ile konunun öznesi olan seks işçilerinin, kendi hayatlarını ilgilendiren her türlü konuda birincil özne ve uzman olarak kabulü, seks işçilerinin maruz kaldıkları sorunları çözmenin ilk adımı olacaktır.
Bu noktada, seks işçilerinin örgütlenme kapasitesinin güçlenmesi, seks işçiliği konusundaki deneyimleri ile bizzat kendi projelerini üretip uygulamaları ve yasa yapıcılar/karar vericilere yönelik savunuculuk çalışması yürütmeleri ve sorunların çözümü noktasında seks işçileri olarak kendi perspektiflerini örgütlü şekilde gündeme taşımaları gerekiyor.
Biz seks işçileri iradesiz, mağdur ve "kurtarılmayı" bekleyen kişiler değiliz. Bizler, mücadelemizin öznesiyiz. Kurtarılmayı değil, haklarımızı talep ediyoruz. Rehabilitasyon değil, çalışma hakkımızı istiyoruz. Bizim adımıza söylem üretilmesini değil, kendi söylemlerimize saygı duyulmasını arzuluyoruz.
Sorunlarımızı dillendirirken bütün muhalif toplumsal grupların bizi "ne istediğini bilen özneler" olarak kabul etmesini ve insan haklarımıza, emek eksenli taleplerimize duyarlı olmasını istiyoruz. Hem mesleğimize hem de insan hakları eksenindeki taleplerimize yönelik inkar politikasının sonlanmasını talep ediyoruz.
Hayatlarımızın ezbere sloganlarla ve kanıt temelli olmayan argümanlarla karartılmasını değil, hak ihlallerine karşı güvence istiyoruz.
Dünya Seks İşçileri Günümüz kutlu olsun!.. (KÖ/EKN)
* Kemal Ördek; Uluslararası Seks İşçileri Projeleri Ağı Politika Sorumlusu ve Transgender Europe Eşbaşkanı