Bir gün arayla banliyö tren istasyonlarında iki çocuk tren altında kaldı, birisi öldü, diğerinin tedavisi sürüyor.
İki haberin başlığı da "Trene kaçan binmek isterken..." diye başlıyor:
E.A: Küçükçekmece Tren İstasyonu yakınına gelen 11 yaşındaki E.A. ile 2 arkadaşı, Sirkeci yönüne giden 80049 sefer sayılı banliyö trenine jeton almadan binmek amacıyla, raylara geçişi engelleyen duvardan atladı. Raylardan yürüyerek istasyondaki peronun yanına gelen çocuklardan ikisi perona çıkmayı başardı. Bu sırada perona çıkmaya çalışan E.A.'ya istasyona yanaşan banliyö treni çarptı. Peron ile tren arasında sıkışarak yaralanan E.A. kaldırıldığı Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki ilk müdahale sonrası Samatya'daki İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi.Trenin yavaş olması nedeniyle kazadan çok ciddi yara almadan kurtulduğu belirtilen E.A.'nın genel sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi.
E.C: İlköğretim okulu öğrencisi E.C. (13), dün ağabeyi ve 2 arkadaşıyla birlikte Eminönü’ne gitmek için Yenikapı Tren İstasyonu’na geldi. Kaçak yoldan istasyona giren 4 genç rayların üzerinde yürürken, durumu fark eden istasyonun güvenlik görevlileri, "Kaçmayın, buraya gelin" uyarısı yaptı. Ancak paniğe kapılan 4 genç kaçmaya başladı. Kovalamaca sırasında E.C, ayağı takılınca rayların üzerine düştü. Bu sırada Halkalı-Sirkeci seferini yapan banliyö treni, E.C.'nin üzerinden geçti. E.C. hayatını kaybederken, makinist ve 2 güvenlik görevlisi gözaltına alındı.
Uzun yıllar Gebze-Haydarpaşa güzergahını kullandığım çocukluk anılarım bu iki haberle canlandı.
Benim çocukluğumda biletsiz/"kaçak" yolcuları engellemek için istasyon çevresine çekilmiş duvarlar yoktu. Onun yerine kondüktörler her istasyonda bir vagonu dolaşarak yolculardan tek tek bilet sorardı.
Bileti olmayanları bilet fiyatının yaklaşık beş katı kadar ceza beklerdi. Bir vagon dolusu insan içinde utanmak istemeyen yolcular nadiren biletsiz binerlerdi.
Biletsizleri kendi aralarında kategorize etmek istersek trende satış yapan seyyar satıcılar başta gelirdi. Bir yaştan önce ve bir yaştan sonra bedava yolculuk yapma hakkını elinde bulunduranlar da her zaman tartışma konusu olurdu.
"Yedi yaşından küçük benim çocuğum, daha beş yaşında, biraz iri kıyım sadece" diyen anneler ile Kurtuluş Savaşı hatıralarını anlatan yaşlılar gibi. Genellikle bütün bu insanlar kondüktörleri alt eder, ceza falan almazlardı.
Bir de parası olmadığı her halinden belli biletsiz yolcuları olurdu trenin. Onların gitmek istedikleri durağa varıp varamayacakları kondüktörün vicdanına kalırdı.
Çoğunluğu sokağa itilmiş çocukların, çalıştırılan çocukların oluşturduğu bu güruh yaklaşık 25 duraklı güzergahta her durakta kompartıman değiştirerek yolculuk ederdi ki, kondüktöre yakalanmasın.
Bazıları bunu macera olarak gördürdü. Tren yavaşlamadan atlamak gibi tehlikeli hareketleri gözümüzün önünde yaparlar, hepimizi şok ederlerdi.
Hatta belki de kalacak evi, onu kollayacak ailesi, oynayacak parkı olmayan bu çocuklar, rayların üzerine hayatla yaşam arasındaki o ince çizgiyi bu şekilde adrenalin salgılayarak çiziyorlardı.
Gündelik yolculuklar içerisinde okulda harçlığını kaybedip bilet parasıyla karnını doyuran ya da pasosunu kaybeden formalı öğrencilerden, trenleri mesken edinen yoksul çocuklara pek çok tanıklık hatırlıyorum.
Kimi görevli bu çocukları kibarca uyarır, ceza falan kesmezdi, kimisi görmezden bile gelirdi.
Ama bazı kondüktörler vardı ki hayatın hıncını, "kutsal devlet görevini" yerine getirmek için araç eder, çocuklara gözlerimiz önünde psikolojik ve fiziksel şiddet uygulardı.
Bir çocuk olarak şahit olduğum bu manzaralar korkmama neden olmak dışında parasızlığın, biletsizliğin, "kaçaklığın" devlet nezdinde ne manaya geldiğini değişmez şekilde beynime kazıdı.
Herkesin ortasında ya da kondüktör odasında "kaçak" yakalanmış, kulağından çekilmiş, tokat, tükürük yemiş, hiç terbiye almamakla, devlet malından çalmakla suçlanıp hakarete maruz kalmış çocuklar belki de bu korkuyla duvarlardan atlarken düşüyor, tren raylarından "kaçarken" tren altında kalıyorlar.
Her kondüktörün, güvenlik görevlisinin vicdanlı olmasını talep etmek gerçekçi olmayacağına göre BM Çocuk Hakları Sözleşmesini tren istasyonlarına asmak da yarar var.
Kondüktörlerin, güvenlik görevlilerin bu sözleşmeye riayet etmelerini beklemek umut verici olmayacağına göre yolculardan denetlemelerini beklemek de fayda var.(EZÖ)